Bre Morrissey, senin hiç olmazsa Saddam Hüseyin’in şeytanileştirilmesinden sonra yaşanılanlar hakkında fikrin yok mu?

Caz Festivali’nin Vaiz Pop Starları: Morrissey, Antony ve Badu

Bre Morrissey, senin hiç olmazsa Saddam Hüseyin’in şeytanileştirilmesinden sonra yaşanılanlar hakkında fikrin yok mu? Irak’ın işgalinden ve halkın yaşadığı cehennem azabından haberdar değil misin? Nasıl Suriye işgali değirmenine su taşırsın?

Morrissey ve ekibi Açıkhava’da sahneye çıktıklarında çoktan yorulmuştuk. Yerim arkalardaydı. Sahnede 45 dakika kadar yüzünü uzak olduğumdan seçemediğim Kristeen Young adlı genç bir şarkıcı tek başına çaldı, söyledi. Bütün bu süre içinde hâlâ yerlerine oturamamıştı kalabalık, dolayısıyla haybeye verilen bir konser havası egemendi sürece. Ardından nostaljik videolar filan derken saat 10’u bulmuştu.

Sahnedeki davulların üzerindeki Türk bayrakları dikkat çekiciydi. Ve sonra Moz (Morrissey) sahneye çıktı elinde bir Türk bayrağı taşıyarak ve mealen “Egemenlik Milletindir” diyerek. Grubun erkek elemanları tek tip kırmızı t-shirt’ler giymişlerdi. T-shirt’lerde bir şey yazıyordu ama oturduğum yerden seçemiyordum ne yazdığını. Ve sonra içimde söndüğünü sandığım bir şey “How Soon Is Now”ı çalmaya başlamalarıyla alev alev yanmaya başladı. Ne muhteşem bir şarkıydı bu, ne muhteşem bir müzikti. Açıkhava’da bu kadar iyi ses düzenine tanık olmamıştım belki. Her enstrüman tek tek seçilebiliyor, Moz’un vokalleri katiyen orkestranın altında ezilmiyordu. Moz’un eski grubu The Smiths gelmiş geçmiş en iyi, en iyi orijinal pop/rock gruplarından biridir. Gelmiş geçmiş en güzel şarkılardan bazıları onlara (Johnny Marr ve Steven Morrissey) aittir. Benim de Express dergisindeki ilk yazılarımdan biri The Smiths’in “Greatest Hits Vol.I” kasetine dairdi. Kaçırmayın bu kaseti demeye çalışmıştım.

Bu muhteşem konseri arkadan izlemeye daha fazla dayanamayıp önlere gittim. Gitmez olaydım… Kırmızı t-shirt’lerin üzerinde ne yazdığını okuduğumda gönül gözüme ve kulağıma bir perde indi ki bir türlü bir daha kaldıramadım. T-shirt’lerin üzerinde “Assad is Shit” yazıyordu. Yani “Esad Boktur” ya da pisliğin tekidir…
Neden sahneye her baktığımda bu ilkel ve düzeysiz hakareti okumak zorunda olayım?

Neden Morrissey grup elemanlarına müsamereye çıkmış çocuklar gibi, kendi görüşlerini taşıyan propaganda t-shirt’leri giydirir? Bu o müzisyenlere de saygısızlık değil mi? Bu onların görüşü olamaz, Morrissey ne giydirirse onu giyiyorlar belli ki. Başka konserlerde de kraliyet ailesinin üyelerine yönelik “William ve Kate’ten Nefret Ediyoruz” ve New Musical Express dergisine yönelik “NME is Shit” t-shirtleri giydirtmişti ekibe. Bu müzisyenlerin kişiliği yok mu ki Morrissey’in billboard panoları gibi dolaşıyorlar?

Bre Morrissey, senin hiç olmazsa Saddam Hüseyin’in şeytanileştirilmesinden sonra yaşanılanlar hakkında fikrin yok mu? Irak’ın işgalinden ve halkın yaşadığı cehennem azabından haberdar değil misin? Nasıl Suriye işgali değirmenine su taşırsın? İstiyorsan kendi ülkenin başbakanı Cameron için yaz o yazdıklarını. Ama hazretin Cameron’a yönelik bildiğimiz tek eleştirisi hayvan haklarına dair oldu bugüne kadar.

Hayvan hakları demişken Moz’un hayvanlara eziyet ettiğini düşündüğü Çinliler için “Çinliler’in aşağı bir türe ait olduklarını düşünmeden edemiyorum” demişliği vardır. NME dergisi Moz’a yönelik ırkçılık suçlamalarının hesabını mahkemede verdi ve özür dilemek zorunda kaldı. Ama maalesef Moz’un ırkçı olmadığını söylemek mümkün değil.
İşte bu düşüncelerden kurtulamadım, konser boyunca. Oysa Morrissey hakikaten formdaydı, Smiths’ten çaldığı şarkılar muhteşemdi (solo dönemi beni o kadar ilgilendirmedi hiç). Seyirci de, orkestra da, ses düzeni de süperdi. Ama işte böyle… Keşke yerimden hiç ayrılmasaymışım.

Caz Festivali’ndeki bir diğer konserde Antony de Açıkhava’da az vaaz vermedi. “Gay’leri seviniz, sevdiriniz; her şey daha iyi olacak, bakın SSCB çöktü, Berlin Duvarı yıkıldı” falan gibi vaazlar Antony’nin sevimliliği ve çocuksuluğu olmasa çekilmezdi.

Festivalin soul’cusu Erykah Badu ise bizim “Kadirizm”ize nazire yapmak istermiş gibi “Baduizm” diye bir albüm yapmış bir hatundur. Onun t-shirt’ünde ise çok anlamlı bir cümle vardı “Ben bir mülteciyim!”. Helal olsun soul sister’ımıza (ruh/soul müziği kardeşimiz) dedik. Her şarkısının sonunda derin anlamlar içerdiğine emin olduğumuz ama bu anlamları bilemediğimiz bir göğü selamlama hareketi yapması ve güneş tanrıçası halleri kabulümüzdür.
Ama en iyi pop/ rock galiba vaaz vermeyen rock. Diyeceğini pes perdeden, slogana indirgemeden verebiliyorsan en büyük sensin. Yoksa bir gün U2’nun solisti Bono gibi söylediklerinin yuhalandığına tanık olabilirsin. Söylemedi deme Morrissey!

One Love’a ise gitmedim. Ama yaşananlar için bir şey söylemek isterim. Eğer Sivas’ta 1993’teki Pir Sultan Abdal Şenliği gerici kalabalıkça engellendiğinde, devlet şenlikçilere sahip çıksaydı, o katliam yaşanmazdı. O katillerin çoğu özgürce yaşayıp, evlerinde ölmeselerdi bugünlere gelmezdik. Artık, Aya İrini’den, Tophane’ye, Ramazan’dan, Üç Aylara bir yasaklar listesi var hayatımızda. Dahası da sırada bekliyor. İf’in “gökkuşağı filmleri” bölümü hedefte. Zaferleriyle coşuyor ve daha fazlasını istiyorlar. Her şeye egemen olmadan rahatlamayacaklar. Biz ne yapacağız?