Kaybolabilirsiniz. Yolculuk noktalar arasında gerçekleşir; bir noktayı diğerine bağlayan yol düz bir çizgi değilse, durmadan çatallanıyorsa kaybolmanız işten bile değil. Her yol ağzında, hangi yolun sizi hedefe götüreceğine karar vermek zorunda kaldığınızda yanılabilir, kendinizi hiç hesaplamadığınız ortamlarda bulabilirsiniz. Ulaşmak için yola çıktığınız hedef bir süre sonra hafızanızdan silinebilir. Yolda olmanın, yürüdükçe yeni patikalar açmanın tadına bir kere varınca insan, bir noktaya yerleşip de kendini noktasal bir varlık olarak tanımlamak istemez artık. Nokta ve varlık; her ikisi de aynı anlama gelir. Varlık, belirli bir zaman ve mekânda olup bitmiş, oluşunu noktalamış biri; nokta olarak soyutlayabilirsiniz. Noktalar olarak varlıklar, bir noktadan diğerine yolculuk edebilirler ancak. Aralar, varlık olarak anlamlarını, dolayısıyla kendilerini yitirebilecekleri boşluklardır. Aralarda dengeleri bozulabilir, boşluğa düşebilirler. O yüzden noktalar korunaklı kasaların içinde seyahat etmeyi tercih ederler. Oluşu, ancak yolda kaybolmayı göze alanlar yaşayabilir. Onlar, kaligraflardır; bedenleriyle yeryüzüne yazı yazanlar, yeni dengeler keşfetmek için mevcut dengelerini bozanlar. Noktaların nazarında onlar delilerdir.

“Kaligrafi delileri olarak adlandırılan, bu yolda yemeden içmeden uykudan kesilip yaşamın dengesini yitiren tutkunlar bile, yeniden fırçayı ellerine aldıklarında, dengesizlikten uzak, tam tersine olağanüstü yeni bir dengeyle yüklü karakterler çiziyorlardı” (Henri Michaux, Çin’de İdeogramlar, Norgunk). Çizgiye dönüştükleri için mi delirdiler yoksa delirdikleri için mi çizgiye dönüştüler? Bu, noktaların sorusudur. Noktalar yerlerinden edilmedikleri sürece tavuk-yumurta problemleriyle ömürlerini tüketirler. Ancak dengesini yitirdiğinde bir nokta çizgiye dönüşebilir ve mutlak bir dengenin olmadığını keşfedebilir. Yaşam, kaligrafi delilerinin çizdiği kıvrıla kıvrıla akıp giden ve durmadan çatallanan çizgilerden oluşmuştur. Çizgiler kimi zaman kendi üzerlerine kapanabilir ve figürler ortaya çıkar. Figürler, doğanın kuvvetleriyle birlikte akmakta olan kaligrafi delilerinin geçici olarak konakladıkları yerlerdir. Sonra eşyalar toplanır, dengeler bozulur, artık figürler yoktur. Yeryüzünün kıvrımlarında yollarını bulmaya çalışan çizgiler kalır geriye. Figürleri terk etmeyip içlerine yerleşen akıllılar da vardır elbet; akışlarını noktalamışlardır. Onlara kısaca noktalar diyebiliriz.

Kaligrafi delileri asla bir figürün içine yerleşmezler, kendileri çizseler bile. Bilirler ki ne kadar olağanüstü olursa olsun, kalıcı olduğunda denge çürür ve çürütür. Onlar hep yoldadır, yürüdükçe her an dengeleri bozulur ve her an yeni bir denge yaratırlar. Yeryüzünde olmak, bitimsiz bir yürüyüştür. Onlar, her seferinde olağanüstü yeni bir denge yaratmak için kendilerini bilerek boşluğa bırakanlardır. Sırları, akışla asla bağlantılarını koparmamaları: “El kendisiyle bağlantı kuran akışkanı engellememek için boş olmak durumundadır. En hafifinden en şiddetlisine her türlü itkiye hazır olmalıdır. Akan ve yayılan şeylere destek vermelidir” (Michaux). Akan ve yayılan şeyler, yaşamın ta kendisidir: “Bir yere bağlanmayan, ansızın çekip gitmeye hazır olan su.” Kaligrafi delileri su olmuşlardır, su gibi aziz. İnsanın bir azize dönüşmesi için aşkın değerleri pazarlaması ve gökyüzünde bir nokta olması gerekmez. Aşkın değerleri pazarlayanlar, iktidarın azizleridir. Yeryüzünün azizleri, doğanın akışlarına kapılanlar ve asla akmaktan vazgeçmeyenlerdir.

***

Cüneyt’in filmi görmesini çok isterdim

Yolcu! Kaybolabilirsin ve ancak kaybolduğunda kendini bulabilirsin. Bir nokta olarak yaşadığın sürece, cümleleri iktidar tarafından kurulmuş bir metinde noktalama işaretisin. En ince ayrıntısına dek haritalandırılmış bir yüzeyde kaybolmak ve akışla bağlantı kurmak zordur. Fakat metinde boşluklar vardır. Sözcükleri birbirlerinden ve noktalama işaretlerinden ayıran boşluklar, tavşan delikleridir; deliklere düşebilirsin. Metnin içinde nokta olarak oturmaktan sıkılmadın mı? Alice ablasının yanında oturmaktan sıkılır, tavşanın peşine düşer, ardından da tavşan deliğine düşer. Harikalar diyarında Alice artık eskisi gibi değildir: “Bu sabah kim olduğumu biliyordum, ama o zamandan bu zamana çok değiştim.”