İsveç’te dairelerin giriş kapılarında 10 santimetreye 20 santimetre büyüklüğünde bir kapak var. Kapı kolunun 25 santimete altına, kapı genişliğini ortalar şekilde yerleştirilmiş. Kapak, kapı...

İsveç’te dairelerin giriş kapılarında 10 santimetreye 20 santimetre büyüklüğünde bir kapak var. Kapı kolunun 25 santimete altına, kapı genişliğini ortalar şekilde yerleştirilmiş. Kapak, kapı dışından evin içine doğru açılıyor. Bu dünya garibi deliği, postacılar kullanıyor. Apartmanların girişlerine posta kutusu yerleştirmek yerine, dairelerin kapılarını delip posta deliği yapmışlar. Gelen postaları, postacılar evinizin içine bu posta kapağından fırlatıyor. Bizim evin kapağının hafta içi eğer evdeysem günde en az iki kez ‘küt’ diye açıldığını duyuyorum.

Evdeki insanlar, evin içindeyken istedikleri zaman televizyon, internet, radyo, gazete, telefon aracılığıyla dış dünyayla bağlantı kurup iletişime geçerken, İsveç’te bir de buna posta delikleri ekleniyor.  Posta deliği, iletişim durumunu, sizin isteyip istememenize de bırakmıyor. İçeriye sayfa sayfa reklam broşürleri, o kurumun bu kurumun haftalık gazeteleri, dergileri, çeşit çeşit katologlar ve deliğin amacı doğrultusunda mektuplarınız giriyor.  Televizyonu açmazsan haberleri izlemezsin. Gazete almazsan okumazsın. Canın istemezse çalan telefona bile bakmazsın ama posta deliğinden kaçamazsın. Bilmem ne mağazasındaki indirim haberi, koridorunun başında, yerde kırmızı kırmızı seni bekler. Sen, mutfağa doğru giderken de mutlaka gözüne takılır. Malmö’de yetmişli yaşlarını yaşayan Gunilla, yakınlarının “Yaşlılık işte, ne yapacağını şaşırdı” sözlerine aldırmadan posta deliğinden evine bırakılan reklamları bir yıl boyunca biriktirmiş.

Gunilla, 2007 sonbahar tatilinden döndüğünde kapının arkasında biriken posta yığınıyla karşılaşmış. Bunu görünce düşünmeye başlamış. Bir yıl içinde acaba ne kadar reklam alıyoruz diye. 2008’de gelen tüm reklamları saklamaya kadar vermiş. Bir yıl sonra 15 torba dolusu reklamı olmuş. Topla da tam 67,2 kilogram reklam birikmiş. Kâğıt üreticilerine göre Gunilla’nın yıllık reklamları, bir ağaca eşdeğer. İsveç postanesi, İsveçlilerin ortalama her yıl postayla 45 kilogram reklam aldığını söylüyor. Bunun karşılığı da yaklaşık 3,5 milyon ağaç ediyor.

Evinize fırlatılan reklamları önlemek için önerilen şey, kapınıza “Reklam istemiyorum” diye bir not yazıp asmanız. Stockholmlülerin yarısı posta kapaklarına “reklama hayır” yazsa her yıl 200 bin ağaç kurtulabilirmiş. İyi de niye o zaman bu delik? Çok basit! Algımızı yönetmek için. İsveçli tonton teyze Gunilla’yı haftalık alışverişini yaparken hangi markete gideceği konusunda kararsız bırıkmamak için.

Kuzey Mektupları’yla sizlere ulaşamadığım iki hafta boyunca Türkiye’deydim. Uçağa binerken havayolu şirketinin dağıttığı Türkçe ve İsveççe gazetelerin manşetleri aynıydı. “Gazze yanıyor!” Türkiye’de geçirdiğim iki hafta boyunca alnımın ortasına bir posta deliği açıldığını hissettim. Ergenekon’da 11’inci dalga geldi. Önce krokiler bulundu, kazılar başladı. Toprağın altından silahlar fırladı. Bazı gözaltılardan rahatsız olan Genelkurmay Başkanı, Başbakan’a ve Cumhurbaşkanı’na ‘olağan’ ziyaretlerinde bulundu. Tuncay Güney’in kayıp sorgu kayıtları televizyonları esir aldı.  Tüm kanallar “Ne yapalım yayınlamak istemesek de bu haber” deyip Güney’i oynattı. Taze Haham Tuncay Güney, üstüne bir de TRT’ye çıkıp “Deniz Baykal, bilin bakalım ne?” dedi.

Tamam, alnımızın ortasına bir posta deliği açıyorsunuz. Üzerine “Yok istemiyoruz” yazsak da yazmasak da algılarınızı yönetmek istiyorsunuz. Göstere göstere, hukukçuların isyan ettiği bir hukuksuzluk ortamı yaratıyorsunuz. Korku yayıyorsunuz. Belli kurumlara duyulan güveni sarsıyorsunuz. İyi de siz ne satıyorsunuz?