“Özgürlükçü ve alternatif müziği elbette çok seviyoruz. 'Çoğunluk bunu yapıyor ve dinliyor', diye değil de 'Ben böyle hissediyorum' diye müzik yapan sanatçıların, bahsini ettiğiniz 'yeni tüketim toplumu'nu daha iyi şeyler tüketmeye sevk edebileceğine inanıyoruz”

Ars Longa üyeleri, BirGün Pazar'a konuştu: Çoğunluk dinliyor diye değil, sevdiğimiz için...

Burak Abatay burakabatay@birgun.net

Memlekette işler ne kadar kötü giderse gitsin bir çıkış yolu bulmak için onlarca alternatifimiz var. Bunlardan birisi de müzik. Bu karanlık günler melodileri de tutmaya, kısıtlamaya çalışsa da bu işi çok iyi yapan öyle güzel müzisyenler var ki... Her daim sanatın bize umut olduğunu yeniden hatırlatıyor. Ars Longa da o gruplardan biri. 4 kişiden oluşan grup çok kısa bir süre önce “Yüreğim İmparator” adını verdikleri tekliyi çıkardı. Daha önce 2015 yılında Günler albümü ile ünlenen ancak mazisi çok daha eskiye dayanan grup, Hayalet Radyo adını verecekleri albüm öncesinde güzel bir sürpriz yapmış oldu. Kraliçe Theodara’nın, kendisine yönelik çıkan isyanda tüm erkanıyla beraber kaçmaya hazırlanan Kral I. Justinianus’a yönelik söylediği “Hiçbir yere gitmiyorum. Burada kalıp savaşacak ve kefenlerin en güzeliyle öleceğim” sözlerini konu alan Yüreğim İmparator şarkısı gelecek albüm için beni şimdiden sabırsızlandırıyor. Grupla bu Yüreğim İmparator’u ve işlerini konuştuk. Şimdi açın şarkıyı ve kucağınızda güneş açsın, sıcağı yaşatsın. Ars Longa üyeleri sorularımıza bireysel olarak değil, kolektif olarak yanıt verdiler.

■2005 yılından bu yana üretseniz de ilk albümünüz Günler’i 2015’te çıkardınız. Bunca zaman bir albüm gelmemesinde ne etkiliydi?
Çok katmanlı, her dinleyişte yeni şeyler duyulabilen albümleri seviyoruz. Günler'de de öyle bir şey yapmak istemiştik. Biraz ağırdan almış olabiliriz. Ancak yapıldığı ülkenin şartları da Günler’in yapım sürecini kesinlikle hızlandırmadı. Zorunlu askerlik ve zorunlu yüksek lisans yapanlarımız oldu. Her hâlükârda bu süreçte yaşadığımız ve kazandığımız tecrübeler müziğimize çok şey katmıştır. En son bir iki hafta önce dinledik Günler’i, hâlâ çok iyi bir albüm olduğunu düşünüyoruz.

■Anatolian indie-rock diye bir benzetme yapıyorsunuz türünüze. Bu ne demek?
O benzetmeyi şakasına yapmıştık. Art-rock dahil edilmeyi daha çok isteyeceğimiz bir tür olurdu. Çünkü onda çuvalladığınızda art-punk oluyorsunuz ve o da çok kıyak bir tür. İşin Anatolian kısmına gelirsek, Anadolu da Rusya gibi, ulus devlet öncesi çok renkli bir yer. O çeşitliliğin yarattığı melodileri seviyoruz. Ayrıca ritmik olarak da çok zengin bir coğrafya burası. 7/8 inanılmaz bir ölçü. İnsanı derhal başka bir zamana ve başka bir mekana ışınlıyor. Müziğin amacı da bu değil mi zaten? Bizim de ilk albümde Deniz Kabuğu isimli bir 5/8’liğimiz var. Ritim o kadar iyi ki sözlerde aklımıza hangi hece gelirse savurmuşuz öylece! En az dinlenen parçamız.

