Yine haberler nefis. Yargı içinde güzel organizasyonlar yapılmış. Neredeyse her şeyin bir “bedeli” var, doğru noktalardaki doğru insanlarla buluşursanız işleriniz her şekilde hallolur. 100. yıla gelene kadar son 20 yılda da çok güzel şeyler oldu. Öncelikle 99 depreminden sonra sorumlu çıkmadı. Sonrasında ise “deprem vergisi” olarak yıllar boyunca vatandaşlardan devasa miktarda paralar toplandı. Daha sonrasında bu paralar “en güzel yerlerde” harcandı. Yol yaptılar… Üzerine bu da yetmedi imar affı üzerine imar affı çıkarıldı. Neredeyse kumdan kale dayanıklığına sahip binalar “affedildi” içlerinde insanlar yaşamaya devam etti. Halkının yaşam hakkını savunan böyle büyük bir iyilik timsali kadrolar sayesinde 2023 Kahramanmaraş depremi sonrası resmi kayıtlara göre 50 binden fazla vatandaşımız, kaşla göz arasında imar aflarının ve rantın enkazı altında can verdi. Kimse sorumlu olmadı. İmar aflarını çıkartanlar, olumlu yönde oy kullananlar, yönetmeliklere aykırı binalara ruhsatları verenler yine suçsuz bulundu. 100 yıla 100 felaket desek yeridir. Vatandaş nedense yok sayılmaya devam ediliyor, itinalı bir biçimde hem de. Her cumartesi günü AYM kararlarına karşı ısrarla bir savaş veriliyor. Hukuk, insan hakları, toplantı ve gösteri özgürlüğü yok sayılıyor. Cumhuriyet aktıkça akıyor…

∗∗∗

Son yıllarda ülkenin başına gelen tek güzel şey herhalde kadın milli voleybol takımımız. O da zaten ihaleyle filan eşe dosta verilmediğinden dolayı, düzenli ve disiplinli bir çalışma, ilerici bir vizyon sayesinde bu durumda. O bile ülkeyi neredeyse bölmek için bir fırsat oldu bazı geri kafalılar yüzünden. 100 yılda ne kadar ileriye gittiysek, bazı yerlerde de bir o kadar geriye gitmeye hevesliyiz gibi nedense. Bizi yönetenler 20 yıllık ustalık eserlerinde cemaatlerle kol kola yürüdüler. Zaten söz konusu “dava” olunca herkes “dava adamı” çıkıyor ülkede. Kim dava insanıysa, bir bakıyorsun iki gün sonra en saçma sapan işler o dava adamlarının kilimlerinin altına sürülmüş olarak bulunuyor. Cemaatle eski bir Türk filmindeki sevgililer gibi el ele kol kolayken birden işler tersine döndü, göz göre göre, ne olduğu da tam anlaşılamayan ve araştırılması da istenmeyen saçma sapan bir darbe girişimine de tanık olduk. Bu olaylardan sonra darbe girişimi sırasında ordunun başında olan bireyler ödüllendirilir gibi bakanlığa getirildi. Bir bildikleri vardır eminim tabii. Koskoca adamlardan daha iyi mi bileceğiz?

100 yılın son 20 neler neler olmadı ki? Altyapısı hesaplanmadan, fizibilitesi yapılmadan yapılan yollar her yağmurda çöktü. Tarımı ve hayvancılığı bitirdik. Taş gömsen taş ağacı çıkacak verimli tarım arazilerimizi yakaladık ve tokiledik. Mercimek bile yurt dışından gelir oldu. Zamanında okullarda kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olarak öğretilen Türkiye, gittikçe fakirleşti, fakirleştikçe de elde avuçta ne varsa satmaya başladı. Kumar bağımlısı bir akrabanın evdeki ne var ne yok satması ve bağımlılığını yenememesi gibi bir döngünün içine girdik. Cumhuriyet kazanımları tek tek canlıya çevrildi. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü gibi kavramlar eskisinden daha da korkunç hale geldi. Memlekette olan biten ne varsa üzerleri “Yayın yasağı” örtüsüyle örtüldü. Haberlere gelen yayın yasakların haberleri bile yasaklandı.

∗∗∗

Bir cemaat gitti, şimdi sırada başka cemaatler var. Hatalardan ders alınmadığı gibi ders almak gibi bir yaklaşıma da sahip olamadık şu son 20 yılda. Akılcılıkla değil “Ben istedim oldu”culukla bugünlere kadar geldik. Keyfi hevesler ve anlamsız önermeler, “Benim alanım uzay bilimleri” laflarıyla, paramız pul haline geldi. 80’li yılların, mizah dergilerinde karikatür olarak çizilen enflasyon canavarı, günümüzde artık iyice Game of Thrones’daki ejderha gibi 3 boyutlu ve gerçekçi bir halde evlerde, mutfaklarda, sokaklarda halkın üzerine fakirlik yağdırdı. 100 yılın son 20 yılında, artık 1 litre süt 21 lira oldu. O da en ucuzu, en kalitesizi. Gıda kodeksimiz zaten evlere şenlik. Meyve sularının içinde meyve olmasına bile gerek yok ülkede. Dünyada fındığın merkezi olan ülkede, bir filo fındık kaç lira tahmin edin. Et deseniz, artık yemezseniz de olur. Ailelerde yeterince beslenemediği için güdük çocuklar büyüyor bu son yirmi yılda. Artık neredeyse temel dört işlemi bile zor yapıyor ilköğretimde gençler. Üniversitelerin kapısına kelepçe filan vurma gibi tuhaf hareketler gördük. Zaten halkın yarısı da sevilmiyor. Aynen bu sevgisizlikle bir 20 yıl daha devam edelim. 2053’te dünyanın en iyi 20 ekonomisi içindeyiz. Gittiği yere kadar.