Bir Ankara akşamında geçmişini onurla taşıyan insanlar bir araya gelerek bir gazete çıkarmayı tartıştılar.

Bir Ankara akşamında geçmişini onurla taşıyan insanlar bir araya gelerek bir gazete çıkarmayı tartıştılar. Herkes kendince özlemini söyledi. Benim özlemim oğlum Fırat’la aynı gazeteyi okumaktı… Ülkenin her yerinde toplanan güzel insanlar o güzel gazeteyi ekmek sepetine koymayı başardılar.

O, artık bir dağ köyündeki bakkalda bile bulunuyor.

Ve herkesin kendince bir başarı öyküsü yazılıyor.

Herkesin kendince bir BirGün bakışı, duruşu, adı, eylemi, söylemi oluyor.

O benim için bir Asmin çiçeğidir.

Uçurumlarda açan bir isyan çiçeğidir.

Baş eğmeyen, dik duran, sorumluluklarını taşıyan bir isyan çiçeği…

Nasıl da geçti sekiz yıl…

Hem de haberli nasıl da geçti?

Gün oldu Mardin Kızıltepe’de 12 yaşında 13 kurşunla öldürülen Uğur Kaymaz’ı manşette korkusuzca veren bir ses, gün oldu Ankara’da Tekel Direnişindeki işçilerin soğuk havalarda çadırda içini ısıtan yoldaş oldu.

Nasıl geçti farklı haberlerle koca sekiz yıl?

Nasıl geçti bir biz, bir okurlar, bir de ona emek verenler bilir nasıl geçti?

Karanlıktaki birçok olayı aydınlatan belgeselleri yayınlayarak,  12 Eylül’ün yüreklere bağdaş kurduğu korkuyu paramparça edişini, kimsesizlerin sesi, sessizlerin umudu olma hedefinden asla vazgeçmeyişini biz biliriz.

İsyan türküleri söylemeyi sürdürüşünü de…

Ali Başpınar’ın (Ali BUTTO) ardından yazdığım ‘Bir devrimcinin Ölümü’ yazımı binler nasıl tıkladı bir ben bir de onlar bilir.

O gazeteyi çıkaranlar bir devrimcinin ölümünün ardından binlerle yürüdü…

Dünyanın her yerinde BirGün’e yazılar yazan değerli kalemler okurlarla buluştu. Kimi ‘Dicle’nin Sesi’, kimi Londra’nın Selamı, kimi İsveç’in Kuzey Rüzgârı, kimi Kıbrıs’ın lirik dizeleri, sıcacık mektubu, kimi Almanya’nın Göçmen Kalemi, kimi Rusya’nın Esintisi oldu. Kimi Gezgin, kimi Radikal, kimi Dayanılmaz Muhalif, kimi Kadın, kimi Emek, kimi Siyaset, kimi Tiyatro, kimi Edebiyat, kimi Sinema, kimi Doğa, kimi Çocuk,  kimi Engelli, kimi Spor’un sesi oldu…

BirGün gazetesinin okurları hem okur hem yazardır. Bu gazetede yazanlar bunu bilirler. Okurlarımız övgüde cimri yergide cömerttirler. Çünkü onlar acılardan damıtılmış, yenilmemiş, durulmuş, kök salmış, tüm kirlenmişliklere karşın devrimci kalabilmeyi başarmış insanlardır.

O, en büyük isyan türküsünü öldürülen dost kalemi Hrant Dink için söyledi!

BirGün ülkeye ses veren bazı kalemlerinin ihanetini de gördü;  kamuoyuna BirGün’de yazarak ses veren güçlü kalemlerin transferiyle gurur da duydu.

BirGün sekiz yılda hem okula başlayan taze bir fidan hem de mezun ettikleriyle sevinen koca bir okul oldu…

BirGün’le doğan Asmin isimli kız çocuklarının en büyüğü sekiz en küçüğü bir yaşında sevgiye durdu…

BirGün daha geçen hafta HES’lere karşı direnenlerle Ankara’da horon tepti!

BirGün emeğin kızılı, doğanın yeşili, aklın mavisi, kadının morudur…

Çocukken evimize ışık getiren ak saçlı bilgeler derdi ki: KARANLIK NE KADAR BÜYÜK OLURSA OLSUN, BİR MUMU IŞIĞI ONU PARÇALAR.

İşte BirGün karanlıkları parçalayan bir mum ışığıdır!

Sekiz yıldır BirGün’de yazmak isyan türküsünü inatla söylemektir!
                            Doğum günün kutlu olsun!

NİCE YILLARA BİRGÜN, NİCE İSYAN TÜRKÜLERİNE...