"Arif Arslan'ın Batman'ı" yazısının birinci kısmını buradan okuyabilirsiniz...

…..

O kızgınlıkla Siirt’e gidip kendisiyle Siirt’e gittiğimden beri yakın desteğini gördüğüm Vali Yardımcısı Ruhi Paker ile birlikte valiye çıktım. Tesadüf bu ya! Aynı günlerde Şakir Eczacıbaşı’nın fotoğraf sergisi basının gündemindeydi. Dedim ki valiye; “Bu ülkede sanatla uğraşmak için illa insanın soyadının Eczacıbaşı mı olması gerek sayın valim.” Dur hele, ne oluyor filan dedi vali. Ardından meseleyi anlattım. Çağırdı Emniyet Müdürü’nü meseleyi sordu ve çözün bu işi dedi. Gün içinde sergi fotoğraflarının içinden bir tek fotoğraf çıkarılarak sergiye valilik izni çıktı. Uygun görülmeyen o fotoğraf da “yoksulluğu çağrıştıyormuş!” Yoksulluk tehlikeli bir işmiş. “Sınıf meselesi” filan dedi müdür. Sergi Batman çarşısının içinde belediyeye ve halk eğitime ait bir yer olduğu ifade edilen mekânda açıldı. İyi de oldu.

İşte Arif Arslan aynını yapmış sanki ama daha koca ve bir ilçe boyutunda tablo çokmış ortaya. Toprak damlı ve üzerinde İluh İlkokul yazan bir kareden geniş yolları, bulvarları olan koca bir şehir nasıl ve hangi süreçlerden geçti, onu anlatmış. İlk kasap, ilk bakkal, ilk gazete, ilk toptancı, ilk değirmenci, ilk fırıncı, ilk akaryakıt istasyonu… Say sayabildiğinin kadar bilumum şehre ait ilkler sıralanmış.

Hadi ben de Benim Batmanım’dan yeniden bir ilk paylaşayım…

Batman Kaymakamı Okan Bey ile bir gün makamda oturmuş sohbet ediyorduk. Caddeden geleni geçeni de seyrediyorduk. Okan Eşrefoğlu “ilçede iki kadeh içilebilecek” bir mekânın olmadığından söz etti. Ben de “Abi geçtiğimiz günlerde biri geldi yazı işlerine, eğer kaymakamlıkça ruhsat verilirse bir içkili restoran açmak istediğini” söyledi dedim. Okan Bey hemen gelsin bakalım dedi. Yazı işleri müdürü Şırnaklı hoş bir arkadaştı. Hemen ilettim ve çağır o adamı Kaymakam Bey’e bir gelsin dedim.

Ertesi gün vatandaş geldi. Geçmişte de meyhanecilik yapmış, Batman’da tehditler almış ama işine devam etmiş. 12 Eylül’le birlikte meyhanesini kapatmak zorunda kalmış biri. Neyse anlatıldı kendisine ve evraklarını tamamladı. Müracaatını yaptı. Birkaç gün içinde de ruhsatını aldı. Ruhsat verilirken de sadece işini yapacaksın başka usulsüz işlere bulaşırsan yanarsın dendi. Açılışını sessiz sedası yaptı. Birkaç gün sonra da Kaymakamlığa gelip bir akşam misafiri olmamızı istedi. Kaymakam Okan Bey bana bakıp işaret etti ve tamam deyip akşam geliyoruz dedi(k).

Siteye üst geçitten gidilen yolun anımsadığım kadarıyla karşısında ve çaprazında birkaç basamak merdivenle çıkılan genişçe bir dükkândan bozma bir ilçe meyhanesiydi. Kaymakamlık makam aracıyla akşam karanlığı çöktükten sonra gittik. Meyhaneye bir sokak kala aracı caddeye değil, sokağın içine park ettik. İçeri girince masaların dolu olduğunu ve yerimizin ayrılmış olduğunu fark ettik. Oturduk 35’lik yeni rakı servisimiz mütevazı mezeler ve kebapla yapıldı. Kalkmamıza yakın Kaymakam Okan Bey hesabı istedi. Mekân sahibinin ısrarlarına rağmen Okan Bey hesabı ödedi. Sonra çıktık. Sokağın başına kadar meyhaneci bizi uğurladı. Yolda Okan Bey, bu da mesleğin sırlarındandır. Bu gibi durumlarda hesabı ödeyeceksin ki, minnet altında kalmayasın. Bir de destek olduğun işte gözükeceksin ki güçlük çıkaranlar bir daha adamın üstüne gitmesinler diye Kaymakam refikinin öğrenmesi gerekenleri pekiştirdi.

Doğrusu Arif Arslan, Abdullah Öcalan’ın 1977’de Batman’a gelip yaptığı siyasi çalışmalardan tutun Kemal Pir ve Mazlum Doğan’ın katkılarıyla 1979 Bir Mayıs Mitingi’ne varıncaya kadar yakın dönemin siyasal yaşanmışlıklarına da kitabında değinmiş.

1980’li yıllardan sonra defalarca Batman’a gidip geldim. O günler, o yıllar sanki dünyanın çok başka bir mekânında yaşanmış flu görüntüler gibi. Şehirler büyüyünce hikâyeler yetim, öksüz sahipsiz kalıyor nedense! Arif, şehrin öksüzlüğünün perdesini aralamış.