İsveç’te evinde televizyon ya da televizyon kartı olan bir bilgisayar bulunduran herkesin yıllık olarak ödemesi gereken bir vergi var. Uygulama, Türkiye’de yapılsa sıkıntıdan...

İsveç’te evinde televizyon ya da televizyon kartı olan bir bilgisayar bulunduran herkesin yıllık olarak ödemesi gereken bir vergi var. Uygulama, Türkiye’de yapılsa sıkıntıdan sosyal patlama yaratacak kadar enteresan. Evinde hangi marka olursa olsun, kaç ekran olduğu fark etmez, ister izle, ister izleme bir televizyonun varsa yılda 2 bin 32 kron yani 400 TL televizyon ücreti ödemek durumundasın. 2009 yılı için bu ücrete 44 kron zam yapılacağı da şimdiden biliniyor. Evdeki her televizyon başına bu vergi toplanmıyor. Kaç televizyonun olursa olsun hane başına 400 TL düşüyor.

Toplanan bu paralarla devlete ait İsveç Televizyonu, İsveç Radyosu ve Eğitim Radyosu finanse ediliyor. Bu kanallarda hiç reklam gösterilmiyor. Yayın sabah 10’da başlıyor, geceyarısı 3’e doğru bitiyor. Aslında ilk bakışta “Hadi canım” dedirten, biraz ilkel bulunabilinecek bu uygulamanın adaletli bir tarafı da var. Televizyonun yoksa ödemek zorunda olduğun bir verginde yok. Aldığın yumurtayla, sütle, peynirle, kılık kıyafetle senden toplanan vergilerin hiç biri, olmayan televizyonun adına devlet kanalının cebine girmiyor. Çünkü onlar sana hizmet vermiyor.

Televizyonum var ama ben İsveç devletinin kanallarını izlemiyorum bahanesi uyduramıyorsun. Paşa paşa ödüyorsun vergini. Bu üç kuruma bağlı alt bir kuruluş televizyon ücretlerini toplamakla görevlendirilmiş. Radio-tjanst adlı bu kurumda 120 kişi çalışıyor. Çalışanların çoğu İsveç’in en en kuzeyi Kiruna’daki merkez ofiste görevli. Kış ayları boyunca kar altında olan Kiruna, buz oteliyle ünlü. Buzdan yapılmış olan bu otel yaz olunca eriyor, kışın tekrar inşa ediliyor.

İsveçliler için Kiruna’nın diğer özelliği de televizyon ücretini ödedikleri kurumun merkez ofisinin orada olması. Kiruna’daki bu kurum ülkenin çeşitli bölgelerinde ara ara birlikte çalıştığı 90 kişiye daha, parça başına ücret ödüyor. Bu 90 kişilik ekip yıl içinde evleri gezip televizyonu olup da vergisini ödemeyenleri belirlemeye çalışıyor. Denetleyicilerin belirlemesini beklemeden evine televizyon alanlar da gidip bunu beyan edebiliyor. Ardından da başlıyor televizyon vergisini ödemeye.

Evine, İsveç’in teknoloji ürünlerindeki ucuzluk avantajını kullanarak aldığın televizyon, kısa zamanda senin için bir sevinç kaynağı olmaktan çıkıyor. Teknoloji ilerliyor, televizyonun eskiyor, makinenin değeri 400 TL’nin altına düşüyor ama sonuç fark etmiyor o vergiyi ödeyeceksin.

2008 yılı, televizyon ücreti toplamada rekor yıl olarak, kurumun tarihine yazıldı. 23 bin ücret ödeyen kişi daha listeye dahil oldu. Toplamda 3,5 milyon kişi ‘televizyon ücreti’ denilen bu vergiyi ödedi.  Yaklaşık 7 milyar kron yani 1,4 milyar TL televizyon ücreti toplandı.

Halkın, “Değiştirin bu sistemi” diye isyan ettiği televizyon vergisini ödemeye böyle istekli olma durumu, 2006 sonbaharında başlamış. O yıl denetleyicilerin evlere düzenlediği baskınlarda bazı bakanların televizyonu olduğu halde vergiden kaçtığı basına yansımış. Bu olay 2007’de televizyon ücreti ödeyenlerin sayısını arttırmış ve rekor düzeyde vergi toplama başarısı 2008’de kısmet olmuş.

Ödenen televizyon ücretlerinin kime nasıl dağıtılacağına İsveç Parlamentosu karar veriyor. İki kanallı İsveç Televizyonu ve radyosu hazırladığı ya da satın aldığı programları, çalışanların ücretlerini bu toplanan paralarla ödüyor. 2008’de toplanan rekor düzeydeki verginin tamamının bu kanalların cebine girmesine izin verilmedi. Bütçe belirlendi ve fazla vergi başka yerlere kaynak olmak üzere ayrıldı. Türkiye’de de TRT’nin çalışmalarının büyük kısmı, ödediğimiz vergilerle finanse ediliyor. Biz vergiyi dolaylı ödemediğimiz için karşısına geçip izlediğimiz televizyonlar ‘fakirin eğlencesi’ diye tanımlanıyor. Elektrik faturasının içinde çaktırmadan değil de, İsveç’teki gibi televizyonu olana “Yıllık vergi ödeyeceksin” şartı konsa kaç kişi televizyonunu fırlatır atar acaba. Yok,  hiçbir şey olmaz. Kaç paraysa veririz, Acun’a kutumuzu açtırır, çatır çatır programlarda evleniriz.

Çoğumuzun televizyon karşısında karşıladığı 2009’a girdik. Yeni yıla nasıl girersek öyle geçer ya bu yılda doya doya ona bakacağız. Umarım hepimiz için iyi bir yıl olur.