Geçen sonbaharda Stockholm’ün Teby bölgesinde, iddiaya göre alkollü bir vatandaş, alışveriş merkezinden çıkar ve sallana sallana arabasına biner...

 

Geçen sonbaharda Stockholm’ün Teby bölgesinde, iddiaya göre alkollü bir vatandaş, alışveriş merkezinden çıkar ve sallana sallana arabasına biner. Olaya şahit olan bir görgü tanığı, polisi arayarak, alkollü bir sürücünün trafiğe çıktığını, kişinin direksiyon hâkimiyetinde zorlandığını, aracını bir başka arabaya ve elektrik direğine çarpmaktan son anda kurtardığını haber verir.

Bu ihbar üzerine yola çıkan polisler, sürücüyü evinde yakalarlar. Görgü tanığının aramasından, iki saat sonra bulunan sürücünün kanında 0,79 promil alkol olduğu tespit edilir. Arabasıyla çoktan evine varmış, kendisi için yemek hazırlayan 70 yaşındaki sürücü, tutuklanır ve soruşturma için merkeze götürülür.

Şimdi buraya kadar, bu küçük adli haberde zaten bize şaşırtıcı gelen iki, üç nokta var. Örneğin, alkollü bir sürücünün araç kullanmasını ihbar eden vatandaşın, bu kadar duyarlı olması takdire değer. Polislerin ihbar edilen sürücüyü, iki saat yılmadan aradıktan sonra, adamı evindeyken yakalamaları da büyük bir sorumluluk örneği. 70 yaşındaki bir adamın, üstelik de iddiaya göre alkollü bir şekilde direksiyon başına oturması, sonra evine gelip yemek yapmaya başlaması, bu da bir tek “Akdeniz ruhuna sahip” bizlerin “Helal olsun” diye bileceği bir şey.

Bu haberin, bu köşede yer bulmasının nedeni ise polislerin tutukladıkları sürücünün İsveç’in Başbakanı Fredrik Reinfeldt’in babası olması. Soruşturma tamamlanıp gerekli deliller toplandıktan sonra, baba Reinfeldt’e dava açılınca olay basına da yansıdı. Baba Reinfeldt, aynı diğer İsveç vatandaşları gibi yasa dışı bir şey yaptığında, polisleri ensesinde buldu. Tıpkı diğer vatandaşlar gibi de hakkındaki iddialar ete kemiğe bürünüp mahkeme önüne çıkarılıncaya kadar, kamuya bir bilgi verilmedi.

Başbakan’ın babası Bruno Reinfeldt, Teby bölgesinin belediye meclis üyesi. Başbakan’la, babasının arasının çok iyi olmadığı biliniyor. Baba-oğul, siyasi görüş farklılıkları yaşıyorlar. Ayrıca Başbakan, babasının çok uzun zamandır yürüttüğü, belediye meclis üyeliğinden rahatsız. Babasının, siyasi hayatına belli bir noktadan sonra dur demesi gerektiğini, kendi yazdığı kitapta da duyuran Başbakan Reinfeldt, ‘gençlere yer açmanın’ Bruno Reinfeldt için artık bir zorunluluk olduğunu düşünüyor.

Alkollü araç kullandığını yalanlayan baba Reinfeldt, olayın yaşandığı gün, içki içmeye, eve gelip yemek hazırlarken başladığını söylüyor. Kanında tespit edilen alkolün de yemek pişirirken içtiği içkiden kaynaklandığını iddia ediyor. Mahkemenin danıştığı medikal uzmanlar, Baba Reinfeldt’in eve gelir gelmez 79-80 santilitre alkol içmesinin mümkün olmadığını söylüyor. Davanın nasıl sonuçlanacağını ilerleyen günlerde göreceğiz. Ama şimdiden yapılan yorumlara göre, hakkında böyle bir dava açılmış olması bile baba Reinfeldt’in, belediyedeki görevinden istifa etmesini gerekli kılıyor.

İnsan, kıyısından köşesinden görmeden anlayamıyormuş. Meğer adalet duygusu, kişiye güven veriyormuş. Başbakanı geç, babası gelse, trafik suçu işlediğinde, bu işin rüşveti, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun”u yok. Buraların başbakanları da kimseye “Ananı da al git” diyemiyor. Yapsalar yapsalar, alkollü araç kullandığı tespit edilip ehliyeti elinden alınan ve dava açılıp ceza alan babalarını, mahkeme kapısının önünden alıp gidebiliyorlar. Hadi bizim başkanın ailesinde, kimsenin zaten içki içmeyeceğini tahmin edebiliriz.

Ama en kalbi duygularınıza bir sorun “Adaletin bu mu Türkiye?”