20. yüzyıl Batı Marksizmi tartışmalarının merkezinde bulunan Frankfurt Okulu’na ait düşünceleri inceleme yoğun çaba ve birikim gerektiriyor. Kurtul Gülenç ise, yaptığı incelemeyi okurlarıyla paylaşarak, söz konusu yükü hafifletiyor

Başka bir dünya için eleştirel düşünce şart!

AYSEL SAĞIR

Frankfurt Okulu’nu, Marksizme acil ihtiyaç duyulan bu günlerde okumakta fayda var. Frankfurt Okulu’nun 20. yüzyıl Batı Marksizmi tartışmalarının merkezinde bulunduğunu; hatta, insan ve toplu bilimlerinin söz konusu disiplin sayesinde bir aşamaya geldiğini söylemeye gerek var mı (?)

Kurtul Gülenç’in Frankfurt Okulu adlı çalışması bütün bunlar için bir olanak sunuyor. Frankfurt Okulu’na ait düşünceleri inceleme yoğun çaba ve birikim gerektiriyor. Gülenç ise, yaptığı incelemeyi okurlarıyla paylaşarak, söz konusu yükü hafifletiyor. Tabii, Frankfurt Okulu ve buna bağlı olarak “eleştirel kuram”ın hangi tarihsel koşullarda ortaya çıktığını bilmek önemli. “Yapısalcılık, postyapısalcılık, portmodernizm, feminist teori vb. gibi farklı toplum kuramlarınca özellikle toplumsal sorunlarla ilgili tartışmalarda kullanılmakta olan bu kavram, ilk olarak 20. Yüzyıl Batı Marksizmi tartışmalarında önemli bir yere sahip olan Frankfurt Okulu düşünürleri tarafından” dile getirildiğinde, insan ve toplum bilimlerinin de “eleştirel kuram”ı bünyelerine aldıkları yeni bir dönem başlıyor.

Adorno, Marcuse, Horkheimer…
Tümüyle yeni bir paradigmayla harekete geçen Frankfurt Okulu düşünürleri, -harekete geçmeden önce- çekirdek bir kadro olarak bir araya geliyorlar ilkin.Üç Şubat 1923’te, Frankfurt Üniversitesi’ne bağlı olarak Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü adıyla kurulan okul, Karl August, Wittfogel, Franz Borkenau, Henryk Grossman, Friedrich Pollock, Max Horkheimer, Theodor W. Adorno, Herbert Marcuse, Otto Kirchheimer, Franz Neuman gibi isimlerden oluşuyor. Bunun çekirdek kadro olduğunu tekrar belirtmeye gerek yok tabii. Söz konusu çekirdek kadronun bir araya gelerek yeni bir yaşamın da önünü açtığını da.
Oluşumun gerçekleştiği tarihten bugüne geldiğimizde, Frankfurt Okulu’nu aşan bir yapıyla henüz karşılaşmadığımızı, çağın düşünürlerinin de bu disiplinden ve düşünürlerin tezlerinden beslendiği gerçeğinin altını çizmekte yarar var.

Durum böyle olunca, Frankfurt Okulu’nun üzerinde titizlikle durmanın ne denli önemli olduğu bir kez daha anlaşılıyor. Eleştirel aklın temel dayanak teşkil ettiği oluşumda ise; topluma, kuramsal bilgilere, akla, yönteme… yönelik oluşturulan teori, bilim, inceleme ve araştırmalar geniş yer kaplıyor. Düşünürlerden Horkheimer, “Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’nün çalışmalarının toplum eleştirisine yönelmesi gerektiğini ‘Toplumsal Felsefenin Bugünkü Durumu ve Bir Toplumsal Araştırma Enstitüsü’nün Görevleri’ başlıklı açılış konuşmasında” oluşumun yönünü de tarif etmiş oluyor. Horkheimer’ı referans alarak ilerleyen Gülenç’in çalışmasında, Adorno, Marcuse... gibi düşünürlerin tezleri de önemli bir yer kaplıyor. Frankfurt Okulu’nun, toplum, birey anlayışı ve analizinin yanısıra, bilim anlayışının da nasıl olduğunun sergilendiği çalışmada, -oluşumun düşünürlerinin bir uzantısı olarak-, okulun anlayış ve yaklaşımının ne olduğunu anlamak için geniş bir külliyatın içine girmek gerekiyor. Ama Gülenç, bu değerli birikimi inceleyerek okur için bir olanak yaratıyor.

Bugünün kapitalizmi…
Frankfurt Okulu ve Eleştiri, Frankfurt Okulu ve Toplum, Frankfurt Okulu ve Bilim ana başlıkları altında üç bölümden oluşuyor metin. Bölümlerin alt başlıkları ise bir hayli yoğun. Toplum, birey, bilim, akıl, yöntem… ise yeni tezler ve yaklaşımlarla düşünürlerin didik didik ettikleri bir alan. Bu alanlara da Marksizmin hakim olduğunu, düşünürlerin Marksizmi eleştiri ve yaklaşımlarıyla zenginleştirdiklerinin üstüne basmak gerekiyor.
“Kimilerinin iddia ettiği gibi kapitalist toplumda (sistemin adı değişmese de) hep aynı kalmamıştır. Kapitalizmin tanımlanması için kullanılabilecek kimi genel terimler, yaklaşım ve açılımlar var olsa da tek bir kapitalizmden söz etmek toplum analizini yanlış yola saptırmak demektir. Bugünün kapitalizmi bugünün koşulları üzerinden yeniden incelenmeli ve tarif edilmelidir. Bu inceleme sadece ekonomi politik bir bakış açısının yürütücülüğünde kalınarak yapılırsa eksik kalacaktır. Bu nedenle Frankfurt Okulu düşünürleri Kapital’deki ekonomik politik eleştirinin geçerliliğini tümden reddetmeden, bugünün kapitalizminin çözümlenmesi aşamasında sadece ekonomi politiğin yeterli olmayacağını kabul etmişlerdir.”

Yapıbozuma uğrayan düşünceler
Düşünürlerin tüm çalışmalarında kapitalizme vurgu yapmaları, Gülenç’in üstünde durduğu noktalardan biri olarak açığa çıkıyor. Kapitalizm gerçeğinin ise, Frankfurt Okulu’nun insana ve olaylara yaklaşımını belirleyen mihenk taşlarından biri olduğunu söylemek abartı olmaz. Örneğin Adorno, endüstriyel toplum kategorisinin Marksist bir model içinde oluşturulduğunu kabul ederek, “toplum tamamen üretici güçlerinin durumuna göre olan endüstriyel bir toplumdur” diyor. Böylelikle Gülenç, Adorno’nun söz konusu söylemiyle, -eleştirel kuram düşünürlerinin ortak tavrını da tespit ettiği gerçeğinin üstüne basarak- şunları söylüyor; “ilk olarak düşünürler, her ne kadar son dönemlerinde Marksist kategorileri yapıbozuma uğratmış ve Marksizmin temel söylemlerinin önemli bölümünden uzaklaşmış olsa da, Marx’ın kapitalist toplumun temel özellikleri hakkındaki düşüncelerinin geçerliliğine hala inanmaktadır.”

Tüm bu analiz ve incelemelerin neden yapıldığı ise metnin özeti niteliğinde. Zira verili olanları sorgulamaksızın kabul etmek, yeni bir dünyanın ve başka bir yaşamın da önünü tıkıyor. Frankfurt Okulu düşünürleri ise, kafalara çöreklenmiş sisi dağıtarak bunun mümkün olduğunu söylüyor.