Tütün üreticileri geçtiğimiz gün Denizli’nin Kale ilçesinde bir araya geldi. Aydın, Manisa, Muğla, Uşak ve Denizli’den gelen üreticiler, şirketlerin kilosundan bin 925 lira kazandıkları tütün için üreticilere 55 lira fiyat dayatmasını protesto ettiler. Binlerce kişinin katıldığı ifade edilen protestoda tütün fiyatının kilogram başına en az 100 lira olması gerektiğini, aşağısını kabul etmeyeceklerini ilan ettiler.

***

Tütün üreticileri bundan önce de 7 Ocak Cumartesi günü Uşak’ta Eşme ilçe meydanında aynı taleple bir araya gelmişlerdi. Girdi maliyetlerindeki yüzde 300-400 artışlara karşın üreticiye layık görülen yüzde 70 civarındaki fiyat artışına itiraz etmişlerdi. Bu fiyatın üreticileri uluslararası şirketler karşısında köleleştirdiğini ifade ederek sürecin hukuksuz olduğunu haykırmışlardı.

Tütün üretimi öteden beri üreticiyi köleleştirme ve üretimden koparma politikalarından nasibini alıyor. Önce tütün ekimi sınırlandırılmış, kota getirilmiş ve üretici üretemez hale getirilmişti. Ardından TEKEL özelleştirilerek tütün çok uluslu şirketlerin hakimiyetine, tütün üreticisi de bu şirketlerin insafına terk edilmişti. Böylece şirketlere teslim edilen tütünde sözleşmeli üretim dayatılmış ve üretici de piyasanın insafına bırakılmıştı. Sonuçta tütün üreticisi sayısı her yıl azaldı. 2002 yılında yaklaşık 406 bin üretici varken 2021 yılında 50 bin civarında üretici kaldı. Gelinen noktada Türkiye’nin en önemli ihracat ve tüketim maddelerinden biri olmasına rağmen tütün üreticisi yoksulluk içinde.

Sözleşmeli üretimi böylesi riskli kılan koşulları tütün üreticilerinin itirazına bakarak da ayrıntılandırabiliriz. Öyle bir üretim modeli ki üreticilere imzalatılan sözleşmelerde kaşe yok, fiyat sonradan yazılıyor. Boş kağıda imza atmak zorunda bırakılan tütün üreticilerinin bir dayanakları yok. Arkalarında devlet desteği olmamasından, şirketler lehine düzenlenen sözleşmelerden, şirketler tarafından belirlenen fiyatlardan, seneye kaç lira olacağını bilemedikleri maliyetlere ve fiyata rağmen fideleri hazırlamaya başladıklarından yakınıyorlar.

Eşme meydanında konuşan üreticilerden biri şöyle diyordu: “İnsanca yaşam ve üretim hakkımızı istiyoruz. Birlikte hareket edersek hiçbir şey yapamazlar. En çok korktukları da budur.” Zira sözleşmeli üretim bu denli riskli kılan en önemli unsurlardan biri de üreticileri tekil olarak muhatap alarak yalnızlaştırmasıdır. Üretimi şirketler lehine büken bu dayanaksızlık da üreticinin yalnızlaşmasından güç alır. Böylece emeğin metalaşması kolaylaşırken şirketlerin tarımsal üretim üzerindeki kontrolü artar. Bu anlamda sözleşmeli üretim tarımsal üretimi düzenleme yönündeki yapısal dönüşümlerin de en önemli araçlarından birini oluşturur.

Protestolar emek sömürüsüne dayanan sözleşmeli üretim modelinin nasıl bir fiyasko olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu vesileyle Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırlamakta olduğu tarım eylem planının olası sonuçlarını ve bu tasarıya karşı çıkmanın önemini de gösterdi. Çünkü bu plan tarımda üretimin izne tabi tutulması, cezai yaptırımlar, ekilmeyen yerlere el konulması gibi süreçlerin eşlik edeceği bir sözleşmeli üretim zorunluluğunu öngörerek sömürüyü mutlak kılmayı amaçlıyor.

***

Şirketler karşısında karşısında yapayalnız ve bölünmüş üreticilerin bir araya gelerek itiraz etmeleri bu anlamda çok değerli bir olanak taşıyor. Üreticilerin sorunlarını ilan etmesi, taleplerinin toplumsallaşmasına zemin oluşturuyor. Dahası, kota uygulamasından TEKEL’in özelleştirilmesine, sözleşmeli üretim dayatmasından yalnızlaştırılmaya dek uzanan bu büyük sorunun çözümünde atılması gereken adımları da gözler önüne seriyor.

Neticede sorun sadece bugün belirlenecek fiyattan ibaret değil. Şüphesiz ki boş sözleşmeler hukuksuzdur ve üreticiler, enflasyon farkına bile yetmeyen 100 liradan fazlasını hak etmektedir. Mitinge katılan bir üretici “Artık eylem zamanıdır. (...) Para onlarınsa tütün bizimdir, vermeyeceğiz.” diyordu, bir diğeri ise şirketler üretenleri dinleyecek diyordu. Yani tıpkı üreticilerin dediği alınması gereken en az 100 liradır. Kazanılması gerekense bundan fazlasıdır ve sömürüye karşı kazanımın yolu birlikte hareket etmekten geçer.