Kabil Havalimanı’nda yaşanan insani trajedi izdihamlar, gıda krizi ve silahlı saldırılarla günbegün artarken halkın tahliye umutları giderek tükeniyor. G7 ülkeleri ise bugün Afganistan ve Kabil gündemiyle toplanıyor.

Umutlar azalıyor

DIŞ HABERLER SERVİSİ

Afganistan'ın başkenti Kabil Havalimanı'nda dünyanın gözü önünde yaşanan izdiham ve insani kriz dün sabaha karşı "gizemli" silahlı grupların düzenlediği saldırıyla alevlenirken ABD'den ise havalimanı çevresinde "IŞİD tehdidi" olduğu iddiaları dile getiriliyor. Biri güvenlik görevlisi üç Afganistan vatandaşının hayatını kaybettiği saldırıyı kimin düzenlediği ise sır gibi saklanıyor.

ABD merkezli CNN televizyonuna göre çatışma, havalimanı dışındaki bir keskin nişancının bir Afgan askerini hedef almasıyla başladı. Silahlı saldırganlara ABD ve Almanya birliklerinin de karşılık verdiği ve aralarında yaralanan olmadığı aktarıldı. Söz konusu saldırı pazar günü havalimanında yaşanan izdihamda yedi kişinin hayatını kaybetmesinin ardından geldi. ABD Başkanı Joe Biden ise havalimanı çevresinde "IŞİD tehdidi" olduğunu söyledi. Taliban'la işbirliği yapılarak havalimanı çevresindeki güvenlik alanının genişletildiğini, IŞİD tehdidinin "yanılsama olmadığını" söyleyen Biden, "Havalimanındaki bu askerler ve siviller, belli bir mesafeden de olsa IŞİD saldırısı tehdidi altında" dedi. CNN'in haberine göre, ABD'li yetkililer dün yalnızca ABD vatandaşlarının, NATO ülkelerinden kişilerin ve yeşil kart sahiplerinin Kabil Havalimanı'na girmesine izin verdi.


TEMEL GIDA KRİZİ

Taliban'ın Kabil'e girdiği 15 Ağustos'tan bu yana Kabil Havalimanı etrafında toplanan binlerce kişi tahliye uçaklarına binebilmek için uzun kuyruklarda bekliyor ve gıda bulmakta da gittikçe zorlanıyor. Gıda tedarik zincirinde çalışan binlerce kişi de göç etti. Bir haftada 28 binden fazla yabancı ülke vatandaşı ve Afgan tahliye edilirken Taliban'ın havalimanı etrafında kaçabilmek için bekleyenlere yönelik tehditleri de devam ediyor. Afganlara ülkeden çıkmama çağrısı yapan Taliban'ın kurduğu güvenlik noktalarında havaalanına ulaşmak isteyen yurttaşları darp ettiği görüntüler yayınlandı. Son bir haftada yaklaşık 20 kişi havalimanı etrafındaki bekleyiş sırasında silahla yaralanarak ya da izdiham sırasında hayatını kaybetti. Kabil Havalimanı'nda yaşanan kargaşa, Afganistan'a gönderilen sağlık malzemelerinin teslimatını da aksatmış durumda. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) Doğu Akdeniz Bölgesi Acil Durum Direktörü Richard Brennan, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, 500 tonluk sağlık malzemesinin havalimanının ticari uçuşlara kapalı olması sebebiyle ülkeye gönderilemediğini duyurdu.

ABD KAOSTAN SORUMLU

Rusya'nın Afganistan Büyükelçisi Dmitriy Jirnov, "Kabil havalimanında yaşanan büyük karışıklıktan ABD’liler sorumlu" tepkisi verirken Taliban'ın üst düzey isimlerinden Amir Han Mutaqi de havalimanındaki kaostan ABD'yi sorumlu tuttu. Ayrıca Biden'ın, tahliyeleri gerekçe göstererek çekilme sürecinin 31 Ağustos'tan sonra da devam edebileceğini açıklaması üzerine Taliban'dan "kırmızı çizgi" tepkisi geldi. Sky News'a konuşan Taliban sözcüsü Süheyl Şahin, "Biden 31 Ağustos'ta tüm askeri güçlerin çekilmiş olacağını açıkladı. Eğer bu zaman zarfını uzatırlarsa, işgali uzatmaları anlamına gelir. Bu kırmızı çizgimizdir" diye konuştu. Taliban yetkilisi Halil el Rahman Hakkani ise ülkeden kaçan Devlet Başkanı Eşref Gani'yi affettiklerini söyleyerek "İsterse ülkeye dönebilir" dedi.

