2007 sonrası yaygınlaşan sosyal medyanın ve yazılım teknolojisinde büyük söz sahibi teknoloji firmalarının insanlığın beynine kazınmış olan bilişsel önyargılarını kullanarak manipülasyonu sayesinde yeni bir adım attık .

Teknoloji insanlığa iyi davranır mı?
Fotoğraf: Freepik

Tolga Mırmırık - @mirmirik

Yaklaşık olarak 300.000 yıllık evrimimizde dünyamız, üzerinde yürümüş ve göçüp gitmiş olan 109 milyar kadar insan gördü1. Avcı-toplayıcılıktan tarım toplumuna geçiş ve yerleşik şehir hayatına başlamamız ile var olan canlılar içindeki en üst yırtıcı haline de geldik. Bu “ape” üstünlüğümüzü de gelişmiş beyin kapasitelerimiz ile ürettiğimiz teknoloji ve teknolojinin getirdiği olanaklardan yararlanma becerimiz ile elde ettik.

Teknoloji, bilim, mühendislik ve matematik gibi disiplinlerin kullanılmasıyla üretilen, insanların yaşamını kolaylaştırmak, çözümler üretmek veya yeni ürün ve hizmetler geliştirmek amacıyla kullanılan pratik bilgi ve becerilerin geniş bir kapsamını ifade etmekte. Bu, araçlar, makineler, cihazlar, (günümüzde) yazılımlar ve diğer çeşitli bileşenleri içeren bir sistemdir.

Yarattığımız ve geliştirdiğimiz teknoloji sayesinde tüm yeryüzünde ve bilinen canlılar arasında yeryüzünden ayrılabilip zamanındaki tanrıları gördüğümüz dev uzay boşluğuna çıkabilen tek canlı biz olduk. 24 Aralık 1968’de, Sovyet kozmonot Yuri Gagarin’den yaklaşık 7.5 yıl sonra, Amerikalı astronot William Anders, çektiği “Earthrise” isimli ikonik bir fotoğrafı2 ile teknolojimize rağmen ve teknolojimiz sayesinde tüm evrende ne kadar küçük olduğumuzu da bize göstermiş oldu. 

GÜNÜMÜZ, YENİ DÜNYA

Günümüzdeki modern toplumların neredeyse tamamı eksponansiyel büyüme üzerine inşa edilmiş olan ve devamlı gelişme/ilerleme amaçlı kapitalist sistemler ile işletilmektedir. Aklı başındaki ulus devletlerin sahip olduğu ve geliştirme için milyar dolarlar yatırım yaptığı “teknoloji” de gelişmenin başarılabilmesi için peşinde koşulan ana alandır.

Bir zamanlar buharlı bir motor ile devasa demir bir cihazı raylar üzerinde ya da okyanusta ilerletebilen teknoloji, yaşadığımız bugünlerde daha çok bilgisayarlar ile ilgili gibi görünmekte yoğun bir halk kitlesi tarafından. Teknolojik gelişme dediğimizde genelde işin içinde yazılım olması kaçınılmaz gibi algılanıyor. Yaygınlaştığı için son 20 yıldır (ki insan evrimi içinde saniye kadar bir süre) tüm algılarımız bu “yeni teknoloji” ile tamamen değişti ve savanda hayatta kalmaya koşullanmış beyinlerimiz buna uyum sağlamakta oldukça zorlanıyor. Bu zorluklarımız da kâr peşinde koşan teknoloji firmalarının oldukça işine geliyor.

Norm durumda, teknolojinin tarafsız olması beklenir. Herkese eşit davranan ve herkesin faydalanabileceği ve biz homo sapiens’leri mümkün olduğu kadar ileriye taşıyacak bir alan olması ana amaç olmalı beklentisi yerleşiktir. Oysa her yeni buluş, ahlaki ve etik sorgulara tutuldu şimdiye kadar. Matbaa icat oldu katiplere ne olacak, motorlu arabalar çıktı at arabası sürücüleri ne yapacak, e-posta kullanıma geçti postacılar nasıl geçinecek vb. sorular yıllarca tartışıldı. Bu tür teknolojik atılımlar bizleri bugünümüze getirdi. Şimdi yeni teknolojiler ile insanlığımız yeniden şekilleniyor.

Özellikle 2007 sonrası yaygınlaşan sosyal medyanın ve yazılım teknolojinde büyük söz sahibi teknoloji firmalarının insanlığın beynine kazınmış olan bilişsel önyargılarını kullanarak manipülasyonu sayesinde yeni bir adım attık. Kullanıcılara ne istiyorsa ver, kişiselleştirmeyi arttırma yolunu seç, ne olursa olsun büyü, her zaman dikkat çek öz fikirlerine sahip teknoloji firmaları, kendi başarıları için bizlerin başarı isteğini çok iyi kullanıyor. Başarılı olmak, var olan etik değerlerimize uygun şekilde davranışlarımıza yön vermek ve bu yön değişikliği ile hedefimize ulaşmak olarak düşünülebilir. İnsan bu “başarı” hedefine ulaştığında da beyin kimyamızdaki değişimler ve salgıladığımız hormonlar ile bizi mutlu kılmakta bedenimiz.

Başarı bu iken, sırf dopamin, serotonin ve oksitosin salgılamamızı arttırmak için yeni nesil teknoloji firmalarının yaptığı ise (ilk başta bahsettiğim kapitalist düzende para kazanma hırsı desteği ile) bizlerdeki bilişsel önyargılara oynamak. Devamlı ve çok hızlı bir şekilde dopamin salgılatmak, hazsal bir koşu bandı üzerinde bizleri koşturmak, dikkat dağıtıcı şekilde içerikler sunmak ve bunlara bağımlı hale getirmek yeni nesil sosyal medya uygulamalarının ana besin maddesi.

Biz, insanlar olarak teknolojiyi değiştirme gücüne sahibiz ve bunu da hakkıyla yapıyoruz. Teknoloji toplumları değiştirme gücünde ve toplumlar da dönüp dolaşıp insanları değiştiriyor doğal olarak. Bu döngü fizikteki ışık hızı kadar sabit. Kendimizi yeni teknolojinin getirdiği bağımlılıktan kurtaramadığımız sürece de gelecek çok parlak görünmüyor. İyi haftalar olsun.

Kaynaklar: 

1: https://ourworldindata.org/the-future-is-vast 

2: https://en.wikipedia.org/wiki/Earthrise