Dün Sevgililer Günü'ydü. Gazeteleri tararken birbirinden ilginç aşk mesajlarıyla karşılaştım. İlginç haberlerden biri Anadolu Ajansı kaynaklıydı ve geçen yazıda size bu köşede anlattığım Suudi Arabistan'ın din polisi "Mutavva" ile ilgiliydi.

Dün Sevgililer Günü'ydü. Gazeteleri tararken birbirinden ilginç aşk mesajlarıyla karşılaştım. İlginç haberlerden biri Anadolu Ajansı kaynaklıydı ve geçen yazıda size bu köşede anlattığım Suudi Arabistan'ın din polisi "Mutavva" ile ilgiliydi. Sevgililer Günü dolayısıyla "Mutavva" da özel bir mesai yapmış ve ülkedeki çiçekçileri denetleyerek her türlü "kırmızı çiçek" satışını yasaklamış! "Aşk devrimcidir" diyenler yerden göğe haklı olsa gerek, şeriat polisinin yasağına rağmen Suudiler'in kırmızı çiçeğe olan talebi artmış, fiyatlar da iki katına çıkmış.
Çiçek doğanın bize sunduğu en güzel varlıklardan biri ve bu yüzden insanoğlu onu en güzel duygularına tercüman kılıyor. Kırmızısı, yeşili, sarısı, mavisi, turuncusu ve daha adı bile konmamış binlerce rengiyne ne çiçekler, ne güzellikler sunuyor. Bazen deprem, tsunami, bazen sel, toprak kayması olarak öfkesini haykırsa da, ona yaptığımız onca kötülüğe karşın yine de müthiş cömert davranıyor.
Çiçek parantezini kapatıp, konuya döneyim. Sevgililer Günü'nde gazeteleri okurken gözüme çarpan haberlerden biri beni aldı 5 günlük "balayı" tatilimize götürdü. Eş, dost, akraba çevresinden biz tanıyanlar balayımız boyunca karımla yaşadıklarımızın bütün detayını bilirler. Yani, sizlerin bilmesinde de bir sakınca yok.
Biz Niksar'da tam bir Anadolu düğünüyle evlendikten sonra, bize yakışır bir de balayı yapalım dedik. Bize yakışırdan kastım, bizim bütçe. Neyse, yakınlarda bir yeryüzü cenneti bulduk. Bir göl etrafında 10 kadar kulübe. Kulübeler göle bakıyor ve içlerinde bir çift kişilik yatakla bir de ranza var… Sakin mi sakin, ucuz mu ucuz... Sessizlik... Gece yıldızların, gündüz ormanın ve orman içindeki rengarenk çiçeklerin büyüsü. Çam ağaçlarının o kendine özgü kokusu. Tek tesis gölün hemen üzerindeki nefis et ve salata sunan basit restoran. İnsan balayında başka ne ister!
Biz düğünün kalabalığından bir an önce kaçıp kapağı yeryüzü cennetimize atma derdindeyiz. Uzatmayalım konuklar dağıldı, biz de gideceğiz ama tek kelime Türkçe bilmeyen rahmetli kayınpeder ortada kalıverdi. Adamcağızı ya dilinden hiç anlamadığı ve yeni tanıştığı bizim aile ile bırakacağız, ya da alıp birlikte balayına götüreceğiz. Biz ikincisini tercih ettik. Artık paraya kıyacak, bir kulübe de ona tutacağız. Gel gör ki, gölün etrafındaki bütün kulübeler tutulmuş. Yahu, biz balayına geldik falan diye yalvarsak da, yeni bir yer bulmaya imkan yok. Önümüzde daha uzun bir hayat var deyip, kayınperi de alıp tek odalı kulübemize girdik. İki kişilik yatağı ona verdik. Tam beş gün, Helga üst ranzada ben alt, sadece ranzadan ranzaya el tutuşarak balayını bitirdik.
Hani bir masal vardır. Çirkin prens ya da yoksul yakışıklı gençle evlenme tercihi sunulan güzeller güzeli kız, yoksul delikanlıyı seçer ve sonuçta fark eden bir şey yok der, "Zengin prensle evlensem gündüzleri mutlu olacaktım geceleri mutsuz. Şimdi gündüzleri mutsuzum geceleri mutlu."
Bizim balayında tam tersi oldu. Gündüzleri muhteşemdi. Doğanın sunduğu güzellik göz kamaştırıcıydı. Balayını geçirdiğimiz yerin adı Boraboy'du. Amasya'nın Taşova ilçesine bağlı, hemen altındaki Gölbeyli köyünden (şimdi belde olmuş) çıkılarak gidilen olağanüstü güzellikte bir krater gölüydü. Sevgililer Günü'nde gazetelerde gözüme çarpan habere göre, Bakanlar Kurulu bu doğa harikasını imara açmış! Turizm ve doğal sit alanı bölgesi olmaktan çıkarmış. Gölbeyli'nin CHP'li Belediye Başkanı Hazma Dönmez ve Amasya TEMA temsilcisi Turgut Umur karar isyan ediyorlar. 1996 yılından beri doğal sit alanı sayılan alana, göle yakın en güzel arazilere villa tipi konutlar yapılacak. Gölün pırıl pırıl suları kirlenecek. Bir doğa harikası daha Bakanlar Kurulu kararıyla katledilecek.
Boraboy, sevgilim! Buradan Bakanlar Kurulu'nun bütün bakanlarına sesleniyorum. Kıymasınlar sana!