Darbeler, katliamlar, idamlar... Toplum vicdanında yara açmış pek çok olayın tarihi olan mart ayı, demokratik kitle örgütlerince 'uğursuz' ilan edilerek protesto edildi.

ÖZLEM ZORCAN ANKARA
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Ankara 78'liler Derneği, Ankara Halkevleri, 68'liler Dayanışma Derneği , İHD Ankara Şubesi, geçmişte mart ayında yaşanan ve etkileri hâlâ süren bazı acı olayları kınayıp protesto eden bir eylem gerçekleştirdi.

»12 Mart 1971'de askeri cunta yönetimi devraldı. Binlerce genç ve aydın keyfi şekilde hapse atıldı, sürüldü. İçlerinde idam edilenler oldu.

» 12 Mart 1995'te Gazi Mahallesi katliamı meydana geldi. Bir grup çete terör estirdi, günahsız insanlar yaşamını yitirdi.

» 13 Mart 1982'de, 12 Eylül askeri cuntasının kurduğu idam sehpalarında İbrahim Et-hem Coşkun, Seyit Konuk ve Necati Vardar asıldı.

» 16 Mart 1978'de üniversite bahçesine atılan bomba sonucu ölenler, yaralananlar oldu. Bu olayın ardından Türkiye 12 Eylül karanlığına biraz daha yaklaştı.

»16 Mart 1988'de ise 5 bin insan biyolojik ve kimyasal bombalarla Halepçe'de katledildi.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Ankara 78'liler Derneği, Ankara Halkevleri, 68'liler Dayanışma Derneği ve İHD Ankara Şubesi dün tarihimizin bu karanlık günlerini lanetleyen bir eylem gerçekleştirdi.

Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya gelen dernek ve sivil toplum kuruluşu üyeleri adına konuşan 78'liler Derneği Başkanı Ruşen Sümbüloğlu, "36 yıl önce bugün 12 Mart 1971 muhtırasıyla, faşist cunta egemenler adına siyasal iktidarı ele geçirmişti" dedi.

Sık sık 'darbeciler halka hesap verecek" sloganlarının atıldığı eylemde, halka karşı egemenlerin çıkarları ve isteklerinin süngü gücüyle yerine getirildiğini ifade eden Sümbüloğlu, "Denizleri idam sehpalarında, Mahirleri Kızıldere'de, İbrahimleri işkencede, Sinanları, Ulaşları dağlarda, sokaklarda katlettiler. Emekçiler aydınlar, sanatçılar, bilim adamları, gazeteciler, öğrenciler, faşist cuntanın hıncından nasibini aldı. 12 Mart darbecileri de tıpkı 12 Eylül darbecileri gibi yaptıklarının hesabını vermediler" diye konuştu.

Darbecilerin yargılandığı, darbe hukukunun sona erdirildiği bir ülkeyi yaratacaklarına duydukları inancı vurgulayan Sümbüloğlu şunları kaydetti:

"25 yıl önce, 13 Mart 1982'de izmir'de devrimci mücadelenin yiğit evlatları, Seyit Konuk, İbrahim Ethem Coşkun, Necati Vardar idam edildiler. Onlar, son nefeslerine kadar 12 Eylül askeri faşist cuntasına karşı direndiler. 29 yıl önce, 16 Mart 1978'de İstanbul Üniversitesi'nde bahçede bekleyen öğrencilerin üzerine bomba attılar. 7 öğrenci öldü, onlarcası yaralandı. Bu katliam da amaçlanan şey, siyasal gerilimin tırmandırılması ve ülkeyi 12 Eylül faşizmine götüren süreci hazırlamaktı."

Kitle katliamını hedefleyen eylemlerin tesadüf olmadığını ifade eden Sümbüloğlu şöyle konuştu:

"Hrant Dink'ten, Şemdinli'den, Uğur Kaymaz'dan, Susurluk'tan, 12 Mart 1995'te yaşanan Gazi Mahallesi ve Ümraniye katliamlarını da kapsayan bir devamlılık ekseninde bugünden geriye bakıldığında, Kontrgerilla, CIA ve Susurluk'ta açığa çıkan çeteleşmiş ilişkilerle iç içe geçmiş, provokatif organize hareketleri görüyoruz. Bu sinsi planın özünde, başımıza 12 Eylül 1980 Faşist Askeri Darbesi'ni de musallat eden egemen sınıflar ve onun emperyalist politikalarla bütünleşen soğuk savaş dönemi stratejileri yatmaktadır. 16 Mart 1978 katliamı da, bundan 12 yıl önce yapılan Gazi Mahallesi Katliamı da kapanmamış bir hesap olarak önümüzde durmaktadır."

16 Mart 1988'de Halepçe'de yaşananlara da değinen Sümbüloğlu sözlerini şöyle sürdürdü : "19 yıl önce, emperyalizmin işbirlikçisi Saddam iktidarınca 5 bin Kürt Halepçe'de biyolojik ve kimyasal bombalarla katledildi. Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin yerleşik çıkarları için kendi halkına kimyasal silahlarla saldıran Saddam'ın yine aynı gerekçelerle nasıl ortadan kaldırıldığına da tanık olduk.

İnsanlık tarihinin gördüğü en trajik olaylardan biri olarak Halepçe Katliamı'nın hemen yanı başımızda yaşandığını biliyoruz." Sümbüloğlu özgür bir gelecek için yaşananları unutmayacaklarını ve unutturmayacaklarını kaydetti.