Kapitalist küreselleşmede uygulanan neoliberal politikalar gelir dağılımını bozdu, kamu hizmetlerinin piyasaya devredilmesi yoksullaşma getirdi. Halkların yöneldiği merkez sol da benzer reçeteler yüzünden hoşnutsuzluğu gideremedi.

Arjantin sevimsiz “Deli”yi seçti
Seçime katılım oranı yüzde 76 oldu. (Fotoğraf: AA)

Arjantin’in yeni Cumhurbaşkanı anarko-kapitalist diye nitelenebilecek aşırı sağcı Javier Milei oldu. Ona deli lakabını uygun görenler Arjantinliler, sevimsiz bulan da affınızla bendeniz.

Aslında Milei’nin seçilmesi tüm dünyada aşırı sağın yükselişinin zirve noktası oldu. Kapitalist küreselleşme sürecinde uygulanan neoliberal politikalar gelir ve servet dağılımını iyice bozdu, kamu hizmetlerinin piyasalara devri toplumun geniş kesimlerini yoksullaştırdı. Bu politikalara tepki temelinde halkın merkez sağ partilerden uzaklaşması, sarkacın merkez sola meyli de emekçi kesimlerin hoşnutsuzluğunu gidermedi. Çünkü onlar da dünyanın yeni dengeleri içerisinde biraz yumuşatarak da olsa, benzer reçeteleri uyguladılar. Avrupa’da Yunanistan’da Syriza, İspanya’da Podemos gibi sol partilerin yükselişi, Latin Amerika’da radikal adayların seçim başarıları yine küresel kapitalizmin sabotajı, özellikle finansal tehdit mekanizmaları, cezalandırma hamleleriyle boğuldu.

İşte böyle bir umutsuzluk, karamsarlık ortamında ABD’de Trump, Brezilya’da Bolsonaro, İtalya’da Meloni gibi aşırı sağcı, reaksiyoner, otoriter figürler “elit politikacı sınıfa” yönelik keskin eleştirileri; çevre, toplumsal cinsiyet, anti-militarist duyarlıkları mahkum eden tepkiselliği beslemeleri; sade insanın çaresizlik içerisinde hurafelere, bilim dışı tezlere prim vermesi gerçeğini okşamaları sonucu “sürpriz” seçim başarıları kazandılar.

TARİHSEL İRTİFA KAYBI VE PERONİZM

Arjantin kapitalist küreselleşme kurgusu içerisinde özgün bir konuma sahip. Çünkü ülke 20’nci yüzyılın başlarından 30’lara kadar Avustralya, Yeni Zelanda hatta ABD ile kıyaslanacak ölçüde zengin, geleceği parlak görülen özellikle Avrupalılara kucak aşmış bir göçmen ülkesiydi. Bugün ise kişi başına milli geliri ABD’nin üçte biri dolaylarında geziniyor.

29 Ekonomik Krizi sonrası tarım fiyatlarının çöküşüyle içine düştüğü krizi bir türlü tam aşamadı. 1945’ten bu yana ülkede, eski devlet başkanı Juan Peron’un adıyla anılan Peronistler hep önemli bir güç olageldi. 1976-83 arası cunta dönemi bir yana bırakılırsa, yaklaşık 80 yıldır, zaman zaman sağ ve sol kanatlarının önce çıktığı “popülist” Peroncularla merkez sağ partiler kozlarını paylaştılar. Peronizm sendikalar, sosyal hareketler ve yerelde güçlü, devlet bürokrasisinde egemen, her zaman geniş halk kitlelerinin nabzını tutmayı başaran oldukça esnek bir hareket.

Hareketin sol kanadına mensup 2003-2007 arası Nestor Kirchner’in, 2007-2015 dönemi eşi Fernandez Kirchner’in başkanlıklarında, küresel emtia fiyatlarının da yüksek seyri sayesinde toplumsal göstergelerde iyileştirmeler yaşandı, yoksulluk geriletildi, makul bir büyüme performansı sergilendi. Ancak ekonomik büyümenin yavaşlaması, yolsuzluk skandalları, yılların getirdiği yıpranmışlık 2015 seçimlerinde serbest piyasacı Mauricio Macri’nin önünü açtı.

