"Benim için edebiyat dediğimiz şey, dili kullanarak dilin dışına çıkma sanatı" diyen Latife Tekin son kitabı Zamansız’da okuru masalsı, şiirsel bir yanıyla da sinematografik bir dünyanın içine sokuyor.

‘Zamansız’ı sayıklar gibi yazdım’

Eda Köprülü YILMAYAN

Dünyayı sarsan Covid-19 pandemisinin ardından ‘Zamansız’ romanıyla çıkagelen Latife Tekin hafta sonu Ayvalık’ta Sahafiye Ahto’da okurlarıyla buluştu.

Sevgili Arsız Ölüm Dirmit, Berci Kristin Çöp Masalları, Unutma Bahçesi kitaplarıyla tanınan, ben aslında ‘Gece Dersleri’ kitabımla yazar oldum diyen Tekin, son kitabını karantina sürecinde yazdığını, aslında üzerinde çalıştığı başka bir metin olduğunu fakat Zamansız’ın beklenmedik bir anda çıkageldiğini söyledi. “Zamansız üzerine hâlâ düşünüyorum. Orada anlattığım bir göl var. Pandemiden kaçmak için de aslında gölleri dolaştım. Yüzümü doğaya çevirdim, ölüm göğsümüze dayanmıştı. Ölüm belli bir yaştan sonra hepimizin zihninde kaçmaya çalıştığımız bir şey. Yaşlanmak öyle bir şey biraz. Pandemi bana gençliğimi hatırlattı. Ölümün bizi hiç korkutmadığı zamanı. Beni çocuk ve ilk gençliğime fırlattı, aşkı hatırladım.” Evlere kapandığımız pandemi sürecinde dünya daha sessizleşmiş, ağaçların hışırtısını, kuşların neşesini duymaya başlamıştık. Üzerinden basıp geçtiğimiz kaldırımlarda çimler çıkmaya başlamış, bazı ülkelerde yaban hayvanları şehir merkezlerine inmişti. Latife Tekin doğanın sesini duymamız ve yeni kitabıyla ilgili “Dünyanın insan gürültüsünden arınması canlılarla aramızdaki eski bağı hatırlatan, kaybettiğimiz bir şey. Canlı organizmayla, ağaçlarla, kuşlarla bağımızı nasıl kaybettik? Dili kullanarak doğadan nasıl koptuk? Diğer varlıklarla aramızdaki bağı yeniden onarabilir miyiz? Bu aynı zamanda bir uygarlık eleştirisi. Zamansız kendiliğinden geldi, diğer metinleri bıraktım, sayıklar gibi yazdım” diyor.

PANDEMİDEN HÂLÂ ÇIKAMADIK

Latife Tekin pandemiden hâlâ çıkamadığımızı düşünüyor. "Hepimiz çok yorgunuz, organizmamızda bir şey oldu. Kendi bedenimi dikkatle izliyorum. Size de tavsiye ederim. Aşılar, iki yıllık kapanma süreci, korku ve belirsizlik. Bu durum hem bedenimizi hem de zihin dünyamızı etkiledi. Ardından ekonomik kriz geldi. Bütün dünyada globalizme karşı gelişen ırkçı yükseliş ve ülkelerin sınırlarını kapatmak istemeleri. Bizim ülkemizde de ülkücü hareketin yükselmeye başlaması. Avrupa’da da olmadık ülkelerde sağ yükseliyor. Bununla başa çıkmazlarsa savaş olabilir ya da başka bir virüs çıkabilir."

Kitabında bir kadın ve erkeğin aşkını yılan balığı ve bir gelincik üzerinden anlatan yazar neden yılan balığı ve gelinciği seçtiğine ilişkin sorumuzu ise şöyle yanıtladı: 

Yılan balığı bir süre karada nemli alanlarda yüzebiliyor. Gelincik de suda yüzebiliyor ve karada da yaşıyor. Bu canlıların soyunun tükendiğine dair bilgiler var. Bafa Gölü’nü çok seviyorum. Oraya Meksika Gölü’nden yılan balıkları geliyor. Bunlar masalsı balıklar. Yumurtlamak için yeniden Meksika’ya gidiyorlar, inanılmaz bir yol kat ediyorlar. Yılan balıklarının Dikili civarında olduğu da söyleniyor ama esas Bafa Gölü’ndeler. Yılan balığıyla Aristo, Freud da çalışmış, erkeği bilinemiyor. Dişisi var erkeği yok sonra anlıyorlar ki erkeği üreme zamanında ortaya çıkıyor, sonradan keşfediliyor. Yılan balığı için ömrünü adamış çok araştırmacı var. Gelincik ise bizim bahçemizde de yaşıyor çok sevimli bir canlı, tilkiye de benziyor yüzebiliyor ama karada da yaşıyor. Gölü düşününce kendiliğinden doğdu aslında.

