VIJAY PRASHAD – Tarihçi Nicolas Maduro, 10 Ocak’ta Venezuela başkanlığındaki ikinci dönemi için yemin etti. “Halka sesleniyorum” dedi Maduro, “Bu başkanlık makamı, bu makamın gücü sizin. Oligarşinin ya da emperyalizmin değil; Venezuela’nın egemen halkına ait.” Bu iki terim, oligarşi ve emperyalizm- Maduro’nun yeni hükümetinin karşı karşıya olduğu sorunları tanımlıyor. Oligarşi Önce Hugo Chavez, şimdi de […]

ABD’nin namlusu  Venezuela’nın üzerinde

VIJAY PRASHAD – Tarihçi

Nicolas Maduro, 10 Ocak’ta Venezuela başkanlığındaki ikinci dönemi için yemin etti. “Halka sesleniyorum” dedi Maduro, “Bu başkanlık makamı, bu makamın gücü sizin. Oligarşinin ya da emperyalizmin değil; Venezuela’nın egemen halkına ait.” Bu iki terim, oligarşi ve emperyalizm- Maduro’nun yeni hükümetinin karşı karşıya olduğu sorunları tanımlıyor.

Oligarşi

Önce Hugo Chavez, şimdi de Maduro önderliğindeki sosyalist güçlerin 10 yıllık idaresine rağmen Venezuela oligarşisi zarar görmemiş durumda. Ekonominin büyük kesimlerini domine ediyorlar, ülkenin sosyal refahının büyük kısmını ve ana medya kuruluşlarını ellerinde tutuyorlar. Karakas’ın doğusundaki Altamira mahallesinde bir yürüyüş, çoğu  İspanya ve Florida’da da ev sahibi olan zenginlerin direncini anlamak için yeterli. Aristokrasiyi çağrıştırır şekilde ‘büyük peruklular’ diye tanımlanıyorlar. Bolivarcı hareketin, ülkede politik ve siyasi demokrasiyi yaymaya dair tüm girişimlerine direndiler. 

Bu oligarşi, medyası aracılığıyla, politik ve sosyal anlatının kontrolünü elinde bulunduruyor, Venezuela krizini kendi çıkarlarına göre tanımlıyor. Nüfusun bu küçücük parçasına göre, Venezuela’nın tüm ciddi problemlerinin sorumlusu Maduro hareketi. Onlara göre, problemler ne ülkedeki uzun süreli hakimiyetlerinden ne de ABD’nin 1999’dan beri Bolivarcı devrimi boğmaya çalışması gerçeğinden kaynaklanıyor. 

Emperyalizm

Namlu bir zamanlar Batı Asya ve Kuzey Afrika üzerindeydi – Irak, Libya, Suriye ve İran- fakat şu anda Latin Amerika’ya odaklanmış durumdalar – Küba, Nikaragua ve Venezuela. Bu ülkeler ekonomik yaptırımlar ve ambargolar, imha, gizli operasyonlar ve savaş tehditleriyle yüz yüze. Emperyalizmin tanımı basit: eğer sizden istediklerimizi yapmazsanız sizi yok ederiz. 

Venezuela üzerindeki baskı yoğun. ABD Başkanı Donald Trump, Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido’yu devlet başkanı olarak tanıdığını açıkladı. Trump defalarca, Maduro tarafından yönetilen Bolivarcı hükümeti devirme çağrısı yaptı. Yaptırımlar artırıldı. Ekonomik savaş normalleştirildi. Ortalıkta askeri saldırı tehditleri dolaşıyor. 