KRONİK EKONOMİK KRİZ VE ENFLASYON

Macri özelleştirmeci politikaları hayata geçirdi. Pesoyu dalgalanmaya bıraktı, tüm stratejisini ülkeyi uluslararası yatırımcılara cazip jale getirmek üzerine kurdu. 2018’de IMF gözetiminde uygulanan kemer sıkma politikaları halkın tepkisini çekerken, enflasyonu dindirmeyi de başaramadı.

2019’da halk tekrar bir Peronist’e Alberto Fernandez’e şans verdi. Ekonominin başına Columbia Üniversitesi’nden genç ve parlak bir isim Martin Guzman getirildi. Döviz alım-satımını vergilendirme, sınırlı da olsa zenginlere servet vergisi uygulama gibi kamucu, politikalar uygulandı. Elektrik-su-doğal gaz fiyatları 6 ay süreyle donduruldu, yoksullara gıda kartları dağıtıldı. Bu arada IMF ile 44 milyar dolarlık yeni bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma uyarınca, bütçe açığını sınırlama, harcamaları kısma çabaları partiden, özellikle örgüt üzerinde etkili Başkan Yardımcısı Bayan Kirchner’den tepki görünce Guzman istifa etmek zorunda kaldı. IMF’nin şartları ile kitlelerin acil taleplerini bağdaştırmaya çalışan Sol Keynesyen anlayış bir kez daha hüsranla sonuçlandı.

2023 SEÇİMLERİ

O günden beri ülkede dövize hücum hızlandı, enflasyon kontrolden çıktı, ihracatın temelini oluşturan tarım üretiminin de korkunç bir kuraklık sonucu keskin düşüşü ekonomik kriz tablosunu daha da ağırlaştırdı. 2023 seçimlerine böyle bir ekonomik kaos ortamında, merkez sağ ve merkez sol yerleşik partilere şiddetli bir tepki psikolojisi içerisinde girildi. Başkanlık seçimlerinin ilk turunda favori gösterilen merkez sağın adayı Patricia Bullrich üçüncü sırayı alarak saf dışı kaldı. Peronist aday, Ekonomi Bakanı Massa ilk turu önde göğüslese de, 19 Kasım seçimlerini Milei merkez sağ Değişim Koalisyonu’nun da desteği, Macri ve Bullrich’in onayıyla %56 oyla kazandı.

GARİP BİR ŞAHIS POLİTİKA SAHNESİNDE

Milei seçim kampanyası boyunca elinde bir testereyle dolaşarak, sosyal programları nasıl biçeceğini anlattı. Merkez Bankasını lağvetmeyi, Peso’yu kaldırıp ABD Dolar’ına geçmeyi amaçlıyor. Hatırlanırsa 90’larda Arjantin’in bir “para kurulu” deneyi var. Bu dönemde Peso Dolara sabitlenmiş, para arzı ülkeye döviz giriş çıkışlarına endekslenmişti. Bu uygulama ilk anda enflasyonu düşürmüş ancak zamanla Arjantin enflasyonunun özellikle hizmetler kaynaklı ABD enflasyonu üzerinde seyretmesi sonucu Pesoya güven kaybolmuş, sistem çökmüştü. Şimdi de bu mekanizmanın çalışması için elde yeterince döviz bulunmuyor. Milei büyük olasılıkla yastık altındaki 250 milyar Dolar tahmin edilen tasarrufun dolaşıma girmesine, böylelikle piyasaya yeterince Dolar sokulmasını bekliyor. Ancak 46 milyonluk bir ülkenin böyle acayip bir deneye sokulmasının ne sonuç vereceği bilinmiyor.

