1 Mayıs Anayasası
Fotoğraf: BirGün

Mustafa KARADAĞ*

1 Mayıs’ta eylemcilere uygulanan yasakçı politika, şiddet ve devletin tavrı aslında iktidarın nasıl bir anayasa istediğinin de kanıtı oldu.

Anayasa Mahkemesi kararına rağmen 2911 Sayılı Yasa kapsamında ve “koruyuculuğunda” anayasal düzenlemeler de hiçe sayılarak tüm unsurlarıyla yasal olan eyleme “kanun dışı” nitelemesi yapmak tam bir anayasa ihlali.

Türkiye gibi ülkelerde, anayasa değişikliğinin gündem oluşturması için mevcut anayasanın uygulanması, bu uygulama nedeniyle hak ve özgürlüklerin kullanımında eşitliğin sağlanmasında sorunlar yaşanması halinde söz konusu olabilir. Oysa bizim başlı başına Anayasanın uygulanmaması, anayasal hakların iktidar eliyle engellenmesi gibi bir sorunumuz var.

AİHM kararlarına uymak elbet Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin getirdiği bir sorumluluk ve zorunluluk, ancak Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymak bu ülkenin Anayasasında yazılı olan ve TBMM tarafından kabul edilen bir düzenleme. AYM kararlarına uymamak devletin “ben kendi koyduğum kurallara uymuyorum” demesinden başka bir şey değil.

AKP iktidarının yaptığı en iyi şey suni gündemler yaratarak kamuoyunun ilgisini başka yönlere, yerlere çekmek. Yine aynı şey yapılıyor, yokluk, yoksulluk, yolsuzluk, eğitimsizlik ve yoksunluk politikalarının sonucunda yaratılan “her bakımdan” olumsuz durum gözden kaçırılıp tek adam iktidarının sürdürülmesi için kamuoyunu anayasa değişikliği ile oyalamak amaçlanıyor. İktidar sahibi, 2023 yılı için hedeflediği, ama gerçekleştiremediği; baskıcı ekonomi politikalarını daha rahat uygulayabilme, yandaşları daha zenginleştirici yolsuzluklarına devam etme, doğal sonucu olarak halkı yoksullaştırma, gelir dağılımını daha da bozarak iktidarını güçlendirme, bir adım sonrası laik, demokratik Cumhuriyete hukuken de son verme, kimseden saklamadığı bir rejimi kurma peşinde. 24 Temmuz olmadı, 29 Ekim’e yetiştiremedik, bari en erken ne zaman olacaksa o zaman olsun niyetinde.

Şimdi bütün bunlar olurken beğenmediğimiz Anayasa fiilen askıdayken, AİHM’den tutun AYM ve genel olarak mahkeme kararları uygulanmıyorken, mahkemeler kendisini hukuktan, hatta yasalardan bağımsız ilan etmiş iken, İktidar idarecilere, yargıçlara yasalara göre değil vicdanlarına göre karar vermeyi öğütleyip, yargı kurumları dualarla ve yürütme organı başkanının nezaretinde açılıyorken anayasa değişikliği tartışmasına girmek iktidarın kayığına binmek, onun sürüklediği yere gitmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Muhalefetin, özellikle de ana muhalefet partisi konumundaki CHP’nin 31 Mart seçimlerinde aldığı halk desteğini unutmadan geçmişten ders alması, anayasa değişikliği müzakerelerinin “istikşafi görüşmelere” dönüşmesine izin vermemesi seçmenin kendilerine yüklediği bir sorumluluktur.

Türkiye’nin gündemi mevcut anayasa ve yasaların hak ve özgürlüklerin kullanılmasının, sağlıkta, eğitimde, adalette, ekonomik güçte eşitliğin sağlanması yönünde yorumlanarak uygulanması olmalıdır.

Dikkat edilmesi gereken bir konu, neredeyse tüm eleştirilerin gün itibariyle iktidar eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olmadığına, iktidarın ve işaret ettiklerinin, memurların yargı kararlarına uymamalarına yoğunlaştığı meselesidir.

Yani biz öncelikle mevcut anayasa ve yasaların, uluslararası sözleşmelerin uygulanmasını talep etmek zorundayız. Ancak, eşitlik ve özgürlük üstüne kurulu, hak temelli bir laik, demokratik ortamın oluşmasından sonra yapılacak seçim sonucu oluşacak bir meclis meşru bir anayasa yapabilir. Başka türlü, hele mevcut siyasal yapı ve meclis aritmetiği ile özgürlükçü, yenilikçi bir anayasa yapmanın mümkünatı yoktur.

*Yargıçlar Sendikası eski başkanı