Merkez Bankası faizi yüzde 30’a çıkardı. Eylül 2021’den Mayıs 2023’e kadar mesnetsiz faiz indirimlerinin bedelini yüksek enflasyonla ödedik. Şimdi de keskin artışların tahribatını, durgunluğu yaşayarak deneyimleyeceğiz.

4 ayda 2150 puan
Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan (Fotoğraf: AA)

Merkez Bankası (MB) politika faizini beklentilere paralel biçimde yüzde 25’ten 500 puan artışla yüzde 30’a çıkardı. Böylelikle 28 Mayıs seçimleri sonrası faizlerde yüzde 21.50’lik bir yükseliş yaşanmış oldu. Bilindiği gibi Orta Vadeli Program’da (OVP) 2024 yılı enflasyonu yüzde 33 öngörülüyor. MB 2023’ün kalan 3 toplantısında faiz artışlarını sürdürüp muhtemelen yılı %40 civarında bir politika faiziyle kapatacak izlenimi veriyor. Böylelikle politika faizi 2024 yılı beklenen enflasyonun üzerine çıkıp en azından kağıt üzerinde pozitif bölgeye geçmiş olacak.

Karar metninde enflasyonun yılsonunda tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceği ifadesi yer alıyor. Bu oran temmuz ayı Enflasyon Raporu’nda yüzde 62 olarak belirtilmişti. Yılın ilk 8 ayında tüketici enflasyonu yüzde 43.06 olarak gerçekleşti. Eylül enflasyonunun da yüzde 5 civarında gelmesi bekleniyor. Bu durumda 2022 Aralık ayına göre tüketici fiyatları yüzde 50 artacak.

Yılın son üç ayı için %8 bir enflasyon payı kalacak ki, yüzde 62 hedefi bu koşullarda gerçekçi görünmüyor. Aylık yüzde 4’lük bir enflasyon yılsonu tüketici fiyat artışlarını yüzde 69’a taşıyacak. Beklentim de bu yönde.

OVP’de 2024 yılı büyümesi yüzde 4 tahmin ediliyor. Enflasyonun yüzde 70 civarından yüzde 33’e kadar gerilemesi ancak talepte keskin bir zayıflamayla olanaklı. Bu durumda da yüzde 4 büyüme hedefinin tutturulması iyice zor. Zaten 2024 cari açığı da OVP’de 34,7 milyar dolar bekleniyor. 2023’ün ilk 7 ayında tüketim malları ithalatı bir önceki yıla göre 10 milyar dolar artışla 25 milyar doları bulmuştu. Uygun borçlanma koşullarına ve düşük kura bağlı olarak kamçılanan bu eğilim,20242te büyük olasılıkla dizginlenir. Ancak petrol fiyatlarının yüksek seyri 2024’te öngörülen 86,7 dolar ortalama fiyatın aşılabileceği kuşkusunu yaratıyor. Özetle büyüme-enflasyon-dış açık üçlüsünde OVP beklentilerinin bir arada gerçekleşmesi aşırı iyimserlik gibi görünüyor. Ancak sihirli bir formülle hem yüksek büyüme, hem düşüşe geçen enflasyon hem de ılımlı seyreden bir dış açık söz konusu olabilir.

Mehmet Şimşek’in ima ettiği gibi ücretlerin düşmesi, yurtiçi üretimin yurtdışına yönlendirilmesi ve yoğun döviz girişlerinin yaşanması beklentisi ile OVP projeksiyonları yapılmış olabilir. Gelgelelim küresel ekonomide işler pek parlak gitmiyor. OECD son Ekonomik Görünüm Raporu’nda 2024 yılı dünya büyümesini yüzde 2.7’ye çekti. 2024’te Türkiye’nin birinci ihracat pazarı Almanya’da yüzde 0,9, ikinci pazarı ABD’de yüzde 1,3, Avro Bölgesi genelinde de yüzde 1.1’lik bir büyüme bekleniyor. Bu da ihracatta ciddi bir atılımı olanaksız kılıyor.

Reel ücretlerin düşürülmesi ise Türkiye’yi tam bir asgari ücretliler toplumu yapar. Aşırı yoksulluğun, açlığın yaşanmadığı ama yaşam standartlarının belirgin biçimde düştüğü bir ekonomi manzarası ortaya çıkar. Bunun sosyal sonuçları bir yana, iç talebin duraklaması anlamında derin makroekonomik yansımaları da olur. Çünkü faizlerin yükselmesi otomatikman kredi kartı faizlerine de yansıyacak. Aylık faiz yüzde 3’ü aşacak. İhtiyaç kredisi faizleri zaten şimdiden yüzde 60’ı buldu. 28 Mayıs seçimlerinde reel geliri düşse de uygun borçlanma koşulları nedeniyle kredi kartı ve tüketici harcamaları sayesinde hayat pahalılığını o denli şiddetli hissetmeyen kesimler için de hem yaşam zorlaşacak hem de makro anlamda halkın mal ve hizmetlere talebi gerileyecek. Şöyle ki, 8 Eylül itibarıyla bireysel kredi kartı harcamaları yüzde 182 artışla 925 milyar lirayı bulmuştu. İhtiyaç kredileri de yüzde 60 artışla 903 milyar liraya ulaşmıştı. Demek ki kredi kartlarına takla attırarak, ihtiyaç kredisi-kredi kartı limitlerini zorlayarak çetin geçim koşullarına katlanmak da artık imkansız hale geliyor.

∗∗∗

Ekonomi yönetiminde gerek faizlerde, gerekse enflasyonda ister artış, ister düşüş yönünde olsun keskin hareketler istenmez. O nedenle dünya merkez bankaları yavaş ve temkinli adımlarla ekonomilerini soğutma yoluna gidiyor, ABD Merkez Bankası FED’in dün yaptığı gibi dur-kalk yöntemini izliyorlar. Çünkü nasıl ani tansiyon düşüşleri veya yükselişleri insan bünyesini tahrip ederse aynı kurallar ekonomiler için de geçerlidir. Eylül 2021’den Mayıs 2023’e kadar mesnetsiz faiz indirimlerinin bedelini yüksek enflasyonla ödedik. Şimdi de korkarım ki keskin faiz artışlarının tahribatını enflasyonla durgunluğu birlikte yaşayarak deneyimleyeceğiz. Nebati gitti, Şimşek geldi tek değişmeyen faturanın geniş halk kesimlerine çıkması.