Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Yunanistan’ın dünya çapındaki film yönetmeni Teo Angelopulos, geride bıraktığımız günlerde (24 Ocak 2012 tarihinde), Pire’de film çekerken bir motosikletin çarpması sonucu 76 yaşında yaşamını yitirdi. Cumhuriyet gazetesi yazarı Ayşe Emel Mesci’nin, yerinde bir benzetmeyle “sinemanın şairi” diye nitelediği Angelopulos’un son filmi “Zamanın Tozu”, yönetmenin anısına, 5 Şubat 2012 akşamı Kanal 24’te gösterildi. O günkü Cumhuriyet’in “Televizyon” sayfasında çıkan tanıtım yazısının giriş tümcesi şöyleydi:

TV Servisi – Geçtiğimiz yıllarda geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden yönetmen Theo Angelopoulos’un son çalışması ‘Zamanın Tozu’, bu akşam Kanal 24’ün ‘24 Tematik Film Kuşağı’nda ekrana geliyor.”

“Geçtiğimiz yıllarda” söyleminin dilbilgisi açısından sorunlu yapısına şimdilik girmeyelim. Ancak, iki hafta önce ölen bir insan için “yıllar öncesi”ni imleyen böyle uzak ve belirsiz bir tarihlendirme hiç uygun düşmüyor. Ortada, dil sürçmesinin yanı sıra açık bir bilgi yanlışı da bulunduğunu söylemeliyiz.

BAŞKA DİLLERDEKİ ÖZEL ADLARIN YAZIMI
Bu arada, ünlü yönetmenin adını Türkçede nasıl yazmamız gerektiği de ayrı bir tartışma konusu. Bilindiği gibi, yabancı özel adların yazımı konusunda Türkçede şöyle bir kural var: Latin harfleri kullanan ülkelerle ilgili özel adlar, (Londra, Münih, İsviçre gibi Türkçede yerleşmiş karşılıkları yoksa) özgün biçimleriyle yazılır: Descartes, Voltaire, Albert Camus, Shakespeare, Charles Dickens,

Nietzsche?, Goethe, Bertold Brecht, İtalo Calvino, Cervantes…

Latin abecesi dışındaki özel adlar ise Türkçe söylenişlerine göre yazılır: Çaykovski, Dostoyevski, Şostakoviç, Ho Şi Minh, Mao gibi.

Özellikle Slav dillerinden Türkçeye aktarılan kişi adlarının İngilizcedeki yazım biçimleriyle yaygınlaştırılması, bilinçli bir çabanın ürünü değilse, çeviri uğraşında kolaycılığa kaçmanın sonucudur. Kural açık: Latin abecesi dışında kalan Arapça, Çince, Japonca, Bulgarca, Rusça vb. dillerdeki özel adları Türkçedeki okunuşlarıyla yazmak zorundayız. Batılılar bu sözcükleri nasıl kendi abecelerine uygun biçimde seslendiriyorlarsa, bizim de aynı yöntemle Türkçeye uyarlamamız gerekir. Sözgelimi ünlü Rus besteci Şostakoviç’in adını “Shostakovich diye yazdığımızda, onu kendi dilinin özgün harfleriyle değil, İngilizcenin abecesine göre Türkçeye aktarmış oluyoruz. Çaykovski’yi “Tschaikovsky”  diye yazdığımızda da durum aynıdır. Çünkü bu büyük sanatçıların adları kendi dillerinde Kiril harfleriyle “Шостакович” ve “Чайкoвский” biçiminde yazılıyor. Öyleyse, bizim de bu adları Türkçede okundukları gibi yazmaktan başka seçeneğimiz yoktur.

Başa dönersek, yakınlarda yitirdiğimiz Teodoros Angelopulos’un adı, Yunancada özgün harfleriyle “Θόδωρος Αγγελόπουλος” biçiminde yazılıyor. Bunun Türk abecesine göre seslendirilişi ise Teodoros Angelopulos’tur. Oysa biz genellikle İngilizce yazım biçimini temel alarak “Theodoros Angelopoulos” demeyi yeğliyoruz. Bunun mantıklı bir açıklaması olabilir mi?

Cumhuriyet gazetesinin de bu konuda kafa karışıklığı yaşadığı görülüyor. Çünkü ünlü yönetmenin adı, Ayşe Emel Mesci’nin “Kültür” sayfasındaki yazısında Türkçenin yazım kuralına uygun olarak “Angelopulos” diye yazılmışken, “Televizyon” sayfasında İngilizcenin yazım kalıbına sokularak “Angelopoulos” biçimini almış. Biz Sayın Mesci’nin yazım biçiminin doğru ve bilinçli bir seçim olduğunu düşünüyoruz.