Evet, Bush sıkıştı...

Evet, Bush sıkıştı. Başlığa bakıp da, Irak’taki gelişmelerin ve New Orleans’ta yaşananların Bush’u siyaseten zor durumda bıraktığından dem vuracağımı sanmayı n. Sözcüğün biyolojik anlamı yla sıkıştı. Hani sizin ve benim, yani hepimizin, zaman zaman tuvalete çıkamayıp da sıkıştığı gibi. Bacaklarını birbirine yapıştırdı, sıktı da sıktı, yüzü gerildi, kasıkları ndaki ağrı önce karnını sonra da bütün vücudunu esir aldı. İdrar torbası nı dolduran sıvı New Orleans’ı n su setlerine Katrina’nın yaptığı gibi korkunç ve dayanılmaz bir baskı yapmaya başladı. Ne kadar direnmeye çalışsa da olmadı, torbaya dolan sıvının baskısına yenildi. Ve eline aldığı kağıda hızla bir not karaladı: “Sanırım bir tuvalet arasına ihtiyacım var. Mümkün mü?”

Yer, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Salonu idi. BM'i oluşturan 191 ülkenin devlet ya da hükümet başkanları bütün dünyayı ilgilendiren son derece önemli konuları tartışıyorlar, tek tek kürsüye çıkıp küresel sorunlar üzerine görüşlerini dile getiriyorlardı. Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, kendisine iletilen “Konuşmanı zı toparlayın!” notuna bir göz attı ktan sonra, başını kaldırıp, “Dün Birleşik Devletler Başkanı burada tam 20 dakika konuştu” diye efelenip, kendisini koca ABD başkanı ile bir tutuyor, ya da koca ABD başkanı nı tutup kendisiyle aynı yere çekiyordu.

İşte, bütün bunlar olurken, idrar torbası, adeta Chavez’in rolünü çalı p “Bir süper gücün başında olsa da, o da sıradan insanlardan farklı değil” dercesine Bush’u sıkıştırdı. Bush, can havliyle yazdığı notu yanındakilere iletti. Hiç mümkün olmaz mı? Bush sıkışacak ve rahatlayamayacak? Birleşik Devletler Dışişleri Bakanı Condi, Başkanı'nı rahatlatmak için derhal oturduğu yerden kalkıp, Bush’un yerine oturdu. Bush da rahatlamak için salonu terk etti.

Artık ne kadar rahatladı, bütün erkeklerin torba boşalınca duydukları o müthiş huzur ve gevşemeyi duydu mu, tabii bilmek mümkün değil. Ancak, kameralar Bush’un yazdığı notu yakaladılar. Not özel tekniklerle büyütülüp okundu. İnternet sitelerinde dolaşmaya başladı. Dün sabah, CNN International muhabirleri, Bush’un “sıkıştım” notunu haberleştirirken birbirlerine takılıyorlardı. Kadın muhabir, erkek muhabire dönüp, “Sen de bana böyle notlar yazıyorsun” bile dedi.

Aslında Bush’un suratı BM’deki toplantılar boyunca hep asıktı. Yalnı zca torba sıkıştırdığından değil, “Tanrının sopası varmış” diye düşündürten şu günlerde, şimdiye kadar hep otoritesini çiğneyip tahakkümü altına almaya çalıştığı bir kurumun çatısı altında bulunmaktan dolayı da sıkıntılıydı. BM “küresel ısınmaya karşı bir şeyler yapılmalı” derken, Bush “I-ıııh” dedi. Sonrası malum; Katrina ve New Orleans. Ve geçen gün Bush, New Orleans’ın göbeğindeki parktan halka seslenirken, sorumluluğun kendisinde olduğunu itiraf etti. BM Irak’ın işgaline onay vermezken, Bush “Ben yaparım” dedi. Şimdi Başkanı’na tuvalet molası verdirebilmek için öne fırlayan Condi’nin selefi Colin Powell, BM Güvenlik Konseyi’ni Irak işgaline ikna için yaptığı konuşmayı “hayatı nın utancı” olarak niteliyor. Irak hızla bir iç savaşa sürükleniyor, “Saddamsız bir dünya daha güvenli” diyen Bush’a kargalar bile gülüyor. BM yoksulluk ve hastalıklarla mücadele için zenginlerin daha fazla katkısını talep ederken, “Yoksulluk mu varmış” havalarına giren Bush, yoksulluğun hemen burnunun dibindeki New Orleans’taki yüzünü görüyor.

Önemli tarihi kararlar almak için New York’ta, BM’de toplanan dünya liderleri, hâlâ terörün tanımında anlaşamıyorlar. BM’i yeniden yapılandıracak cesur reformlara imza atamıyorlar. Ancak, yoksulluğun ve adaletsizliğin terörü beslediği daha çok lider tarafından kabul ediliyor. Kofi Annan, Irak’ın işgalinin gayrimeşru olduğunu, geleceğin dünyasında gücün ve iktidarın tepeden inme değil, aşağıdan yukarı kullanılacağını söylüyor.

BM salonunda, dünya hakimi bir süper gücün lideri sıkışıyor. Sıkıştığını bir imdat notuyla ilan ediyor. Mola alıp çıkıyor. Ne dersiniz, salona rahatlamış olarak mı dönmüştür acaba?