‘Alevilerin ekmeği yenmez’ diyen öğretmen (G.B), ders esnasında, Alevileri ve Alevi inancını aşağılayıcı ve küçük düşürücü, öğrenciler arasında ayrımcılık yaratan, nefret ve hakaret söyleminde bulunmuştu. Sınıftaki Alevi öğrencileri utandırmış, küçük düşürmüş ve çok üzmüştü.

Kanunlar kişilere ya da gruplara karşı ayrımcılığı, nefreti ve hakareti yasaklıyor. Irk, din, köken, ten rengi, cinsiyet, cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği, engellilik vb. Nedenlerle insanlar arasında düşmanlık yaratan nefret söylemini ve hakareti yasaklarken, kamu okulunda öğretmen Alevi nefretini öğretiyor.

Arnavutköy Cemevi Başkanı Yüksel Yıldız, haklı olarak bu nefret ve ayrımcılık suçunu 2018 yılında yargıya taşıyor. İki yıl sonra savcılık “kovuşturmaya gerek yok” diyerek, Alevilere hakaretin suç oluşturmadığına karar veriyor.

Alevi inancına ve Alevilere yönelik nefret ve ayrımcılık, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden ve aşağılayan iftira ve hakarete suçu için “kovuşturmaya gerek” görmemek, hukukun yaptırım gücünü kullanmamaktır.

Acaba bahsi geçen öğretmen bu sözü söylemediği için mi, savcılık böyle bir karar verdi diye düşünüyorsunuz.

Ama öyle değil, şüpheli iddia edilen sözleri kendisinin söylediğini Savcılık kararında kabul ediyor.

Suç itirafını açıkça beyan eden öğretmenin, hakaret ve nefret söylemi neden suç sayılmıyor diye, hukuk metinlerine bakıyorsunuz.

Türk Ceza Kanunu’nun 122. maddesinde yer alan hükümlere göre, “Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle..” özel kastla işlenen suçlara karşı, yaptırım olarak bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörüyor.

Ancak, Cumhuriyet Başsavcısı "bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkmasını" gerektirdiği ancak, “şüphelinin eyleminin bu sonuca yol açmadığı" kanaatine ulaşmış.

Bu hukuk skandalı karara göre; “Kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlike" ortaya çıkmaz diye, artık herkes Alevilere hakaret etme hakkına sahip olabilir. ‘’Tehlike ortaya çıkana” kadar hakaret özgürlüğü var!

Bu karara dayanarak, aynı öğretmen ve başkaları bundan sonra daha sık “Aleviler mum söndü oynuyor,” “Alevinin ekmeği yenilmez”, “Alevilerle evlenilmez” gibi nefret ve hakaretlere devam edebilir. TCK 122’ye göre ceza vermek yerine, hukuk dışı cezasızlık ödüllendirmesiyle, nefret söylemi ve hakaret etmek teşvik edilmiştir.Ayrıca hukukun ceza yaptırım gücü işlevsiz kılınınca, bunun yaygınlaşmasına yol açılmış olunur.

Asırlardır Alevilere yönelik ayrımcılık, nefret söylemi, hakaretler ve katliamlar cezasız bırakılmıştır. Dün Osmanlı Şeyhülislamların Alevi kıyımı için verdiği “Kızılbaşların katli vacip” fetvaları, bu kez TCK 122 ihlal edilerek sürdürülmektedir.

Dün Maraş katliamında “Bir Kızılbaş öldüren, beş kez Hacca gitmiş gibi sevap kazanır” diyen İmama Alevi nefretini kusma özgürlüğü veren zihniyet, şimdi bir öğretmene sınıfındaki Alevi öğrencilere hakaret etme ve nefret söylemine cezasızlık ile ödüllendirmiştir.

Bu karar hukuk değil, ideolojiktir. Hukukun evrensel değerlerine ve ilkelerine değil, zamanın siyasal İslamcı ruhuna uygun verilmiştir.

İfade özgürlüğü ile ayrımcı, hakaret ve nefret söylemi arasında derin bir fark vardır. İnsan haklarını önceleyen hukuk devletlerinde, ırk, etnik köken, din, cinsiyet gibi nedenlerden dolayı işlenen bu suçlar cezai bir zorunluluğa tabidir. Ayrımcılık, hakaret, nefret söylemiyle mücadelenin yolarından biri eğitim ise, diğer yolu hukuksaldır.

Ayrımcılık, düşmanlık, hakaret, hoşgörüsüzlük ve nefret söylemi biçimleri suç olduğu gibi, bunu teşvik edici siyasal söylem ve yanlış hukuksal kararlarda takibe muhtaçtır.

Sadece Alevilere değil, tüm toplumsal kesimlere yönelik nefret, ayrımcılık ve hakaret evrensel bir suçtur. Bu tür suçların cezasız bırakılması, toplumsal yaşamımızı kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı, saldırgan hale getiren potansiyeli vardır.

Nefret söylemi, ayrımcılık ve hakaret suçlarına “kovuşturmaya gerek” yok demek, ülkemizin aradığı toplumsal barış iklimine darbedir.

İnsan hakları hukuku, nefret söylemi ve hakareti tasvip etmez. Her türlü cinsiyet, ırk, milliyet, etnik köken, din ve mezhep, ahlaki ve siyasi düşünce ayırımına ve ayırımcılığına karşı ceza yaptırım gücünü kullanır.

Aleviler yıllardır bu türden ayrımcılık, hakaret ve nefret söylemine maruz kalmasına rağmen, her suçun yapanın yanına kar kalması ve cezasızlık ile ödüllendirilmesi tesadüf değil, sistematik bir uygulamaya dönüşmüştür.

Ayrımcılık ve nefret suçları Alevilere yönelik olunca Yargı’nın sessiz kalması manidardır.

Alevileri horlanmanın, tehdit etmenin, aşağılanmanın ve linç kültürünün önüne atmanın, bu güzelim ülkenin kadim kültürleri, inançları, dilleri ve kimlikleri ile bir arada, eşit haklarla ve huzurla yaşama istencini tehdit etmekte ve barış ortamını zedelemeye devam etmekte olduğunun görülmemesidir.