Taksim Meydanı, AYM kararına karşın 1 Mayıs kutlamalarına kapatıldı. Emek örgütleri ve siyasi partiler yasak kararını tanımayacaklarını ilan etti. Prof. Çelik, kararı “Bürokratik oligarşinin meydan okuması” olarak nitelendirdi.

Yasak tanımıyoruz, meydan bizimdir

Bilge Su YILDIRIM

1 Mayıs İşçi Bayramı’na bir hafta kala ülkenin dört bir yanındaki milyonlarca işçi ve emekçi düşük ücretlerle güvencesiz çalışma koşullarında çalışmaya devam ediyor.

DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TDB, 1 Mayıs’ı bu sene Taksim Meydanı’nda kutlayacaklarını duyurmasına karşın İstanbul Valisi Davut Gül dün Valilik’te düzenlenen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı töreninin ardından Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs kutlamalarına kapalı olacağını açıkladı.

Anayasa Mahkemesi (AYM) Taksim’de kutlama yapılması engelinin Anayasa’nın 34. Maddesini ihlal ettiğine karar vermişti.

Çalışmalarını sürdüren sosyalist partilerin başkan ve temsilcileri ile Tüm Emekli Sen Genel Başkanı, taleplerini ve 2024 1 Mayıs’ının ne ifade ettiğini BirGün’e anlattı. Sosyalistler aynı zamanda İstanbul Valiliği’nin Taksim yasağını tanımayacaklarını ifade etti.

REJİMİN SON ÇIRPINIŞLARI

SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi İlknur Başer, 31 Mart Yerel Seçimlerinde yenilmez görünen baskı şiddet, sömürü ve gericilik sarmalını yenme umudunun yeşerdiğini kaydetti. Seçim sonuçlarını sola ve toplumsal muhalefete mücadele çağrısı olarak değerlendiren Başer, “SOL Parti olarak seçim sonuçlarının çağrısının bize yüklediği görevle bulunduğumuz her yerde emekçiler, gençler, kadınlar, emeklilerle birlikte alanlarda olacağız. Bu karanlık rejimi yenebiliriz, kurtuluş da umut da kendi kollarımızda” dedi. İstanbul Valiliği’nin Taksim Meydanı’na yönelik yasak kararının iktidarın Taksim korkusunun sürdüğünün göstergesi olduğunu vurgulayan Başer, “Bu karar, emekçi halk nezdinde meşruluğu kalmamış, çürümüş rejimin çırpınışlarıdır. Yasaklamaların karşısında durmaya devam edeceğiz” dedi. Başer, bir kez daha Taksim yasağına karşı eşit, özgür, aydınlık yarınlar için 1 Mayıs'ta İstanbul Taksim'de buluşma çağrısında bulundu.

Başer, iktidarın seçim sonuçlarına rağmen ekonomik ve siyasal olarak aynı yolda yürümeye devam ettiğini kaydetti. Başer, şöyle konuştu: “Bir yanda iktidarın İsrail’le ticari ilişkileri sürdürmeye devam etmesi hatta bunu meşrulaştırma çabaları, eğitimdeki gerici politikaları, emek sömürüsü, emeklilere sefalet dayatan politikalar, işsizlik, diğer tarafta kendilerinin lüks yaşamları, talan ve rant politikaları… Bu çelişki artık gizlenemez hale gelmiştir. Biz ‘Bitti’ demeden bitmeyecek diyenlerin bu ülkeyi yönetmede miadı doldu. Bu karanlık rejimi tarihin çöplüğüne göndermek ve emekçiden, halktan, doğadan yana bir güneşi doğurmak için alanlarda birleşelim. Sol’da birleşelim.”

İKTİDAR DERS ÇIKARMADI

DEM Parti Emek Komisyonu Eş Sözcüsü Mehmet Bozgeyik ise işsizlik ve yoksulluğun giderek arttığı koşullarda Türkiye’nin “emeğin ve özgürlüğün ülkesi” haline gelmesi için çalıştıklarını söyledi. Bozgeyik, bu anlayışla ülkenin dört bir yanındaki alanlarda bir araya gelerek ortaklaşılacak 1 Mayıs kutlamalarının önemini vurguladı. İstanbul’un yanı sıra KESK’in çağrısıyla Batman ve Van’da düzenlenecek mitinglere vurgu yapan Bozgeyik, Taksim Meydanı’nda ısrarcı olduklarını söyledi. Bozgeyik, “8 Mart’ta kadınların yarattığı coşkunun, 21 Mart’ta Newroz alanlarındaki kitleselliğin şimdi seçim sonuçlarından gelen moralle 1 Mayıs alanlarına yansıması lazım. Halkın sandıkta verdiği cevap meydanlara da yansımalı” dedi. Bu doğrultuda stantlar açarak bildiri dağıtımları gerçekleştirdiklerini söyleyen Bozgeyik, Taksim’de ısrarcı olduklarını kaydetti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı “Taksim ısrarı dayanışma ruhunu zedeliyor” açıklamasını manidar bulduğunu söyleyen Bozgeyik şöyle devam etti: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Anayasa Mahkemesi de Taksim yasağının hukuksuz olduğuna hükmederek hükümeti uyarırken dayanışmayı asıl zedeleyen yasakta ısrar eden kendileridir” dedi. Bozgeyik, sözlerini “İktidar seçim sonuçlarından yeterince ders çıkarmamış olacak ki hâlâ baskıcı ve yasakçı politikalarda ısrar ediyor.”

Taksim'i yasaklayan AKP, 2010 1 Mayıs'ında İstanbul'u pankartlarla donatmıştı.

