Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Harfler, seslerin yazıdaki karşılığıdır. Bunların belirli bir sıraya göre dizilmiş bütününe “abece” (alfabe) diyoruz. Yani yazının en temel öğelerini oluşturuyor harfler. “Letrizm” (Harfçilik) denen bir yazınsal akım bile bu simgelerden doğmuştur…

“Harf” deyip geçmemeli. Türkçenin 29 harfini saymakla iş bitmiyor. Bunların “ünlü”sü var, “ünsüz”ü var. Ünlüler ve ünsüzler de kendi aralarında alt basamaklara ayrılıyor. Örneğin ünlünün genişi var, darı var. İncesi var, kalını var. Düz seslisi var, yuvarlak seslisi var. Var oğlu var! Değme dilcilerin bile içinden çıkması kolay değil bu ince ayrıntıların…

Harflerin bu denli değişik ses özellikleri ve işlevleri olunca, bunların birbirleriyle ilişkileri ve etkileşimleri de farklı oluyor doğallıkla…

* * *

Türkçenin başka dillerden ödünç aldığı sözcükleri kendine uyarlama yeteneğinden daha önce söz etmiştik. Özellikle Batı kaynaklı bu sözcükler halkın ağzında dönüşüme uğrayarak Türkçenin kendi ses düzenine uygun duruma geliyor.

Emekli Öğretim Üyesi Sayın Bekir Onur, konuşma dilinde gözlemlediği böyle bir “doğal uyarlama” olayına değiniyor mektubunda:

Attila Bey, merhaba.

Özellikle yabancı adlarda 'm' ya da 'n' harflerinden sonra gelen 'o' harfini 'a' diye seslendirdiğimiz ne zamandır dikkatimi çekiyordu. En çok verdiğim örnekler de 'dinozor'u 'dinazor', 'Belmondo'yu 'Belmando' diye söylememizdi.

Derken ünlü Fransız oyuncu J. P. Belmondo öldü ve bizim televizyon spikerlerimizin çoğu haberi 'Belmando' diye okumaya başladı. Bunun nedenini, Türkçenin hangi özelliğinden -söyleyiş kolaylığı?- kaynaklandığını bilmiyorum doğrusu. Konuyu sizin aydınlatabileceğinizi düşündüm. Saygılar.”

* * *

Bekir Bey’in sözünü ettiği /m-n/ ünsüzleriyle /a-o/ ünlüleri arasında nasıl bir etkileşim ve işlevsel ayrışma gerçekleştiğini doğrusu ben de bilmiyorum. Belki Sesbilim (Fonoloji) uzmanları daha doyurucu bir açıklama getirirler Hocamızın sorusuna.

Hemen belirtmem gerekir ki yabancı dillerden Türkçeye giren sözcüklerin halk ağzındaki dönüşümü, Bekir Hoca’nın değindiği örneklerle sınırlı değildir. Halkımız çoğu zaman iki ünsüz harfle başlayan “film”,dram”, “kral”, “plaj”, “spor”, “tren” gibi yabancı sözcükleri, ünsüzler arasına /i-ı/ ünlülerini koyarak seslendiriyor. Çünkü Türk dilinin söyleyiş özellikleri bunu gerektiriyor…

Sayın Bekir Onur’un değindiği /a/ ve /o/ ünlüleri, dilbilgisi bakımından “geniş sesli harfler”dir. Ama başka açılardan ayrılırlar. “A”, ince sesli düz ünlüdür. “O” ise kalın sesli yuvarlak ünlüdür. Demek ki kimi yabancı sözcüklerin söylenişinde Türk dilinin ses değiştirme özelliği kendiliğinden devreye giriyor ve /o/ sesi, halk ağzında /a/ sesine dönüşüyor.

Bu değişime ilişkin başka örnekler de verebiliriz. Sözgelimi Fransızca kökenli “mönü” sözcüğü de genellikle “menü” biçiminde söyleniyor. Halk ağzında dönüştürülen ünlü harfler yalnızca /a/ ve /o/ ile de sınırlı değil. Bu değişimi, gündelik kullanımda özgün yapıları bozulan şu sözcüklerde de görebiliyoruz: (Kalın yazılanlar, sözcüklerin ölçünlü biçimi, ayraç içinde yazılanlar ise halk ağzında yaygın olarak kullanılan “galatımeşhur” biçimleridir.)

Amfi (anfi), anafor (anofor), bisküvi (büsküvi, bisküvit), cüruf (curuf), direkt (direk,) egzama (egzema), egzoz (egzos), ezkaza (eskaza), fötr (fötör), gangster (gangester), inisiyatif (insiyatif, inisyatif), jimnastik (cimnastik), komodin (komidin), külot (kilot), menajer (menejer), mubah (mübah), orijinal (orjinal), ötanazi (ötenazi, otonazi), pantolon (pantalon), peştamal (peştemal), provokatör (provakatör), sekretarya (sekreterya) sutyen (sütyen), şekli şemaili (şekli şemali), tahterevalli (tahtıravalli), trotuar (tretuvar), vejetaryen (vejeteryan), zarafet (zerafet), zatürree (zatürre).

* * *

Türkçedeki kimi ünsüz harflerle ünlüler arasında nasıl bir ilinti, ses ilişkisi ve işlevsel etkileşim olduğunu irdelemek, çözümlemek, açıklamak ve de gerekçeleriyle kurala bağlamak görevi dilbilimcilere, daha çok da sesbilimcilere düşüyor.

Ama Dil Devrimi’nin 89. yılında bile böyle yetkin uzmanları çatısı altında toplamış, Türkçeyi bilimsel yöntemlerle geliştirmeye çalışan güvenilir bir kurumsal yapımız yok ne yazık ki…