Sağdan soldan, tanımsız hesaplardan inceden inceye Fatih Erbakan’ın aslında söylemediğini belirttiği “Halkımıza soralım, şeriatın gelmesini istiyorlar mı?” açıklaması ortalıkta dolanmaya başladı… Bir nevi nabız yoklama mıdır, yoksa başka bir ajanda mıdır tam bilinmiyor ama böyle bir “gazlama” olduğu gerçek. Hoş eğer böyle bir açıklama olsaydı bile (CHP’li gibi cevap verecek olursak) “Kendi kararlarıdır, saygı duyarız” derdik. Normal bir insan olarak düşünürsek de şimdi ne gerek vardı?

Bir yandan da böylesi bir yanlış habere insanların inanması ihtimalinin ardında Fatih Bey’in çoğu duruma sıra dışı yaklaşımlarıyla ve bilimsellikten uzak tavırları da olabilir. Mesela aşı karşıtlığını “Henüz yeterince test yapılmadan insanlar üzerinde bu aşıların kullanılmasını doğru bulmuyorum” argümanı yerine "Aşı olmadım. Olmayı da düşünmüyorum. mRNA demek insanın hücre çekirdeğine girmek demektir. O insanların yarı insan yarı maymun çocuklar doğurmasına sebep olabilirsiniz. 3 kulaklı 5 gözlü yaratıklar doğmasına yol açabilir." diyerek savunmuştu. Kuyruklu bebeklerden filan bahsediyordu. Neyse, uzun lafın kısası diyeceğim o ki, artık ne derse desin bizim için çok da şaşırtıcı olamaz.

∗∗∗

Benzeri bir durum için hemen Devlet Bey’i hatırlayalım… Bir zamanlar “Püskevit” gafı yüzünden kendisi komik duruma düşüyordu, oysa ki günümüzde artık “Herkel, Merkel Hans, Coni" ve aklımıza ağzımıza gelmeyecek neler neler diyor, yine de zamanındaki “Püskevit” kadar ilgi çekmiyor. Doz önemli. Her şeyde olduğu gibi mantıksızlığa da zamanla bağımlı gibi olduk. Skandalda da hiçbir şey bizi kesmiyor, hukukun üstünlüğüne uyulmaması da bizi çok şaşırtmıyor. Mesela Cumartesi Anneleri her hafta AYM kararlarına rağmen her hafta gözaltına alınıp sonra salınıyor. Bizim için artık hayatın olağan akışı bu halde.

Bunlar bir yana bizimkilerin ileri teknolojiden ve estetikten anladığı en üst seviyenin Mercedes olması da çok ilginç geliyor. Eğer bir araç Mercedes’se bizimkiler için çok iyi oluyor. Gurbetçilerden memlekete gelenlerin çoğunun altına çiyan gibi Mersolar oluyor. Almanlar bizi herhalde onlar kadar lüks Alman arabası kullanmadığımız için kıskanıyor. Yanlış anlamayın da camları ful filmli, üzerinde çakar olan aşırı lüks Mercedes’ler beni nedense trafikte hep korkutuyor. Bir kere, hiçbir kurala uymadan ful gazlıyorlar, ikincisi ola ki bir kaza oldu. Büyük ihtimalle 8’de sıfır kusurlu bulunacaklarını bildiklerinden çılgın gibi basıyorlar her an. Sanki sürekli yetişmeleri gereken bir memleket meselesi var. Oysa ki kimse hiçbir konuda acele etmiyor, ağır ağır batıyoruz. Hiçbir sorunun çözüldüğü de yok. Peki nereye gazlıyor bu arabalar?

∗∗∗

Evet, mevsim geri viteslerden faize geldi. Bunca yıldır bilinçsiz bir şekilde, ısrarla uygulanan ve hiçbir gerçek karşılığı olmayan faiz sebep - enflasyon sonuç anlamsızlığından sonunda geri dönüyoruz. Ölümü gösterip sürekli sıtmayla sınanıyor gibiyiz. O kadar özensiz ve iş bilmez bir şekilde idare edilmeye çalışıyoruz ki, hiçbir zaman bir dediğimiz bir dediğimizi tutmuyor. Bilimle, matematikle de pek aramız olmadığı için Fatih Bey hemen tekrar devreye girip “Halka soralım bakalım sicim teorisi hakkında ne düşünüyorlar?” diyebiliyor. Ben sicim teorisini hala bir teori olarak görüyorum, o ayrı…

Hadi biraz da iyi bir haber verelim. Motorine 2,03 lira zam gelmesi bekleniyor. Böylece motorin 40 lirayı aşacak. Ülkemiz günden güne ilerliyor. Hatırlar mısınız, motorinin litresi seçim günü 18,64 lira idi. Güzel şahlanmışız yalnız.

∗∗∗

Güzel haber bizim işimiz. 74 yaşındaki tarikat lideri, ormanda yaptığı ayinde müritlerine dışkısını yiyip idrarını içirdi… Aaa bu olay Tayland’da olmuş. Neyse ki bizde tarikatlar ve cemaatler daha kapsamlı “Tövbe sıfırlama” gibi kavramlarla ilgililer. Keşke zamanında tarikata girseydim de bi işe yarasaydım.

Gün geçmiyor ki sınırlarımızı kevgire çeviren göçmen sorununa başka bir çözüm bulmayalım. Bakın burası çok çokomelli: İstanbul’da bir kaçak, polis ekiplerine karşı koyuyor. Polisler, şüpheli şahısla baş edemeyince, devreye vatandaşlar giriyor. Olayın sonunda polis, şüpheli şahsı bırakarak olay yerinden ayrıldı… Mutlu son. İlk başta hiç dokunmasalar belki buna bile gerek kalmayacaktı. Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisini uğurlayan Vladimir Putin’e Sparta Prag’daki bir futbolcunun durumunu sorması da çok hoş bir jestti. Sosyal ilişkiler ve arkadaşlıklar dış politikada çok önemli, iç politika zaten tamamen bunun üzerine inşa edilmiş durumda. Bir saniye: Prag mı? Amaan neyse, olur öyle şeyler.

Kabası bitmeyen inşaat alanı Türkiye’den herkese sevgiler.