Seçimler iktidar bloku için bir yenilgi olarak ortaya çıkarken, bu yenilginin tek adam rejimine son verme noktasına taşınması ve ülkenin yarınlarının emperyalizmin ve sermayenin tercihleri doğrultusunda şekillenmesinin önüne geçilmesi için devrimci inisiyatiflerin siyasete etkili müdahalelerinin örgütlenmesine ihtiyaç var.

AKP’nin kışı muhalefete bahar olur mu?
Fotoğraflar: Depo Photos

Hazırlayan: Yol Politika Kolektifi

31 Mart Yerel Seçimi 1 Kasım 2002’den bu yana iktidar olmakla kalmayıp, her seçimden birinci parti çıkan AKP’nin en önemli yenilgisi olarak şimdiden tarihe geçti. 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleşen referandumdan başlayarak büyük kentlerdeki erime bu seçimde de devam etti. Ama bu kez sadece kentlerle sınırlı kalmadı. Anadolu’nun neredeyse en küçük beldesine kadar oyu azalan bir AKP gerçeği var. İl Genel Meclis oyu yüzde 32’lere kadar gerileyen AKP ve Erdoğan hiç kuşku yok ki seçimlerin en büyük kaybedeni oldu.

Rejimin tahkimi konusunu önemli bir eşik olarak değerlendiren AKP bir anlamda sandığa takılarak tökezledi.

Yerel seçim sonucu, sadece AKP’nin yenilgisi ve çözülme olarak değerlendirilemez. Aynı zamanda rejimin sacayağı olan MHP ve muhalefet cephesinden koşarak iktidar gölgesine doğru koşan İYİP’in de yenilgisi oldu. Meral Akşener’in kongre kararı bu yenilginin ilk sonucu olarak değerlendirilmeli. MHP’nin garip oy hesabı ve Bahçeli’nin sessizliği de buna eklenmeli.

Geçtiğimiz bir haftadan da anlaşıldı ki yenilginin faturası da paylaşılmayacak. MHP toplamda alınan yüzde 39’luk oyun yüzde 15’inin üzerine yattı bile. Ortada kendisi için bir yenilgi olmadığını söyleyerek erime için AKP’yi işaret etti.

İKTİDAR BLOĞU PARÇALANIYOR MU?

Muhalefet 31 Mart seçimine parçalı bir halde girdi. Sürece uzaktan bakınca 14-28 Mayıs seçimlerini kaybeden, hemen ardından dağılan muhalefete karşısında iktidar çok fazla avantajlıydı. Ama tam tersi oldu. Seçim sonuçları iktidar bloğunda dağınıklığa yol açtı.

Erdoğan’ın balkon konuşmasıyla başlayan AKP içindeki tartışma yukarıya doğru ivmelenerek devam ediyor. MYK’de yaşanan tartışmaların iktidar eliyle sızdırılan diyaloglarından da anlaşılacağı üzere Erdoğan yenilgiyi yükleyecek isim ve gerekçe arayışında. Bununla birlikte AKP’nin eski ve yeni önemli isimleri “değişim” talebinden vazgeçmiş değil.

Erdoğan ilk defa eleştirilere karşı bu kadar hoşgörülü davranıyor. Bunun kuşkusuz en önemli nedeni Yeniden Refah’ın varlığı. AKP kuruluşundan bu yana ilk kez kendi mahallesinden bir alternatifle karşı karşıya. Yerel seçimler gösterdi ki AKP kendinden uzaklaşanları tutmakta artık çok daha zorlanıyor. Çünkü kızanın ve küsenin gideceği bir kapı var artık. Erdoğan Yeniden Refah’ı, daha da önemlisi Fatih Erbakan’ı hesaba katmadan siyaset yapamaz hale geldi.

MUTLAK İKTİDAR DÖNEMİ BİTTİ Mİ?

Mayıs seçimini alan iktidar bloğunun en önemli hedefinin yeni anayasa üzerinden rejimi tahkim etmek ve Erdoğan’a yeniden aday olma alanı açmak olduğuna dair çok fazlaca değerlendirme yapıldı. 31 Mart seçimi aynı zamanda Erdoğan’ın bu hedeflerini de gözden geçirmesini gerektirecek.

