Aydınlık’tan Erdoğan ve  yandaş basına büyük suçlama!

İkinci Dünya Savaşı’na katılan bir Amerikalı komutanın ağzından tarihe geçen bir laf vardır. Mesele, savaş ve gazetecilik olunca sık sık akla düşer: “Savaşta önce gerçekler ölür.”

Suriye gibi çok katmanlı, çok oyunculu bir çatışma alanında da herkes başka bir algı üretmeye çalışıyor. Ve elbette ABD’li komutan Patton’ın dediği gibi bu süreçte önce gerçekler ölüyor. Sonra da savaşın her tarafının kendince terörist ilan ettiği siviller...

IŞİD’in sivillere yaptığı katliamları görmezden gelenler, Esad’ın yaptığı saldırıda ölen siviller için ağıt yakıyor. Ya da tam tersi oluyor. Ölenlerin çocuk olması değil, kimin çocukları olduğu esas alınıyor.

Bugünlerde çocuk ölümleri nedeniyle gündeme gelen bölge, Esad’ın kuşatma altında tuttuğu Doğu Guta. Rejimin saldırılarında aralarında çocukların da bulunduğu sivillerin can verdiği haberleri geliyor. Mesele Esad olunca, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve propaganda bültenlerinin sesi oldukça gür çıkıyor.

“Be vicdansız. be ahlaksız...”
Yandaşlar her gün içinde “çocuk katili, Esad” sözcüklerinin geçtiği başlıklar yayınlıyor. Erdoğan da önceki günkü konuşmasında, Doğu Guta’da yaşananlara değindi. Afrin’de sivil kayıpları gündeme getiren ABD’yi Doğu Guta üzerinden eleştirmeyi ihmal etmedi. Hani Esad’ın hamisi, Türkiye’nin yeni abisi Rusya’nın bu saldırılarda hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi konuştu. Bölgede yaşanan katliamları görmezden geldiğini savunduğu ABD’ye şöyle esip gürledi:

“Be vicdansız. be ahlaksız... Doğu Guta’da her gün yüzlerce çocuğun, sivilin alçakça katledilmesinden bir rahatsızlık duymuyorsun, (Afrin’de) teröristlere karşı mücadeleden rahatsızlık duyuyor, yalan haberler yayıyorsun.”
Şimdi yukarıdaki mesele karışmasın diye özetleyelim. Ankara’nın tezine göre, Ankara teröristleri öldürüyor, Şam sivilleri katlediyor, ABD Guta’daki katliama seyirci kalıyor.

Ortak ortağa bunu yapar mı?
Trump ve ABD Dışişleri Sözcüsü, Guta’da olan bitenleri eleştirdi ama biz Ankara’nın tezleriyle devam edelim. Daha doğrusu etmeye çalışalım. AKP ve Saray’ın “iç cephe müttefikleri”nden olan, Esad-Putin muhibi Aydınlık gazetesinin dünkü manşeti kafamızı epey karıştırdı çünkü...

“ABD ve İsrail’in sigortası: Guta” başlıklı manşete göre; “Suriye Ordusu, ABD ve İsrail’in bölgedeki sigortası olan Doğu Guta’da teröristlere yönelik operasyonlarını yoğunlaştırdı. Batı merkezli medya ise Suriye Ordusu’na karşı yalan kampanyası başlattı.”

Medyadan başlayalım… “Batı merkezli medya” ile aynı anda, “sivillere katliam” dilinde yayın yapan Türkiye’deki yandaşlar yalan kampanyası mı başlattı? Daha da önemlisi, Doğu Guta’da “terörist”lerin öldürülmesine karşı çıkanlar, ABD ve İsrail hesabına mı çalışıyor? Sevgili Aydınlıkçılar, siz şimdi Cumhurbaşkanı’nı tam olarak neyle suçluyorsunuz? “Ne yapmak, nereye varmak istiyorsunuz?” İç cephedeki ortaklığa yakışıyor mu bu belden aşağı vuruşlar..

Ayıptır, ayıp.

