Dâhilikle delilik arasında ince bir çizgi vardır. Çizginin ne tarafında durduğunuza da, el mahkûm, çevrenizdekiler karar verir...

Dâhilikle delilik arasında ince bir çizgi vardır. Çizginin ne tarafında durduğunuza da, el mahkûm, çevrenizdekiler karar verir. Bu karar çizgisinin ne kadar ince olduğunu gösteren bir hayat hikâyesi daha İsveç’te yaşandı.
Yer, Skelleteo, İsveç’in kuzeyinde 32 bin 425 kişinin yaşadığı bir şehir. Herkesin birbirini tanıdığı bir kent. Bu kentte doğan Curt Degerman, orta halli bir ailenin tek erkek çocuğu. Ailesinin pek çok umutlar bağladığı bu çocuk, oldukça da akıllı. Anne ve babasının ondan hep istediği şey de okuması ve çok başarılı olması. Curt, okul hayatında lisenin son yıllarına kadar çok iyi gidiyor. “Her şeyde başarılı ol” koşullandırılmasıyla büyütülen Curt, bazı şeyleri başaramadığını görünce büyük bir yıkım yaşıyor. Bir bocalamanın ardından Curt, hayatı askıya almayı tercih ediyor. Skelleteo’nun, yaşadığı kentin, delisi oluyor.
Bu “delirme” noktasına kadar Curt’un başından neler geçtiği aslında pek bilinmiyor. Curt, kentteki asıl ününü, içine düştüğü boş vermişlikten sonra yapıyor. Hayatının son 30 yılını kola kutuları toplayarak yaşıyor. Kentin merkezinde ailesinden kalan evden, sabahları elinde poşetlerle çıkan Curt, gün boyu orayı burayı gezip boş kola kutularını topluyor. Bunları marketlere satan Curt, kent kütüphanesi kapanmadan önce oraya gidip gazeteleri okuyup akşam tekrar evine dönüyor. Gereksiz hiç bir harcama yapmıyor. Hep aynı kıyafetleri giriyor. Hatta anne ve babasının ölümünden sonra ev telefonunu bile kapattırıyor. Tek bir kuzeni dışında kimseyle görüşmüyor. Bir zaman sonra kent yetkilileri Curt’e çok cüzi bir hasta-emekliliği parası ödemeye başlıyor. Ama Curt, kola kutularını toplamaktan vazgeçmiyor. Bu pejmürde hayata bir de kalp hastalığı ekleniyor. Curt, hastalığını da umursamıyor ve doktora gitmeyi de uzak durması gereken “gereksiz masraflar listesine” ekliyor.
Curt’un çoğu kişiye göre hiç yoktan tercih ettiği, bu yaşam şekli, akrabalarını, çevresindekileri ondan uzaklaştırıyor. Yakınları, sokaklarda kutu toplarken Curt’u gördüklerinde ona selam vermemek için yollarını değiştiriyor. Tek arkadaşı kuzeni, özellikle hastalığından sonra Curt’un iyi olup olmadığını kontrol etmek için onu, haftada iki kez ziyarete gidiyor. Birlikte oturup oradan buradan konuşuyorlar.
Geçen sonbaharda, 60 yaşında ölen Curt Degerman’ın hayatının büyük sırrı, şu sıralar ortaya çıktı. Ömrünü boş kola kutularını toplayarak geçiren Curt, geride toplam 12 milyon kron yani 2 milyon 400 bin TL değerinde bir servet bıraktı. Bu akıl almaz serveti, Curt’un nasıl yaptığı, tüm İsveç gazetelerinin ekonomi sayfalarında çarşaf çarşaf haber oldu. Topladığı kola kutularının paralarıyla Curt, Lüksemburg borsasından hisse senetleri almış. Yıllar boyunca çok iyi kâğıtlara oynayan Curt, borsada 8 milyon kron değerinde bir servet yapmış. Birikimlerinin bir kısmını altına yatırmış ve 2,6 milyon kron değerinde 124 altın külçesini bir kenara koymuş. Ölümünün ardından Curt’un evinde 3 bin kron nakit para bulundu ve İsveç’teki banka hesabında 46 bin 789 kron paranın olduğu saptandı. Ailesinden kalan evin değeri de işin içine katılınca kutu toplayıcısı Curt’un muazzam bir mirası geride bıraktığı görülüyor. Karısı ve çocukları olmayan Curt’un bu mirası, eğer başka mirasçı çıkmazsa açılan dava tamamlandığında kuzenine kalacak.
Curt’un sözde deliliğinin altında yatan dâhilik, borsa bilgisi ve yatırım sezgisi şimdi İsveçli ekonomistlerin merceği altında.  Kuzeni, Curt’un 85 yaşına kadar yaşayacağını düşündüğünü ve yaşlılıkta rahat etmek için onun para biriktirdiğini bildiğini ama böylesini hiç tahmin edemediğini söylüyor. Kimliğini gizli tutan kuzen, “Curt, hisse senetlerini ezbere bilirdi, ben her zaman bunu, onun bir tuhaflığı olarak yorumlardım ve üzerinde hiç durmazdım” diyor. 
şimdiden İsveç’in bir ‘fenomeni’ olan Curt Degerman’ın ilginç öyküsü, işsizlik ve sözde yoksulluğun altında nelerin yatabileceğini gösteriyor. Düşünüyorum da, biz de Türkiye olarak büyük bir servetin üzerinde oturuyor olabiliriz. Ekonomideki açıklanan küçülme rakamlarına bakmayın siz, bir bildiği vardır da söylemiştir Başbakan Erdoğan “Kriz bizi teğet geçer” diye. İyi de bizim paralar kimin hesabında acaba?