Seçim sonuçlarının siyasetin ikliminde yarattığı değişiklik çıplak gözle görünür derecede berrak. Ama bununla birlikte sıkça tekrar edilen ve ANAP’laşma olarak ifade edilen değerlendirmeler için henüz çok erken olduğunu da belirtmek gerekiyor. Bir seçim yenilgisine bakarak, üstelik muhalefetin ne yapacağını görmeden iktidar cenahında yaşanan güç kaybı mutlak bir erime olarak görülmemelidir.

Benzer bir iyimserlik havasının 2019 yerel seçimi sonrası yaşandığını ve muhalefetin yanlış tutumu nedeniyle sürecin nasıl heba edildiğini mutlaka akılda tutmakta fayda var.

Temkinli, eylemli bir iyimserlik.

YAŞANANLAR “HAYIR”IN BAŞARISIDIR

Seçim sonuçlarına bakıldığında kuşkusuz CHP’ye bir parantez açmak gerekecek. Ama ondan önce Birkaç noktanın altını çizmekte fayda var. Birincisi yaşanan başarıda uzun süredir kendini rejim karşıtı bir noktada konumlandıran ve bir anlamda “hayırcılar” olarak bilinen toplumsal kesimin önemli katkısı var. Çok rahatlıkla “Hayır” bloğu kazandı demek mümkün; muhalefet partilerinin tüm dağınıklığına rağmen inatla pozisyonunu terk etmeyen milyonlarca yurttaşın başarısıdır. Bununla birlikte kadın hareketinden, gençlere oradan sol sosyalist hareketlere kadar 22 yıldır kesintisiz bir şekilde direniş mevziinde olanların hakkı teslim edilmelidir. Ortada bir başarı varsa en çok rejime karşı direnenlerin teslim olmayanların başarısıdır.

CHP DEĞİŞTİ Mİ?

31 Mart seçimleri bir anlamda gecikmiş bir başarıdır. Muhalefetin, özellikle de CHP’nin sağa yatık siyaseti ve bu siyaseti hayata geçirirken yaptığı büyük hatalar olmasa, 2023 seçimlerinde de pekâlâ başka bir sonuç almak mümkün olabilirdi. Son 5-6 yıldır iktidarın attığı her adım muhalefet tarafından sessizce onaylandı. Mühürsüz zarflardan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına, dokunulmazlığın kaldırılmasına kadar anayasaya aykırı ne kadar girişim varsa CHP kabul etti. Sadece kendisinin kabul etmesiyle yetinmedi, toplumun bu çizgiye gelmesi için var gücüyle çalıştı. Neredeyse ölü doğan sağ muhafazakâr partilerine cansuyu oldu. Verilen 39 milletvekili belki önümüzdeki dönem AKP’nin en güçlü dayanağı olacak.

Oysa son yerel seçim gösterdi ki bu partilerin ya toplumsal karşılığı yok; olsa da İYİP’te olduğu gibi muhalefet cephesinde yer alma karşılığında destek görebiliyor. İYİP saf değiştirdiği an neredeyse yok oldu.

CHP’nin, yüzü sağa dönük halinden vazgeçmeye niyetlendiğini ifade etmesi, sadece “değişim” demesi bile akacak yer arayan muhalefet için birleşme noktası oldu. Çok açık ki bu kadarını CHP yönetimi bile beklemiyordu.

SANDIK BAŞARISI NEYİ ÇÖZECEK?

Yerel seçim kuşkusuz iktidar karşısında toplumun direncini artırdı. İktidar karşısında muhalefet cephesinin denge oluşturması bakımından önemli. Bununla birlikte seçim sonrası muhalefet cephesinden gelen bazı sesler durumun heba edilmesine çok açık olduğunu da gösteriyor. Sadece sandığı işaret eden, hatta şimdiden 2028 hesapları yapanlar oldu. Tekrar etmekte fayda var. 2019 yerel seçiminde de bu ölçekte olmasa bile başarı kazanıldı ama sonraki sürecin bir toplumsal mücadele örgütlenme noktasına taşınamamış olması Erdoğan’a hem zaman kazandırdı hem yeni bir zafer kazanmasının kapısını açtı.