Lima Grubu

4 Ocak’ta, Amerika kıtasındaki 13 hükümetten ve Kanada’dan oluşan Lima Grubu, Maduro’yu Venezuela Devlet Başkanı  olarak tanımayacağını açıkladı. Arkalarında, tüm yarımkürede Venezuela, Küba ve Nikaragua’nın izolasyonu için baskı yapan ABD Dışişleri Bakanlığı vardı. Dışişleri, Maduro’nun ikinci dönemi için göreve başlamasını “Gücün gayrimeşru gaspı” olarak adlandırdı. Diplomatik dil bu tür bir edepsizlik içinde eridi. Lima Grubu tek bir neden için kurulmuştu: Venezuela hükümetini devirmek. Başka bir amacı yoktu. Brezilya’da aşırı sağcı Jair Bolsonaro gibi politikacıların seçilmesiyle destek bulan ve Trump’ın püskürdüğü ateşle coşan Lima Grubu, baskıyı artırdı. Arjantin Devlet Başkanı Mauricio Macri, Bolsanaro’yla buluşmak için Brezilya’ya gitti. Burada Maduro “diktatörlüğünü” kınadı, Venezuela’daki zorluklardan kişisel olarak onu suçladı. Bu sert dil, Venezuela’da rejim değişikliği yönündeki atağı hareketlendirdi. 

Lima Grubu, BM Anlaşmalarını ihlal konusunda Amerikan Devletleri Örgütü’nden (OAS) yardım aldı. OAS, olağanüstü bir oturum düzenleyerek üyelerini, Venezuela’daki “demokratik düzenin yeniden kurulması” için ekonomik ve diplomatik adımlar atmaya çağırdı. “Demokratik düzenin yeniden kurulması” ifadesinin rejim değişikliği yerine kullanılan hüsnütabir olduğunun altını çizmek gerekebilir. 

ABD’nin Birleşmiş Milletler (BM) Elçisi Nikki Haley, Güvenlik Konseyi’ni bu tür bir dil içine çekmeye çalıştığında diğer üyeler tarafından geri çevirildi. 2017’nin kasımında örneğin; Bolivya, Çin, Mısır ve Rusya, Haley tarafından çağrısı yapılan toplantıyı boykot etti. Bu tür başka bir toplantı da mümkün olmadı. Trump yönetiminin Venezuela’da; Obama yönetiminin Honduras’ta ya da daha kötüsü Bush yönetiminin Irak’ta yaptığına yelteneceğine dair bir endişe var.

Başlıyor 

İkinci dönemine başlayan Maduro’nun Anayasa’nın öngördüğü bir prosedür olan yeminini Ulusal Meclis’te etmesine izin verilmedi. Muhalefet lideri Juan Guaidó tarafından engellendi. Maduro bu nedenle yeminini Anayasa Mahkemesi’nde etti. Çarpıcı şekilde, OAS’nin lideri Uruguaylı politikacı Luis Almagro, Juan Guaidó’yu başkan olarak kabul ettiğine dair bir tweet attı. Guaidó, başkanlığını ilan etmemişti. Venezuela halkının yerine geçip Karakas’ta yeni bir başkan tesis etmeye çalışan, bölgesel bir yapının yabancı yetkilisiydi. Daha korkunç olanı, ABD Dışişleri Bakanı ve Bakanlığının sözleriydi. Pompeo, bir tweet atarak “Venezuela’da demokrasiye dönmenin ŞİMDİ tam zamanı” dedi. Büyük harflerle yazılan “şimdi” ifadesi Pomeo’nun bir darbe yapılması gerektiği konusunda net olduğunu gösteriyordu. Bu tweetten bir gün sonra Dışişleri Bakanlığı da “Yeni hükümete geçişin zamanı” şeklinde bir açıklama yaptı. Bunun Washington’dan gelen bir rejim değişikliği, darbe çağrısı olduğunu anlamak için satır aralarını okumaya gerek yok. 

Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton Küba, Nikaragua ve Venezula’yı içine alan “tiranlık üçlüsü” diye bir ifade uydurdu. ABD’nin bu ülkelerde ve belki de Bolivya’daki hükümetleri düşürmek istediği gün gibi ortada.  Bunlar tehlikeli alametler. Trump’ın Suriye’den çekeceği askerler yakın zamanda evlerine dönemeyebilir. Yakın zamanda kendilerini Punto Fijo sahillerinde mevzilenmiş, Chavistaların Domuzlar Körfezi’ne benzer direnişiyle karşı karşıya bulabilirler. 

Çeviri: Ömür Şahin Keyif