“El Loco” yani  deli diye bilinen yeni başkan aslında Trump, Ukrayna Başbakanı Zelensky gibi önce tv ekranlarından evlere buyur edilen, sonra da bu samimiyetin yardımıyla siyasi meşruiyet kazanan birisi. Son derece keskin anti-komünist, sol karşıtı bir söylemi var. Rusya, Brezilya ve hatta Arjantin’in en büyük ticaret ortağı Çin gibi aşırı sol bulduğu ülkelerle ilişkileri dondurmayı planlıyor. 30 bin kişinin ölümüne neden olan, ülkeyi Falkland Savaşına sokan faşist cuntaya laf söyletmiyor.

Milei’nin tüm otoriter, tepeden inmeci tarzına karşın, klasik faşizmin olmazsa olmazı militan, reaksiyoner bir kitle tabanı bulunmuyor. Daha çok gelecek umudu tükenen gençlerden ilgi görüyor. Mensup olduğu Özgürlük Hamlesi (Libertad Avanza) partisinin yerel yönetimlerde fazla bir varlığı da, geniş bir örgütlenme ağı da yok. Organ ticaretinin serbest bırakılması, serbestçe ateşli silah taşınması, kürtajın yasaklanması gibi ilkel görüşleri de var. Tam bir bilim karşıtı, ülkeye 3 Nobel Bilim Ödülü kazandıran Ulusal Bilim ve Teknik Araştırma Konseyi’nin  kapatılmasını planlıyor. Küresel iklim değişikliği, türlerin yok olması gibi ciddi konuları insanlığı bekleyen bir tehlike görmek bir yana, bir mizah malzemesi yapıyor.

Üniversitede ekonomi dersleri vermiş, tantrik seks adı verilen Hinduizmden kaynaklanan bir sevişme pratiğini profesyonelce öğretmeye çalışmış, Rolling Stones taklidi rock yıldızlığına soyunmuş garip bir kariyeri bulunuyor. Medyumlar aracılığıyla hala ruhuyla ilişki içinde bulunduğunu iddia ettiği köpeği Conan’ın DNA’sıyla klonlanmış köpeklerini de liberal ekonomistlerin anısına Milton Friedman, Murray Rothbard gibi isimlerle çağırıyor.

DEVLETİN ORGANİK KRİZİ

Gramşi’nin tabiriyle devletin organik krizi, yerleşik partilere ve siyaset sınıfına beslenen derin güvensizlik halkın, Trump, Milei, ülkenin kaynaklarını kripto paralara yatıran El Salvador Devlet Başkanı Nayip Bukele gibi olmadık karakterlere itibar etmesine yol açıyor.

Bu aşamada, didaktik bir yaklaşım gibi algılanma tehlikesini göze alarak, bu aşırı sağ yükselişin panzehrinin bilime, akla dayalı bir politik bilinçlenme; sosyalistlerin programatik sistemli çözüm önerilerini geniş halk kütlelerine mal etmeleri ve emekçilerin haklarını kendi mücadeleleriyle elde edebilecek şekilde örgütlenmeleri olduğunu söyleyebiliriz. Tabii bir de tek tek ülkelerde yükselen sol alternatiflerin boğulmasını engelleyecek bir anti-emperyalist, enternasyonalist mücadele…

∗∗∗

VAATLERİ NELER?

Arjantin’deki ekonomik krize “sebep” olarak gösterdiği Arjantin Merkez Bankası’nı kapatacağını vaat eden Milei, ulusal para birimi peso yerine ABD dolarına geçeceğini ve bazı kamu şirketlerinin özelleştirileceğini belirtti. Özel şirketler üzerindeki vergi yükünün azaltılması, kamu harcamalarının kısılması, bazı bakanlıkların kapatılması, ateşli silahlara erişim, organ ticaretinin serbest bırakılması, emeklilik maaşlarına ayrılan fonların azaltılması, sosyal yardımların kademeli düşürülmesi, sağlık, eğitim ve güvenlik sistemlerinde reform projesi Milei’nin başlıca vaatleri arasında yer alıyor.