'UMUDUMUZU KAYBETTİK'

ABD Büyükelçiliği'nde çalışan ve geride bırakılan Afganlar ise kurtarılma umudunu yitirdiklerini söyledi. ABD merkezli NBC News'e konuşan büyükelçilik çalışanları, havaalanı yakınlarındaki kontrol noktalarında Taliban savaşçıları tarafından şiddet gördüğünü, üzerine tükürüldüğünü ve küfredildiğini belirterek ölümle burun burun olduklarını anlattı. Haberde, "Kabil'deki ABD Büyükelçiliği'ndeki yerel personel, ABD hükümetinin kendilerine ihanet ettiğini düşünüyor. Ülkeden çıkış için Kabil Havalimanı'na giden personelin büyük çoğunluğu, havaliamındaki kargaşa nedeniyle uçaklara binemezken bazıları çocuklarını da terk ederek ülkeden ayrılabildi" denildi. Büyükelçilik çalışanı Afgan bir yurttaşın evinin spreyle boyandığı ve ailesiyle evinden ayrılmak zorunda kaldığı aktarılan haberde, "ABD hükümetiyle güçlü bağları olan Afgan hükümet yetkililerine tahliyelerde öncelik verildiği" bilgisine de yer verildi.

***

‘Mülteci merkezi’ ifadesine tepki

İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace’ın “Afganistan’dan kaçanların Türkiye ve Pakistan gibi ülkelerde kurulacak mülteci merkezlerine yerleştirilmesi” ile ilgili değerlendirmesi yeni bir krize yol açtı. Wallace, Mail on Sunday gazetesinde pazar günü yayımlanan yazısında, “Bu ülkeye getirme yükümlülüğümüz olan Afganlar için Afganistan’ın dışındaki bölgede işlem merkezleri oluşturacağız” dedi. Mail on Sunday, Wallace’ın yazısının ardından yayımladığı analiz haberinde, “Savunma Bakanlığı’nın, Pakistan ve Türkiye gibi ülkelerde bu merkezleri oluşturmayı değerlendirdiğini” yazdı. İngiltere’de yayımlanan Guardian gazetesi de yayımladığı haberde, “İngiltere’nin Pakistan ve Türkiye gibi ülkelerde Afgan mülteciler için iltica merkezleri oluşturmayı planladığını” belirtti.

Wallace’ın bu çıkışı Türkiye kamuoyunda geniş tepki gördü. CHP ve İyi Parti’den tepkiler gelirken Dışişleri Bakanlığı ise söz konusu açıklamayı yalanlayarak, “Hiçbir ülkeden tarafımıza iletilmiş bu yönde resmi bir talep bulunmamaktadır. Böyle bir talep iletilse dahi bunu kabul etmemiz mümkün değildir” açıklaması yaptı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson da dün telefon görüşmesi yaptı. İngiltere Başbakanlığı’ndan görüşmeyle ilgili yapılan açıklamada, “Erdoğan ve Johnson yardım ve mülteciler üzerindeki yük paylaşımını taahhüt etmeleri gerektiği konusunda anlaştılar” denildi.

G7 ülkeleri (Almanya, ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya ve Kanada) ise bugün Afganistan gündemiyle toplanıyor. Voice of America’nın (VOA) haberine göre, Johnson’ın yapılacak sanal toplantıda Biden’dan Afganistan’daki tahliye işlemlerinin 31 Ağustos sonrasına uzatılmasını isteyeceği aktarıldı.