SOL Parti İstanbul İl Örgütü’nün pazar günü gerçekleştireceği 2’nci Olağan Kongresi öncesi konuşan İl Başkanı Demirdöğen, iktidara yönelik ortak bir mücadelenin verilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Ülkedeki sorunlar ancak örgütlü mücadele ile aşılır
SOL Parti İstanbul İl Başkanı Deniz Demirdöğen. (Fotoğraf: BirGün)

Umut SERDAROĞLU

SOL Parti İstanbul İl Örgütü pazar günü 2’nci Olağan Kongresi’ni gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Kongre öncesinde BirGün’e konuşan SOL Parti İstanbul İl Başkanı Deniz Demirdöğen gündeme dair açıklamalarda bulundu, seçim sürecine girerken SOL Parti’nin izleyeceği politikaları anlattı.

Ülke tarihinin en kritik seçimlerine 30 hafta kaldı. Taksim’de yaşanan bombalı saldırı akıllara 7 Haziran-1 Kasım arası karanlık süreci getirdi. Önümüzde nasıl bir süreç var ve SOL Parti bu sürece nasıl hazırlanıyor?

Önümüzde 30 haftalık bir süreç var. Zorlu bir maraton sonunda Türkiye’deki seçimin olacağı bir atmosfer ve Türkiye’deki bu siyasal konjonktür böylesi süreçlere gebe olacak gibi görünüyor. Pazar günü Taksim’de gerçekleştirilen terör saldırısının da bununla bir ilgisi ve bağlantısı olduğunu düşünüyoruz. Açıkçası bu sürecin parçası olarak ortaya çıkıyor. Bu durumda Türkiye’de 2015’teki 7 Haziran - 1 Kasım süreci akla geldi ama artık ülke değişti ve toplum da bu manada geleceğe daha umutla bakar bir durumda. Bu iktidarı gönderme noktasında bir kararlılık hâkim. Burada geniş olarak mevcut muhalefetin de doğru bir eksende durduğunu söyleyebiliriz. Muhalefetin ortak bir terörü kınayan, lanetleyen ve buna karşı ortak bir tutum sergileyen açıklamalarla birbirini desteklediği, buna karşı güven verdiği ve umut verdiği bu durum da söz konusu. Biz bu manada topluma bu ve buna benzer şekilde ortaya çıkacak gelişmeler karşısında örgütlülüğü, bir arada olmaya ve bu karanlığı ortadan kaldıracağımız umudunu aşılamaya çalışıyoruz. Bu manada bir umutsuzluğa kapılmaya gerek yok. Dediğim gibi birkaç gündür yaşanan gelişmelerle, doğru atılan adımlarla Türkiye’de bu korku atmosferini dağıttı. Geleceğe umutla bakmayı pekiştiren adımlar gerçekleşti. Biz de bunu örgütlemeye devam edeceğiz.

6’lı Masa toplantılarda sık sık bir araya geliyor ancak bugüne etki edecek bir pratik oluşturmuş değil. Diğer muhalefet bileşenleri için de benzer bir süreç var. SOL Parti bu durumu nasıl değerlendiriyor? Seçime giderken nasıl bir tavır takınacak?

Türkiye’de şu an kritik olan şey ucube tek adam rejiminin gönderilmesi ve buna karşı toplumda açığa çıkan dinamik bir enerji. Buna siyasetin de, muhalifin de bir yanıt üretmesi gerekiyor. Ancak 6’lı Masa üzerinden baktığımızda bu durum sorunlara yönelik bir çözüm üretilemiyor gibi duruyor. Erdoğan’ın kendiliğinden gideceği ve sonrasına dair hesapların, planların yapıldığı bir gündem söz konusu. Bu doğru değil… Türkiye’de bu iktidarı göndermeye dair gerçek bir siyasal program, buna dair bir irade ortaya koyulması gerekiyor. Bu manada muhalefetin bu siyaseti örgütleyen, cesaretli davranan ve umut aşılayan, topluma umut veren politikalar önermesi gerekiyor. Biz de SOL Parti olarak Türkiye’de bu iktidarı göndermek için en geniş muhalefetle, tüm ittifak bileşenleriyle ortak bir işbirliği ile hareket edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle toplumun bugün acil sorunlarına bir yanıt üreterek, onları da siyasetin öznesi kılarak önümüzdeki 30 hafta içerisinde bir mücadele örgütlenmesini sağlamaya çalışmaya devam edeceğiz.

