1- Muazzam Maaşlara Son!

Doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atananların aldığı yüksek maaşlara sınırlama getireceğiz. İnsanların danışmanlık, müdürlük, temsilcilik gibi çeşitli ücretli görevleri aynı anda üstlenmelerine izin vermeyeceğiz. Resmi pozisyonlarını kendi amaçları ve arkadaşlarının, iş ve siyasi tanıdıklarının çıkarları için kullanan idari destekçileri ve siyaset tacirlerini ortadan kaldıracağız.”

Şaşırmayın ve sevinmeyin lütfen! Bu mantıklı uygulamanın Türkiye ile hiçbir ilgisi yok, ne yazık ki... Bu, 3 Kasım 1970'te Şili'de başkan olarak seçilen Salvador Allende'nin kadrosuyla birlikte hazırladığı, televizyonda yayımlayarak halka duyurduğu ve hızla uygulamaya koyduğu 40 maddelik acil tedbir programının ilk maddesi.

Bu 40 maddenin bir kısmı maddi gerçekliğe kavuştu, ama ne yazık ki sürdürülebilirlik koşulları oluşturulamadan, 11 Eylül 1973'te yapılan korkunç darbe ile yok edildi.

En çok da 'tüm çocuklara her gün yarımşar litre süt ve kahvaltı' ve 'durumu elvermeyen ailelerin çocuklarına her gün öğle yemeği' gibi uygulamalarıyla dünyaca bilinir hale gelen bu programın ilk altı maddesini aktarmaya devam edeyim:

2- Daha Fazla Danışman mı? HAYIR!

Tüm memurlar normal kadro kademesinde yer alacak ve hiçbiri İdari Tüzük koşullarından muaf tutulamayacak. Şili'de artık danışmanımız olmayacak.

3- Dürüst Yönetim.

Kamu Yönetiminde kayırmacılığa ve sınıf atlamaya son vereceğiz. Memurların haklı sebep olmaksızın görevden alınması mümkün olmayacak. Kimse siyasi veya dini inançlarından dolayı zulme uğramayacak. Hükümet yetkililerinin verimliliğini ve dürüstlüğünü ve halka uygar muamele edilmesini sağlayacağız.

4- Artık Gereksiz Yurt Dışı Seyahatlere Son.

Şili'nin çıkarları açısından gerçekten gerekli olanlar dışında, hükümet yetkililerinin yurt dışı seyahatlerine izin verilmeyecek.

5- Artık Devlet Araçlarının Zevk İçin Kullanılmasına Son.

Hiçbir durumda devletin araçları özel amaçlarla kullanılmayacak. Mevcut araçlar kamu hizmetinde kullanılacak: Okul çocuklarını taşımak, düşük gelirli konut bölgelerinden tıbbi yardıma ihtiyaç duyan kişileri taşımak veya polis görevleri için.

6- Kamu Hizmeti, Çalışanlarını Zenginleştirmeyecek.

Üst düzey kamu görevlilerinin gelirleri ve malları üzerinde sıkı denetim kuracağız. Hükümet artık kamu görevlilerinin konumlarını kendilerini zenginleştirmek için kullanmasına izin vermeyecektir.”

İlk altı maddenin doğrudan devlet ve hükümet kadrolarının harcamalarına getirilecek kısıtlamalarla ilgili olması, 'tasarrufsuz itibar' saçmalığının halkın sırtına nasıl ağır bir yük bindirdiğinin en açık göstergelerinden biridir galiba...

∗∗∗

Ama bu ve benzer maddelerin işe yarayabilmesi için, sömürü zincirinin tüm halkalarının elden geçmesi gerekir. Allende hükümeti, büyük bir toprak reformu ve kamulaştırma operasyonu başlattı. “Şimdiye kadar Şili'yi sömürerek yeterince kâr ettiniz.” diyerek, karşılığında tek kuruş bile ödemeden, ABD merkezli iki büyük maden şirketinin madenlerini kamulaştırdı.

1971'e kadar ABD'nin Şili büyükelçisi olarak görev yapan Edward Korry, 1000 Dias (Bin Gün) adlı belgeselde, Beyaz Saray'daki bir toplantıda Nixon'ın büyük bir öfkeyle avucunu yumruklayarak Allende'yi ezeceğini, onu ekonomik yollarla boğacağını söylediğini gülerek anlatır.

1970ler-'80ler, ABD merkezli kapitalist imparatorluğun Soğuk Savaş'ı bahane edip sol kesimi olabilecek en kanlı biçimde yok etmek için her şeyi yaptığı bir dönemdi. 'Her şeyi'... 11 Eylül'den sonra, işte bu yüzden 12 Eylül geliyor.

∗∗∗

11 Eylül 1973 darbesini haklı göstermek için çırpınanların, özellikle faşist rahip Raul Hasbun gibi ürkütücü karakterlerin ısrarla söylediği bir yalan var: “Allende yanlıları silahlanıyordu. Ülkede iç savaş tehlikesi vardı. Askerler sayesinde Şili kurtuldu.”

Asıl tehlike kaynağı, gerçekten de silahlanan 'Patria Y Libertad'  gibi faşist örgütlenmelerdi. Sonradan Pinochet'nin avukatı olacak Pablo Rodriguez Grez'in kurduğu ve CIA tarafından desteklendiği bugün açıkça bilinen bu kontrgerilla örgütünün üyelerinin, kollarını baş hizasında çapraz biçimde tutup yumruklarını sıkarak yaptığı bir sembol vardı. Bu sembol öyle somut bir faşizm aurasına sahipti ki, Alan Parker-Pink Floyd filmi The Wall'da da (1982) faşistlerin sembolü olarak kullanıldı.

    ∗∗∗

Tam 50 yıl sonra, 11 Eylül 2023'te dönüp bakınca gördüğümüz onca şey arasında en çarpıcı olanı, o 40 maddenin küresel düzeyde hâlâ nasıl büyük bir ihtiyaç olduğudur herhalde...