Korkutucu olanla gülünç olan arasında incecik bir çizgi bulunur. Bütün diktatörler önce yüreklere korku salar, ardından kahkahadan kırarlar ortalığı

Korkutucu olanla gülünç olan arasında incecik bir çizgi bulunur. Bütün diktatörler önce yüreklere korku salar, ardından kahkahadan kırarlar ortalığı. Adım adım korku çemberi daralır, balon patlar ve gerçek açığa çıkar. ‘Kral Çıplak’tır. Bize uyarlarsak ‘Padişah Anadan Üryan’dır! Fotoğrafa yakından bakınca o zalim dilin, saldırgan hallerin, merhametsiz hedef göstermelerin hepsinin altından yapayalnız bir ödlek çıkar. Nedeni açıktır; güç arttıkça dalkavuklar çoğalır ve er ya da geç arkadan hançerleneceği zamanı beklemeye koyulur zalim!

Her iktidarın düşmana gereksinimi vardır. Önce sahici düşmanlarla kavga edilir, ardından kendi eliyle yaratmak durumunda kalır düşmanını erk sahibi. Yaşam damarı budur. Kimseyi bulamazsa kendiyle kavga eder. Zalimler için çelişki yoktur. Her söylediği söz sorgusuz kabul görür, bu yüzden sesine aşıktır. Etrafında tüm gözler onun aynasıdır ve hızla vicdanından uzaklaşır. Sürekli onaycılara ihtiyaç duyar ve elbet hamaset en büyük kozdur elindeki. Ses yükselmesi, alçalması, oynak hitap gerçeği gizlemek içindir. Esasen söylediği tek bir anlamlı cümle yoktur. Bilir ve unutur.

Hamaset her vakit iş görür, yığınların alkışları bol kepçedendir ve hiç bitmez sanılır. Oysa o koca güruh her güçlü önünde diz çökmeyi alışkanlık edinmiştir. Böyle bir tarih yazılabilir mesela. Düşkünler toplumu yaratılınca ne övgüsü, ne sevgisi anlamlıdır oysa. El avuç açmaya mahkûm edilmiş kitleler, onurunu devreder kolayca. Hal böyle olunca vefasız bir ilişki başlar. Daha güçlü olanı bulunca hemen kaypak biçimde diğerine kayar yığın. Zalim bunu bilir. O yüzden asık suratlı baba olmayı sürdürür. Yoksulluğu ve cehaleti kutsar. Hamaset böylece hep iş görecektir.

Diktatörlerin elinde işe yarar iki kavram vardır, darda kaldıkça sahaya sürülür. Biri ‘bayrak’ sözcüğünde gizlenen ve her kılıfa uygun ‘millet’ kavramıdır. Nedense bu sözcüğü duyan yığın kendinden geçer. Mesela ‘Hesabı millete veririz’ der erk sahibi. Kimdir bu millet, kimlerden oluşur, sorulmaz… Böylece hukuktan kurtulmuş olur diktatör. O millette, kendine önemli bir vazife verildiğini sanarak sevinir durur. Duruma göre ‘Benim Milletim’ olma hali de ilginçtir. Kimin millete dahil olduğu ‘Hamaset Taciri’nin ruh haline göre değişir. Bir gün kendinizi içinde bulursunuz, bir gün dışında…

Diğer verimli tacirlik konusu ‘din’dir. Hem yandaş tarif etmek için kullanılır, hem düşman. O kadar bereketlidir ki, her derde devadır. ‘Hamaset Taciri’ için alabildiğine verimli bir alandır. Kendi dininden olanlarla safları sıklaştırmaya yarar ve iktidarı güçlendirdiği gibi, başka dindekileri düşman ilan ederek sorgusuz teslim alır ‘din’daşları. Üstelik duruma göre alt kümeler yaratmak mümkündür. Her türlü mezhepsel hamaset yeni konum edinmeyi sağlar. Üstelik dalkavuklar sayesinde ortak rüyalar görmek mümkündür. Kentin göbeğinde saldırıya uğrayan dindarlardan söz edilebilir mesela… Ya da parmak sallayarak haddini bildirmek mümkündür tüm dünyaya bu yolla… Dedim ya her derde devadır ‘din’!

‘Hamaset Taciri’ için bir de silah vardır; ‘Büyüklük Fetişizmi’ diyebiliriz kısaca. Her şeyin büyüğü makbuldür. Neyin önüne koysan ‘büyük’ü iş görür. ‘Büyük Millet’, ‘Büyük Tarih’, ‘Büyük Havaalanı’, ‘Büyük Yürüyüş’, ‘Büyük Ecdat’, ‘Büyük Açılış’… Hamaset ile büyüklük arasında derin bir ilişki vardır. İkisi birbirini besler. Hamasetin tonu arttıkça, büyüdükçe büyür her şey!

Bir an gelir durur saat, gong çalar. Tarihten biliriz ki, sonsuza dek süremez iktidar. Elbet yine ağdalı sözler vardır, bir yerlerden bulunur. Ama artık kendini yerden yere atıp ağlayanlar yoktur mesela. Ya da delice alkışlar kesilmiştir. Meydan kalabalıkları azalır. ‘Millet’ o millet olmaktan vazgeçer… ‘Din’ kardeşleri, bu kardeşlik hukukuna uygun davranmaz! Eninde sonunda ‘Büyük Rezalet’ diyebileceğimiz süreç işler. ‘Büyük Yolsuzluk’, ‘Büyük Hukuksuzluk’ falan…

Bir de bu ‘Hamaset Taciri’nin parodisi çıkar ortaya. Sözler benzer, tavır andırır ama o daha gülünçtür. Bir türlü ustanın yerini alamaz… Taklit olmak beterdir anlayacağınız.

Tarih tekerrür etmez, biriciktir.

Her ‘Hamaset Taciri’ kendi gibi anılır!