LAİKLİK EGEMEN OLMALI

AKP iktidarı ülkeyi adeta tarikat-cemaat devletine dönüştürdü. Kitle desteğini kaybeden iktidar, toplum üzerindeki gerici baskıları her geçen gün daha da artırıyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de bugün tarikat ve cemaatler her alanı kuşatmış durumda. Bu unsurların eğitim, sağlık gibi birçok alanda yapılaşmasıyla Türkiye artık bir tarikat cemaat devleti haline geldiği bir durum söz konusu. Tarikatlarda uygulanan gençlere çocuklara cinsel istismarlardan, yaşam hakkına kadar yayılan bir karanlıktan bahsediyoruz. Türkiye’nin esas problemi bu ve muhalefet bu noktada kararlı bir duruş sergilemekten uzak. Türkiye’de gerçekten laikliğin egemen olacağı, laiklik temelinde memleketin geleceğine bakabileceğimiz bir politikaya ihtiyaç var. SOL Parti olarak laik bir Türkiye’nin kurulması gerektiği noktasında bir çağrımız var. Laiklik mücadelesinde muhalefetin karalı bir duruş sergilemesi gerekiyor. Biz de bunun çabası içerisinde olacağız.

Yakın dönemde Fatsa’da ve Uşak’ta üretici mitingleri gerçekleştirdiniz. Bu mitingleri devam ettirmeyi düşünüyor musunuz?

Partimizin kuruluş sürecinden itibaren aslında toplumda siyasetin dışına itilmiş kesimlerin sorunları üzerinden siyasete dâhil olabileceği kanallar üretmeye başladık. Kurulduğumuz günden itibaren mitingler gerçekleştirdik, halk buluşmaları gerçekleştirdik ve bunlardan da iyi sonuçlar aldık. En son Fatsa’da ve Uşak’ta üretici mitingleri gerçekleştirdik. Bunları üreticilerin kendi geleceklerine karar verecekleri bir iradenin açığa çıkması için gerçekleştirdik. O bölgelerde yapılan çalışmaların bizim açımızdan önümüzdeki dönem için çok büyük katkıları olacak. Bunları önümüzdeki dönemlerde de gerçekleştireceğiz. Şimdi ise seçim sürecine girdiğimiz için, seçimi merkez alan bir miting ve buluşma çalışmalarımız var. Seçime doğru giderken İstanbul’un birçok noktasında görüşmeler gerçekleştireceğiz.

ÇÖZÜM KAMUSAL POLİTİKALAR

Son olarak barınma sorununu konuşmak istiyorum. Özellikle İstanbul’daki en büyük sorunların belki de başında gösterebiliriz. SOL Parti İstanbul İl Örgütü olarak önümüzdeki süreçte bu konu hakkında girişimleriniz olacak mı?

Barınma sorunu dünyada ve Türkiye de ciddi manada artış gösteren bir sorun. Burada ikili bir politikamızın olduğunu söylemek isterim. Bir tanesi; bu sorunun birçok alanda olduğu gibi kamucu ekonomik politikayla yani barınmanın bir hak olduğu ve bunun kamusal politikalarla çözülmesine yönelik bir siyasal yaklaşımla ancak çözülebileceğini ifade ediyoruz. Mevcut iktidarın TOKİ projeleriyle veya yapacağı şeylerle değil. Bunun çözümü de kamucu bir yaklaşımla olabilir. Geçtiğimiz dönem barınmaya ilişkin kongre kararımız da vardı. İstanbul’da kiracı ağları oluşturmayı, bir dayanışma zinciri oluşturmayı hedeflemiş durumdayız. Toplum böylesi ekonomik baskılar altında kendini yalnız hissedip bir toplumsal dayanışmadan uzak kaldığı durumda siyasete dair iddiasını gerçekleştirmekten uzak kalıyor. Bu kamucu politika önerilerimizin yanında toplumun özellikle barınma sorunu çeken kiracıların yaşadığı sorunlara ilişkin bir dayanışma ağı kurma gibi bir yaklaşımımız ve hedefimiz var. Bunlar toplumun aynı zamanda o kamucu politikalara dair talepleri de dile getireceği, kendini örgütleyeceği zeminlerdir.