Artık sandıkla başlayıp sandıkla biten siyasetin ötesine geçilmeli, bugünden başlayarak toplumun temel meseleleri üzerinden yeni ve gerçek bir saflaşma ve birleşmenin yolları aranmalıdır. Mücadele ve örgütlenmeyle devam ettirilemeyen sandık başarısının ne Erdoğan’ı yenme ne de rejimi değiştirme şansı olacaktır.

VAN’IN ÖĞRETTİKLERİ

Kürt halkı seçim öncesi tüm tartışmalardan bağımsız olarak iktidar karşısında aldığı pozisyonu devam ettirdi. Batıda AKP’yi kazandırmama stratejisinin yanı sıra bölge illerinde yürüttüğü çalışma 80 belediye kazanmasıyla sonuçlandı.

DEM’in çağrısıyla Van halkı iradesine sahip çıkarken, tüm ülkedeki demokrasi güçleri de yaşanan örgütlü hırsızlığa itiraz etti.

Bu başarı kadar önemli bir gelişme geçtiğimiz hafta içinde Van’da yaşandı. Sonuçları itibariyle önümüzdeki günleri de etkileyeceği çok açık. Yargı eliyle iktidar DEM adayına ve Van halkına pusu kurdu. Belediye başkanlığı mazbatasını sadece yüzde 25 oy alan AKP adayına verdi. Ne olduysa bundan sonra oldu. DEM’in çağrısıyla Van halkı iradesine sahip çıkarken, tüm ilkedeki demokrasi güçleri de yaşanan örgütlü hırsızlığa itiraz etti. Sonuçta haksız hukuksuz karar YSK’den döndü. Bu kazanım örgütlü ve birleşik bir mücadelenin yarattığı sonuç açsından çok önemli. Bu pozitif gelişmenin üzerine muhalefet açısından her kazanımın iktidar bloğunda çatlağı büyüttüğü de not edilmeli. Mücadele hele hele örgütlü mücadele her koşulda kazandırır.

HATAY’DA NE KAYBEDİLDİ?

Yaklaşık 14 ay önce Hatay başta olmak üzere 11 ili etkileyen cumhuriyet tarihinin en büyük yıkımı yaşandı. Sol sosyalist yapılar tüm güçleriyle bölgede büyük bir dayanışma gösterdiler. Yeni bir hayatın inşası için inisiyatif aldılar, umut oldular. Bu dayanışma o kadar güçlü ve uzun süreli oldu ki dost düşman solun bu ülkenin geleceği olması gerektiği konusunda neredeyse ortaklaştı. Sosyalist solun dayanışma üzerinden yükselen bu değeri Hatay seçimlerinde oportünizme kurban edildi. Sosyalist sol için bu seçim, hayati bir nokta olan Hatay’da, hem büyükşehir seçimleri hem de tartışmaların merkezinde olan Defne’de dar çıkarcılık etrafında rekabet ön plana çıktı. Hatay için sorumlu bir siyaset izlenerek dayanışmanın ortak adayları etrafında birleşik bir güç olma önerileri ısrarla reddedilerek, herkes bu büyük dayanışmayı kendi cebine sığdırmaya, onu kendi hanesine yazdırmaya çalıştı. Bu da, bir yanı popülizme, bir yanı dar çıkarcılığa dayanan bu tür siyasetler, Hatay’da sosyalist solu başarısızlığa sürükleyen en büyük neden oldu.

DEVRİMCİ ÖRGÜTLÜ MÜCADELE OLMADAN GERÇEKTEN BAŞARILAMAZ

Sonuç olarak seçimler iktidar bloğu için bir yenilgi olarak ortaya çıkarken, bu yenilginin tek adam rejimine son verme noktasına taşınması ve ülkenin yarınlarının emperyalizmin ve sermayenin tercihleri doğrultusunda şekillenmesinin önüne geçilmesi için devrimci inisiyatiflerin siyasete etkili müdahalelerinin örgütlenmesine ihtiyaç var. Seçim sonuçları aynı zamanda yarınları, emekleri, hayatları çalınan gençlerin, kadınların, işçilerin, emeklilerin taleplerinin toplumsal bir muhalefet olarak örgütlenmesi için bir çağrıdır.