YAPAY ZEKÂ EDEBİYATI NASIL ETKİLEYECEK?

Toplantıda Hollywood’u sarsan yapay zekâya ilişkin tartışmalar da konuşuldu. Türkiye’de yazarların bir araya gelip bununla ilgili bir mücadele verip vermeyecekleriyle ilgili Tekin, "ABD’de yazarlar bununla ilgili açıklamalar yapıyorlar, tavır koyuyorlar. Bizler burada bir araya gelip bunu yeterince tartışmıyoruz. Gümüşlük Akademi’de bunu tartışıyoruz, atölyeler de yapıyoruz. Ben hâlâ elle yazmayı tercih eden, sonra bilgisayara geçiren bir yazar olduğum için benim için çok zor ama öğrenmek için çaba harcıyorum. Önümüzdeki yıllarda bunu daha çok tartışacağız diye düşünüyorum. Yazı nereye giderse gitsin melankoliklerin, çılgınların, romantiklerin bir şekilde yaratıcı formunu bulacağını düşünüyorum. O damar canlı kalacak" dedi.

"ŞİİRE DAHA ÇOK İHTİYACIMIZ VAR"

Okurlarıyla bir saate yakın bir arada olan Latife Tekin yeni yazarlar ve edebiyata ilişkin de "Şiirin yükseleceğini, şiire daha çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bu bir sezgi. Şiiri daha çok takip etmeye, okumaya çalışıyorum. Yeni kuşak bizim gibi yazmıyor, kısa metinler yazıyor, bunlar hikâye yerine manifestoya benzeyen metinler oluyor. Deneme, manifesto arası metinler, şiir de var içinde" dedi.

BÜYÜK KALABALIKLARLA MESELEM VAR

Toplantıda tanınan ve geniş kitleler tarafından okunan bir yazar olmakla ilgili soruyu Latife Tekin, "Büyük kalabalıklar için yazıyorsanız kararında ünlü olmak saçma bir şey. Sevgili Arsız Ölüm yayınlanmadan ünlenmiştim. Berci Kristin’le de bu arttı. İlk kitaplarımda hikâyeler anlatıyordum. Sonra bir karar vererek hikâye anlatmaktan vazgeçtim. Yazma sürecimde Zamansız gibi yol ayrımları var. Bu benim tercihim. Hikâye anlatmaktan uzun süre önce vazgeçtim. Büyük kabalıklar için yazan, onlara hikâyeler anlatayım diye yazanlar var. Bir de insanın deneyimini aşmak üzere yazanlar, okuru ve büyük kalabalıkları hesaba katmadan, dille dünyayı anlamlandırarak yazanlar var. Bu genel bir ayrım ama işe yarar bir ayrım. Büyük kalabalıklarla meselem olmaya başlamıştı. Halkımız için kendimi feda edecek bir yazarlık macerası istemedim. İstediğim için yazacağım ve eğer birileri okumak isterse o insanlarla aramda bir bağ olacak dedim” diye yanıtladı.  Daha önceki söyleşilerinde dille ilgili meselesini net bir biçimde ortaya koyan yazar, ilk yıllarda yazdığı kitaplarından ayrılan eserler verdi. Geniş kitlelere yazmama konusunda bunun bir elitizm olup olmadığına ilişkin soruyu ise Tekin şöyle yanıtladı: Kalabalıklar için yazıp elitist olanlar var. Yazar, okur seçebilir. Ben geniş kitlelerle buluşmak istemiyorum. Büyük okurlarla buluşmak isterseniz ortalama bir dil kurmak zorundasınız. Dili öyle kurmak istemiyorsanız okuru hesaba katmak zorundasınız. Edebiyatımızda çok güzel hikâye anlatan yazarlar var. Büyük kalabalıklar için yazmanın kuracağım dilde okur baskısı oluşturacağını gördüm. Okur baskısı beni mutsuz etmeye başladı. Sektörde yayınevlerinin de büyük kalabalıklar için yazarları teşvik ettiğini gördüm. Çok yönlü bir bakıştan büyük kalabalıklar için yazmaktan soğudum."