Siyasilerin gerçekleri saptırması ya da kendi gerçekliklerinde yaşaması biz faniler için artık tamamen sıradan bir durum haline geldi. Kendi hayallerindeki, olmayan bir ülkede, olmayan vatandaşlar olarak yaşıyoruz yıllardır. 99 depreminden sonra kendisini belli eden, umursamazlık ve vurdumduymazlık, yıllar içinde daha da güçlendi, daha da kendisinden başka bir sesi duymamaya başladı. Ardından 2023’teki devasa depremle de iyice coştu, adeta bir rock yıldızı gibi yaşamına devam etti.

Bizimkilerin dediklerine inanırsak, ülke süpersonik bir noktada, enflasyonla mücadele -batmamıza rağmen- muhteşem gidiyor, içimizdeki ve dışımızdaki güçler, zaten rüzgar esse darmaduman olacak memleketimizi her geçen gün daha da kötü hallere sokmak için durmaksızın çalışıyor, cümle alem bizi kıskanıyor, açlık dünyada da sıradan bir durum, yeterli beslenemediği için güdük kalmış çocuklar dünyanın her yerinde var ve zaten bilime ve üniversitelere gerek yok. Çocuklarımıza 4-5 yaşından itibaren din eğitimi vermek dünyadaki en iyi seçim, geleceğimiz çok parlak, aslında hepimiz refah içinde yaşıyoruz. İsrail’le ticaretimiz devam ederken, her geçen gün ölenlere dualar ediyor, ticaret yaptığımız ülkeyi lanetliyoruz. Çünkü lanet dünyadaki en kuvvetli ilaç.

∗∗∗

İşçilerimiz zaten hayatla ölüm arasında bir mesai içindeler. Mesailerini canlı bir şekilde tamamlayabilirlerse şükredip, evlerine dönebilir, ailecek karınları guruldarken bir arada huzur içinde yaşayabilir. Zaten o da çok uzun sürmez.

Vatandaş olarak hiçbir değerimiz yok. Hepimiz her an can vermeye hazırız. Gerek bir trafik kazasında, gerek denetlenmemiş bir inşaat sahasında, gerek kontrol edilmeyen bir madende, gerekse devasa bir depremde. Nasıl olsa, “Hayatını kaybedenlere rahmet ve ailelerine sabır” dileyeceğiz sonunda. Yıllar içinde gördük ki gereken her şeyi adım adım yapmamıza rağmen nedense bir türlü belimizi doğrultamazken, iktidarın çevresine kendilerini yerleştirmiş gruplar her geçen gün daha da zengin, daha da görgüsüz, daha da şatafatlı yaşamanın yollarını bulabilmekte.

Seçimlerimizin ve varoluşumuzun sebeplerini ve sonuçlarını bir arada yaşıyoruz. Gün geliyor, sağlam bir yağmur yağıyor otobanda arabamız içinde boğularak can veriyoruz. Neyse ki her canını yitirene öbür dünyada şanlı ve şerefli yerlerimiz var. Bu dünyada yaşayamadığımız her şeyi öbür dünyaya havale ediyoruz. Umarım diğer tarafta da seçim filan yoktur. Allah korusun, bu dünyadaki cennetlerden biri olan vatanımızın her parçasını başkalarına sattığımız gibi, oralarda da nehirleri, vadileri ona buna satmayız umarım.

∗∗∗

Adalet konusunda ise bambaşka bir boyuta geldik ve ilerledik. Artık gücü olan ve gücü yeten bir araya gelip anayasayı tanımıyor. Sırf bir inat uğruna, sipariş üzerine mapuslarda yaşlanan insanlarımız var. Canımız istedi diye gün geliyor ekonomist, gün geliyor stratejist, gün geliyor dünya devi, gün geliyor mazlum oluyoruz. Bunlar olurken bol bol da kandırılıyoruz ama Allah da millet de affetsin, bu işi güzelce tatlıya bağlayalım.

Ülkenin iyi taraflarına da göz devirmemek lazım. Mesela Avrupa’da aranan bir uyuşturucu baronuysanız, haberler iyi. Sizler için Esenyurt’ta, Şişli’de ya da dilediğiniz bir yerde huzur içinde işlerinizi evinizden çevirme imkânımız da var. Çok detaya takılmaya da gerek yok, makul bir miktar karşılığında sattığımız vatandaşlığımızın koruyucu kanatları altında dilediğiniz kadar konaklayabilir, misafirperverliğimizin tadını çıkarabilirsiniz.

Kendi ülkenizde tadınızı kaçıran isimler mi var? O kadar konsolosluk arazisini sizlere boşuna mı tahsis ettik. Her şeyi de bizden beklemeyin…

Seçimler yaklaşırken Titanik’ten daha derine doğru batmaya devam ediyoruz. Titanik’e benzerliğimiz sadece derinlik sevdamızdan değil, batmadan önce ortadan ikiye kırılmamızdan da gelmekte. Diplere doğru inerken geleceğimiz aydınlığa kapalı, karanlığa ardına kadar açık; zamanda ileri giderken medeniyette geriye doğru batıyoruz.

Nasıl olsa yalana dolana hâlâ vergi gelmedi.