***

Tüpçünün gazetesinden cesur başlık

aydinlik-tan-erdogan-ve-yandas-basina-buyuk-suclama-431884-1.

İktidar, “mühürsüz oy” dopingiyle kazandığı 16 Nisan Referandumu’nda aldığı yüzde 51.4’ün baki olmadığının farkında. Afrin’le birlikte yükseltilen milliyetçi rüzgarın iktidar lehine 15 Temmuz gibi bir dalga yaratmadığının; kalıcı ve hızlı zaferler gelmedikçe “Zeytin Dalı”nın sandığa gölgesinin pek fazla düşmeyeceğinin farkında. O yüzden 2019’u kazanabilmek, “Bakın halk bizi iktidarda tuttu” diyebilmek, “Dostlar demokraside görsün” sakızını kullanabilmek için her şeyi yapmaya kararlı.

Seçim yasalarını değiştirerek barajı sadece MHP için sıfırlamalar, (BBP’yi tavlamak için) bir partinin genel başkanı olsan bile başka partiden seçime girebilmenin yolunu açmalar hep bunun için… O yüzden Financial Times’ta önceki gün yayımlanan “Zayıf anketler Erdoğan’ı arayışlara sürükledi” analizi hiç de yersiz değil. Baksanıza, oy pusulasında “ittifaka katılan partilerden ister birine, istersen ikisine birden mührü bas, ittifak kazanacak” değişikliği bile yaptılar. Tüpçünün yayımladığı iki propaganda bülteninden biri olan Vatan’ın (hangi cesaretle attığını anlamadığım) başlığı, meseleyi özetliyordu:

“Oy pusulasında mührü nereye vurursan vur…”

Üç noktadan gerisini biz getirelim, “…Saray kazanacak.”

***

- Zam değil. güncelleme
- Yandaş değil, uyumluyum

aydinlik-tan-erdogan-ve-yandas-basina-buyuk-suclama-431885-1.

Memleketteki her kurumun, kavramın içi boşaltıldığı için; iktidar ve eteğinde hizalananlar, her şeyi yeniden tanımlama gereği duyuyorlar. Kendilerini de!

Yandaş basın sayesinde, “Zam değil güncelleme” ile tanışmıştık. Bugünlerde nurtopu gibi iki kavramımız daha oldu.
İlki, “milli ve yerli ittifak” sayesinde… Koalisyon öcüsüyle 16 Nisan referandumunu kazanan AKP, bugünlerde MHP ile girdiği ittifaka yönelik eleştirileri savuşturmak için “Koalisyon değil, ittifak” cümlesine sarıldı.

Havuz, pardon Yavuz Bingöl’ün kendisini tanımlamak için kullandığı son ifade de bu dalganın şahikalarından biri olarak tarihe geçti: “Yandaş değil uyumluyum.”

***

Türkiye ile sorun mu var?
Çıkar 1915’i çekmeceden!

aydinlik-tan-erdogan-ve-yandas-basina-buyuk-suclama-431886-1.

Türkiye ile sıkıntı yaşayan her ülkenin, anında “Ermeni Soykırımı Tasarısı”nı çekmeceden çıkarması, en çok bu trajedide ölenlere saygısızlık değil mi? Bu trajedinin kurbanlarını politik malzeme olarak kullanmak değilse niyetiniz, neden zamanlamalar hep Ankara ile ters düşülen zamanlara denk geliyor? Geçen sene Almanya, bugünlerde ise Hollanda aynı şeyi yaptı...

Bir diğer abukluk, bu tarz girişimlere karşı Türkiye’nin verdiği tepkilerde değil mi? Soykırım tasarısını tanıyan her ülkeye istisnasız şekilde “Kararınız yok hükmünde” yanıtı vermek nedir Allahaşkına. Hükümet Sözcüsü Bozdağ da, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da, Avrupa Birliği Bakanı Çelik de önceki gün aynı yanıtı verdi Hollanda’ya: “Yok hükmünde…”
Yahu adama sormazlar mı? “Yok hükmünde” ise neye, niye tepki veriyorsunuz?