■Ars Longa; Ali Sinan Çulhaoğlu, Uygar Çehreli, Berat İşçioğlu, Tuba Gördes’den oluşuyor. Davulda ise sahnede Mehmet Kemal Ülkenciler eşlik ediyor. Tek işiniz müzik mi? Neler yapıyorsunuz?
Dördümüz müzikle ilgili bölümlerde okumaya devam ediyoruz. Uygar, Ortaköy’de, çok ilgi çekici eşyalar satan bir dükkanın başında. Orada Beşiko isimli bir kedimiz var. Sinan ara sıra kitap çeviriyor. Mehmet için ‘sahnede eşlik ediyor’ dememizin tek sebebi gruptan ayrılmamasını istememiz. Çok akıllıca değil mi? “Memo gruptan ayrılamazsın çünkü zaten grupta değilsin. Şimdi otur da şu 11/8’liği çalışalım.” Acaba bu neden daha önce aklımıza gelmedi.

ars-longa-uyeleri-birgun-pazar-a-konustu-cogunluk-dinliyor-diye-degil-sevdigimiz-icin-366484-1.

Yeni parçalar daha renkli tınlıyor
■Günler albümünden sonra, çok kısa bir süre önce, Yüreğim İmparator teklisini yayımladınız. Günler’den bu tekliye baktığımızda bir değişim var mı?

Sinan grupta daha önceleri de facto olarak yürüttüğü prodüktörlük görevine bir süredir resmi olarak da devam ediyor. Berat da daha sık masa başına oturuyor. Tuba, bize bu single ve yeni albümün yaratımı esnasında dahil oldu. Yüreğim İmparator’da davulları Mehmet çalıyor. Ancak yeni albümde, ilk albüm sonrasında sahnede bizimle beraber olan Nihal Saruhanlı ile kaydettiğimiz parçaları dinleyeceksiniz. Şarkı formu, düzenleme, prodüksiyon olarak farklı şeyler denemeyi seviyoruz. Aslında Yüreğim İmparator, yeni işlerimiz arasında Günler'e daha yakın bir şarkı. Yeni parçalar daha da renkli tınlıyor.

■“Yüreğim İmparator”, yazıldığı şehir İstanbul’da yüzlerce yıl önce çıkan bir isyan esnasında tüm erkanıyla kaçma hazırlığındaki İmparator Justinian’a “Hiçbir yere gitmiyorum. Burada kalıp savaşacak ve kefenlerin en güzeliyle öleceğim” diyen ve belki de tarihin akışını değiştiren İmparatoriçe Theodora’nın hikâyesine göz kırpmasıyla da dikkat çekiyor. Sizde nasıl bir karşılığı var bu hikâyenin?
Theodora’nın kendine verilen rolü reddedip ipleri eline almasını seviyoruz. Aynı şehirdeki başka bir isyanda kötü adama ‘ne vuruyorsun lan…’ diye tekme tokat dalan kızı aklımıza getiriyor. Yüreğim İmparator, gayet proto-feminist bir şarkı bir yandan. Son dönemdeki göç furyasına da iyi denk geldi. İstanbul bazı yönleriyle artık hakikaten morun romantizmini falan boşverip kaçılması gereken bir yere dönüştü, malesef.
ars-longa-uyeleri-birgun-pazar-a-konustu-cogunluk-dinliyor-diye-degil-sevdigimiz-icin-366483-1.
■Yüreğim İmparator teklisi, bir albümün habercisi mi?
Evet. Hayalet Radyo ismini verdiğimiz ikinci albümümüz işler yoluna giderse Noel’de yayımlanacak. İçinde on parça bulunuyor. İmparator groovy, armonik açıdan zengin ve elbette melodik olmaya yönelik takdire şayan çabaları ile Hayalet Radyo için iyi bir haberci. Albümde Karayipler isimli bir parça yer alıyor. Son on yıldır bu ülkede olmanın nasıl hissettirdiğini iyi yansıttığına inanıyoruz. Çok muzaffer bir Mi Majör’le bitiyor. Tünelin sonunda ışık varmış gibi.

