Bu kuru otlar kim?
Fotoğraf: IMDb

Nuri Bilge Ceylan’ın film isimleri, filmlerinin özetleri gibi gelir bana. Karakterleri ve hikâyesinin anlamı ile doğrudan bağları vardır. Son filmi “Kuru Otlar Üstüne” hakkında konuşmaya başlamak için ‘Peki, bu kuru otlar kim?’ sorusunu sormak en doğrusu olacaktır.

Buna en kısa cevabım “sıradan insan.” Geleceğin bilinmezliği, kimlik sorunu, aydın insanın toplumla sorunu, toplumun aydın insanla sorunu, hasta insan, toplumdan dışlanan insan, ekonomik sıkıntıdaki insan, sıradan ve yalnız insanlar, yönetmenin filmlerinde adeta edebiyat ayrıntıcılığı ile incelenir. Kıskançlık, nefret, vicdan, merhamet unsurları çerçevesinde tutunamayan insanlardır bunlar. Ceylan’ın sinemasında öne çıkardığı bu tutunamayan tipler aslında bir yandan da ötekileştirme, yabancılaşma unsurlarına da bağlanırlar. En nihayetinde ise ortaya çıkan; bireyin toplumla yaşadığı çatışmanın kaynağı olarak tutunamayan tiplerin gösterge olarak kullanılmasıdır. 

TAŞRA

Genelde taşradayızdır veya bir ayağımız taşradadır, NBC’nin son filmi “Kuru Otlar Üstüne”de olduğumuz gibi. Yönetmenin filmlerindeki mekân kullanımını fiziksel topoğrafyanın ve etkileyici sinematografinin ötesinde ele almalıyız. Olay örgülerinin taşrada geçmesi, gündelik hayat içerisinde dünyanın geri kalanının hızlı ritminden kopuk olunmasını ve de karakterlerin ritimlerinin dolaysız olarak belirlenmesine olanak sağlamaktadır. Ayrıca, hikâyelerin, sıradan insanların izole gündelik hayatlardan gelmesi ile kendi çıkarını gözeten bireyi daha rahat incelememize yardımcı olunmakta ve toplumun, gündelik hayat içerisinden okumasını sağlamlaştırmakta. Yani taşra ve mekân sadece simgesel ve görsel olarak öne çıkmaktan ziyade aslında mekânı ciddi manada soyutlaştırmaktadır. O yüzden Türkiye’nin en ücra köyünde geçen bir hikâye de anlatsa Nuri Bilge Ceylan filmleri evrenseldir.

ERKEKLİK

Ceylan'ın son filminde erkeklik, hiyerarşi, kültür ve sınıf farklılıkları bir kez daha önemli yer tutmakta. Cinsiyet eşitsizliğinin çeşitli erkek temsillerini bu filmde de görebilmekteyiz. “Bir Zamanlar Anadolu”da veya “Üç Maymun”da olduğu gibi “Kuru Otlar Üstüne” filminde de toplumsal cinsiyet sisteminin işleyişine yönelik söylemler mevcut. Taşra hayatının gerektirdiği sert koşulların en büyük avantajlarından biri de, “erkek olmak” meselesinin daha yalın haliyle ortaya çıkmasına olanak sağlaması. Erkeklik kümesi hatta müessesesi içerisinde, konuya toplumsal hiyerarşi ve sınıf farklılıklarının da dahiliyle, tüm kimlikleri birbiriyle çatıştırmak Ceylan’ın en sevdiği yöntemlerden değil midir zaten?

KÜÇÜMSEME

“İklimler” filmindeki taksi sahnesinde İsa’nın (NBC), şoförün fotoğrafı istemesine tepki olarak kullandığı küçümser bakışını hatırlayacaksınızdır. Hatta buna küçümsemenin çokça yer aldığı bir önceki filmi “Uzak”ta Mahmut’un Yusuf’a gösterdiği tepkileri de ekleyebiliriz. "Kuru Otlar Üstüne” filmine baktığımızda ana karakter öğretmen Samet’in (Deniz Celiloğlu) lojman arkadaşı Kenan’a (Musab Ekici) küçümseyerek baktığını söyleyebiliriz. Ancak Samet ile ilgili başka durumlar da var. Yönetmenin bir önceki filmi “Ahlat Ağacı”nda mezun olduktan sonra eve geri dönen Sinan’ın (Doğu Demirkol) taşradan kurtulmak için kitabını bastırma hayaliyle yaşaması ile Sinan’daki varolma çabasını çok net bir şekilde görmüştük. Ancak İstanbul’a tayin olmak hayalleri kuran öğretmen Samet’te varolma çabası yok. Materyalist bakış açısıyla evrende yer kaplamak da diyebileceğimiz var olmak meselesinde kendisini kuru ot olarak konumlandıran bir karakter. Eleştirim de tam burada başlıyor zaten. Antik kent gezme sahnesinde Samet’in kafa sesiyle kendi kendine yaptığı, duygularını açığa vurduğu konuşmanın gerektirdiği olgunluğu ve enginliği tüm film boyunca Samet’te görmedik. Bu yüzden söyledikleri ne ona ait durdu ne de inandırıcı geldi.

KADIN

Filmdeki en kültürlü karakterin bu sefer bir kadın olması hoşuma gitti. Nuray (Merve Dizdar), terör aygıtının gündelik hayat içinden anlaşılabilir olmasını sağlayan ve görünür olmayan sıradan insan muhalafetinin, isyanının temsilcisi olarak konumlanan bir karakter. Öğretmen Nuray ile kültür ve bilgi birikiminin bizlere aktarıldığı akşam yemeği sahnesi filmin en sevdiğim sahnesi oldu. Nuray’ın topal bir kadın olarak resmedilmesi ise düşündürücü geldi. “İklimler”de İsa ve Serap’ın (Nazan Kesal) kadın, erkek, cinsellik, hegemonya sahnesinden sonra en sevdiğim kadın-erkek düellosu bu filmde Samet ve Nuray arasında yaşandı. Dürüst ve ilkeli olarak tanıdığımız karakterlerin ters köşe yaparak kötü ve bencil insan potasına düşme meselesi de NBC sinemasının olmazsa olmazlarındandır. Bunun bana kalırsa en zirve halini “Bir Zamanlar Anadolu”da filmindeki savcı karakteriyle deneyimlemiştik. “Kuru Otlar Üstüne” filmine bu anlam arayışı ile baktığımızda bizi şaşırtan herhangi bir eylemin olduğunu söyleyemem ve karakterlerin halihazırda hiçbirinin tekin olmadığını seyirciye ileten bir anlayış mevcut. Öğrenci Sevim ve öğretmen Samet çatışması ise biraz çetrefilli bir konu, onu da sizler filmi sinemada izledikten sonra başka zaman tartışırız.