Milliyet gazetesi Cağaloğlu’ndan şimdi Hürriyet’in bulunduğu Doğan Medya Center’a taşındığında (1993) koca bina içinde pek çok yayın organı aynı anda yayımlanmaya başlamıştı.
Bunlardan biri de Radikal gazetesiydi. Hakkı Devrim bu gazetenin en çok ilgi çeken yazarlarından biri olarak öne çıkıyordu.
• • •
Gazetesi yeni idi ama Hakkı Devrim yeni bir gazeteci değildi.
1947’de Kabataş Erkek Lisesi’nden 1951’de de İstanbul Hukuk’tan mezun olmuş altyapısı sağlam eski kuşaktan geliyordu.
1950 ile 1954 yılları arasında İstanbul Radyosu’nda reji asistanı olarak medya dünyasına adım atmıştı.
1952’de Son Saat gazetesinde röportaj yazarı olarak Babıâli’ye adımını attı. Tercüman, Havadis, Yeni Sabah, Ege Ekspres ve Tasvir’de çeşitli görevlerde çalıştı.
Yeni Sabah gazetesi ve 1965’te Meydan Larousse’da genel yayın yönetmeni olarak tepe noktalarda yer aldı.
1990’da Doğan Medya Grubu’na katıldı. Posta’da televizyon kritikleri yazdı, sonra da Radikal’de “zirve” yaptı!..
Benim Hakkı Devrim ile “yakın ilişkim” onun bir Serap Aksoy yazısıyla başladı. O zamanlar TV8’de sanat kültür programı yapan Serap Aksoy için o kadar güzel betimlemeler yapmıştı ki, dayanamayıp telefonla aramıştım:
-Hakkı Ağabey, siz yaş 70 iş bitmiş diye bir hat çizmişsiniz, sonra arkasına tam siper yatıp ilan-ı aşk etmişsiniz!
-Sahi öyle mi olmuş Nazım?
-Valla aynen öyle!
Serap’ın güzelliğini, sunucu özelliğinin önüne koyarak anlatmıştı. O basın eleştirileri de yaptığından, bu fırsatı kaçırmak istememiştim. Sonunda Hakkı Ağabey teslim oldu!
Aramızda “iki erkek” arkadaş muhabbeti başladı. Bana çeşitli tahliller yaptıktan sonra tecrübesine dayanarak şöyle demişti:
-Bir erkeğin en güzel yaşları, 40 ile 50 arasıdır. Ben hepsini yaşadığım için biliyorum.
Sonra da sormuştu:
-Nazım sen kaç yaşındasın?
-Kırk beş.
-Önünde 5 yıl var.
-Elimden geleni yapacağım!
-Nerenden geliyorsa!!!
• • •
Hakkı Devrim ile dünya görüşlerimiz de farklıydı. Mesela Küba gündeme geldiğinde Hakkı Ağabey mutlaka bir iğneli yazıyı ihmal etmezdi.
Bir gün “Castro severler dernek kursun” dedikten sonra yazıya şöyle nokta koymuştu:
-Bizim Nazım’ı da başkan yapsınlar!
Etkili bir gazeteci olduğundan televizyonlar anında konunun üzerine balıklama atladılar. O gece beni Kanal D’nin gün sonu haberlerine canlı yayın konuğu olarak çağırdılar. Yayın için beklerken benimle ilgili anonsu görünce yerimden fırladım:
-Castro sevenler dernek kuruyor, kurucu başkan Nazım Alpman canlı yayında… Az sonra!
Bir gün sonra da Metin Uca konuyla ilgili sabah yayınına çağırınca “tamam” dedim:
-Hakkı Ağabey’in hakkından gelmek farz oldu!
Metin Uca’nın yayınına arazi giysileriyle gittim. Kanal D’deki gibi yok öyle bir şey falan demedim:
-Evet böyle bir dernek kuruyoruz. Ama ben koordinatörüm, esas başkan Hakkı Devrim olacak!
Artık gerçeklikten kopmuş, Metin Uca’nın neşeli programının havasına girmiştim:
-Hakkı Devrim biliyorsunuz Fidel Castro ile aynı yaşta, eski toprak yani. Onun için toprak araştırmaları yapıyoruz. Küba ile aynı paralelde bir yerleşim arıyoruz. Muğla civarlarında kuracağız derneği. Küba’da Castro Muğla’da da Hakkı Ağabey olacak.
Ben 2000 yılında Milliyet’ten kovulunca Hakkı Devrim ile eskisi kadar sık görüşemez olmuştuk. Ama benden tamamen kurtulması mümkün değildi.
Bu sefer de İZ TV’de “İstanbul’un Yüzleri” kuşağında onunla bir bölüm çekmek için aradığımda beni çok mutlu eden şu yanıtı vermişti:
-Nazım biliyorsun sana hayır diyemem!
• • •
Hakkı Devrim’in Radikal macerası basındaki klasik vefasızlık üzerinden sona erdi. Bunu da Melih Aşık yazmıştı, dünde bu yazı öncesinde telefonda konuşurken bir kez daha anlattı.
-Radikal’in muhasebe memurlarından biri onu arıyor. Hakkı Bey, biz artık ücret ödeyemeyeceğiz, siz para almadan yazmaya devam etmek isterseniz sayfalarımız size açık olacak!
Hakkı Devrim 25-30 yıl çalıştığı Türkiye’nin en büyük medya grubundan bu şekilde ayrılıyordu.
Hakkı Devrim ile 16 Haziran 2016 Perşembe (bugün) günü İstanbul Levent Camiinde öğle namazını takiben vedalaşacağız. Ancak o gökyüzünde bir “Babıali Yıldızı” olarak parıldamaya devam edecek!