Alternatif müzik meselesi…
■Alternatif kavramı uzun sayılabilecek bir süredir hayatımızda. Alternatif müzik, alternatif sinema… Siz de yaptığınız müzik itibariyle bu türün içerisinde addediliyorsunuz. Bunu kabul ediyor musunuz?

Alternatif tıp var bir de… Alternatif müzik farklı zaman ve farklı mekânlarda farklı anlamlara çıkabilecek bir tabir. Alternatifin ana akımı ezecek kadar büyüdüğü ve bir anlamda ana akım olduğu grunge, brit-pop ve elektronik müzik hareketlerine bizzat şahit olduk. Şimdi de rap bir kez daha kasıp kavuruyor. Biz de grup olarak nedense genelde alternatif müzik kategorisinde sunulan şeyleri dinliyoruz.

■Özgürlükçü, alternatif müziği nasıl buluyorsunuz? Yeni tüketim toplumuna umut vaat eden olumlu bir değişim midir?
Özgürlükçü ve alternatif müziği elbette çok seviyoruz. "Çoğunluk bunu yapıyor ve dinliyor," diye değil de "Ben böyle hissediyorum," diye müzik yapan sanatçıların, bahsini ettiğiniz “yeni tüketim toplumu”nu daha iyi şeyler tüketmeye sevk edebileceğine inanıyoruz.

■Yıllardır varlıklarını sürdüren gruplar için, Ezginin Günlüğü, Yeni Türkü, Gündoğarken, sıkça merak ettiğim bir sorudur, nasıl oluyor da bunca zaman beraberliklerini sürdürebiliyorlar? 30-35 seneden fazla zamandır ayakta olan gruplar bunlar. Siz nasıl bakıyorsunuz bu birlikteliklere?
Öyle demeseydiniz keşke! Onlara sorduğunuzda çok mahçup olabilirler herhalde. Bu isimler beraberliklerini sürdürememiş ve hep bambaşka kadrolarla yola devam etmiş gruplar. Tabii, Ars Longa’yı da aralarına ekleyebiliriz. İnsanların çok uzun süre bir arada kalabillen, grup içi “demokrasi” işleten bir ekip fikrini romantik bulduğunu biliyoruz. Ancak böylesi birlikteliklerin samimiyetini de sorgulanabilir buluyoruz, üzgünüz. Ninja Kaplumbağalar’da bile Raphael arada bir hiddetlenip çekip gidiyordu.

Yeni çalışmalarımız var
■Bu yeni nesil müzisyenler için bir ders niteliği taşıyabilir mi?

E haliyle taşıyamaz. Herkes için olduğu gibi yeni nesil müzisyenler için de en büyük ders ve ödev “Komşunu sev,” olabilir.

■Sormayı en sevdiğim soruyu sorayım ve bitirelim: Bizi bekleyen yeni çalışmalarınız var mı?
Evet. Hepimiz sosyal medyayı bırakacağız. Bir modern sanat eseri olarak. Şaka bir yana çok yakın bir tarihte teklimiz Yüreğim İmparator’u remix versiyonunun da içinde olduğu plak formatında yayınlayacağız. Sonrası ise ‘Hayalet Radyo’.

***

“BirGün’ü çok seviyoruz”
■İstanbul’da kimliksel bir değişim var. Yürüdüğümüz yollar eski yıllara artık çok fazla benzemiyor. Siz İstanbul’un yenilenen çehresinde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
O değişim zaten daimidir. Bizim belki özlemle hatırladığımız o eski yollar da zamanında şehrin bazı sakinlerine “yeni” ve dayanılmaz geliyordu. O yüzden fazla da üzmüyoruz kendimizi. Toprak anaya güveniyoruz. Bu arada, özellikle Gezi Parkı meselesinde attığı bazı başlıklar ve durduğu yer sebebiyle gazetenize de büyük bir sevgi beslediğimizi belirtelim. Pek bir ses getirmeyen ilk albümümüz hakkında BirGün’de üç ayrı yazı yayımlandığını da mutlulukla hatırlıyoruz. Ağız tadıyla liberal bile olamıyoruz, bu kimliksel değişim değilse nedir?