YASAKSIZ MEYDANLAR

Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, 1 Mayıs’ın tüm Türkiye genelinde en yaygın ve kitlesel şekilde örgütlenmesi için çalışmalar sürdürdüklerini söyledi. “Ülkenin tüm meydanlarının yasaksız bir biçimde 1 Mayıs alanlarına dönüşmesini talep ediyoruz” diyen Aslan, bu 1 Mayıs’ta ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal koşulların belirleyici olacağını vurguladı. “Bu 1 Mayıs, yerel seçimlerden sonra güç kaybetmiş, zayıflatılmış bir AKP karşısında işçi ve emekçilerin hak ve talepleri için gösteri yapacağı bir 1 Mayıs olacak” diyen Aslan, seçim sonuçlarının işçi ve emekçilerde moral yarattığını da kaydetti.

Aslan, 1 Mayıs taleplerini ise şöyle anlattı: “Bizler tüm bu şartlar altında işçi ve emekçiler için insanca yaşam, insanca ücret talep ediyoruz. Aynı zamanda vergide adalet istiyor, sermayedarlardan servet vergisi alınmasını istiyoruz. Sendikal hak ve özgürlükler de tek adam yönetimi tarafından büyük saldırı altında. Sendikal hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması ve işten atılmaların durdurulması da öne çıkan taleplerimizden. Ülkenin bir diğer gerçeği ise iş cinayetleri. Geçtiğimiz günlerde Beşiktaş’ta çıkan yangında 29 işçi hayatını kaybetti, İliç’te göçük altında kalan işçilerin 7’sinin bedenine hala ulaşılamadı. Bizler işçi ölümlerinin durdurulmasını talep ediyoruz. Bununla bağlantılı olarak ülkede adaletsizlik diz boyu. İş cinayeti davaları yıllarca sürüyor; siyasetçiler, gazeteciler hapiste. Bağımsız yargı, bugün en acil taleplerden biri. Öte yandan Ortadoğu’daki savaş, İsrail’in Filistin’e saldırıları sürüyor. Gazze’de kadın çocuk dinlemeden öldürülen insan sayısı 34 bine ulaştı. Bölgede barış, ülkede demokrasi talep ediyoruz.”

∗∗∗

TAKSİM İŞÇİNİN BELLEĞİNDE

Tüm Emeklilerin Sendikası Genel Başkanı Zeynel Abidin Ergen, 1 Mayıs’ta da örgütlü oldukları her yerde sendika, toplu sözleşme, taban maaş ve daha birçok hak için alanlarda olacaklarını ifade etti. Ankara Valiliği’nin şikâyetiyle haklarında açılan davanın iptalini ve sendikalarının devlet tarafından tanınmasını talep ettiklerini ifade eden Ergen, “Sendika hakkımıza yönelik engellemeleri kabul etmiyoruz” dedi.

Ergen, İstanbul Valiliği tarafından yapılan açıklamayla Taksim Meydanı’na getirilen eylem ve protesto yasağına tepki gösterdi, 1977 Katliamı’nı hatırlattı: “Taksim yasağının bize göre hukuki ve demokratik hiçbir yanı yoktur. Taksim Meydanı’nın işçinin emekçinin belleğinde önemli bir yeri vardır. 1977 Katliamı orada yapıldı, ölenlerin anılması gerekir. Taksim işçinindir, emekçinindir, hukuki olmayan bu yasak kaldırılmalıdır.” Ergen, 1 Mayıs taleplerine dair şöyle konuştu: “Emeklilerin açlık ve sefalete mahkûm edilmesine karşı 1 Mayıs alanlarında olacağız. Bu seneki 1 Mayıs’ta öne çıkaracağımız talepler ise memurlara verilen 12 bin TL’lik seyyanen zammın tüm emeklilere verilmesi ve en düşük emekli maaşının memur maaşıyla eşitlenmesi olacak. Asgari ücrete yıl ortasında herhangi bir zammın yapılmayacağının ilanı, yaklaşık 10 bin emeklinin temmuz ayında herhangi bir zam almayacağı anlamına geliyor. Buna karşı da 1 Mayıs alanlarında olacağız. Örgütlü olduğumuz her yerde stantlar açıp bildiriler dağıtarak tüm emeklileri 1 Mayıs’ta alanlarda olmaya çağırıyoruz.”

∗∗∗

BÜROKRATİK OLİGARŞİNİN MEYDAN OKUMASI

İstanbul Valiliği’nin Taksim Meydanı’nı yasaklaması büyük tepki çekti. Çalışma Yaşamı Uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, Anayasa Mahkemesi’nin "Taksim Meydanı emekçilerin ortak hafızasıdır. Emekçilerin orada bulunma hakkı vardır" şeklindeki kararını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: "İstanbul Valiliği Anayasa Mahkemesi kararını hiçe sayıyor. Bürokratik bir idari birim Anayasaya meydan okuyor ve herkesi bağlayan AYM kararlarına uymayacağını ilan ediyor. Bu bürokratik oligarşinin yargıya, hukuka, Anayasaya meydan okumasıdır. İstanbul Valiliği’nin kararı açıkça Anayasa ihlalidir" ifadelerini kullandı. İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan ise "Bu yasak demokratik toplum gereklerine aykırı bulunduğu için, iki ayrı ihlal kararı verilmiştir. Dolayısıyla, artık aynı yasağı sürdürebilmek mümkün değildir. Eğer, yasak uygulanacak olursa, açıkça görevi kötüye kullanma suçu oluşturur" görüşünü dile getirdi.