Önceki hafta miyadı dolan cep telefonum isyan etti ve kullanılmaz hale geldi. Dört-beş gün cep telefonsuz dolaştım. Hoş,

Önceki hafta miyadı dolan cep telefonum isyan etti ve kullanılmaz hale geldi. Dört-beş gün cep telefonsuz dolaştım. Hoş, zaten genellikle kapalı olur, ki beni tanıyanların en fazla şikâyet ettiği huylarımdan biridir. Sık duyarım, “Kardeşim kaç gündür ulaşılamıyorsun! Madem sürekli kapalı tutacaksın o telefonu niye taşıyorsun” vb serzenişleri.

Aslına bakarsanız, işyerimin her daim bana ulaşma zorunluluğu olmasa cep telefonu kullanı r mıyım, emin değilim. Zaten ilk telefonumu da, ulaşmak istediği bir gün bunu ‘başaramayan’ eski patronum almıştı, yıllar önce...

O vakitler, sadece ben değil, tanıdığım bir kısım insan da bu yeni icada soğuk bakıp satın almaktan imtina etmişti, “aman çok mu lazım” diye... Lakin zamanla hepimiz teslim olduk, başlangıçta sadece konuşma yapılıp yazılı mesaj gönderilen, şimdilerde ise video çekip internete bağlanan bu ufak alete...

***

Her neyse... Cep telefonsuz geçen dört-beş gün boyunca bir boşluk hissettiğimi itiraf etmeliyim. Ama birilerinin beni arayamıyor olmasından değil, benim istediğim anda bir başkasına ulaşma imkânından yoksun olmamdan...

O zaman düşünmeden edemedim, cep telefonunun olmadığı dönemlerde nasıl iletişirdik, diye... “Daha neler, herhalde dumanla değil!” diyenleriniz olmuştur. Haklısınız, tabii telefonla, ama sabit telefonlarla... Fakat, ev ve ofis dışında telefon kulübesine gerek duymadan bir GSM operatörünün hizmet verebildiği her yerden (yani artık hemen hemen her yerden) dilediğiniz insana ulaşmanın önemli bir fark olduğunu kabul etmek gerekir.

12 Eylül’ün hemen sonrasında, cuntayı protesto etmek için Ankara’da düzenlenen bir korsan mitingi hatırlıyorum. Nasıl diyeyim... Evet, ‘organizasyon sorumluları’ diyebiliriz... Bu arkadaşlar birbirleriyle irtibatlarını telsiz marifetiyle sağlamışlardı da, günlerce o mitingin sözü edilmişti, “ne organizasyon ama!” diye...

Ayrıca... 8-10 yıl öncesine kadar, mesela üç gün sonraya verilen bir randevu için yer ve saat tespit edilir, bu akılda tutulur, genellikle de verilen söze sadık kalınırdı. Şimdilerde ise, önce “o gün telefonlaşalım” deniyor. O gün gelince “akşama araşalım” oluyor; akşam olduğunda bir telefon trafiği daha:

“Sen nerdesin?”

“Falanca yerde.”

“İyi, ben de filanca yerdeyim. Falan yerde bir saat sonra. Okey?”

“Okey!”

Bitmedi. Buluşma vakti geldiğinde, malum yere ilk ulaşan bir telefon daha ediyor: “Ben geldim, sen nerdesin?”

“İçeri girmek üzereyim!”

***

Buradan bir mukayese yapıp ‘teknolojinin insan hayatına getirdiği kolaylıklar’ geyiğine girecek değilim.

Asıl sözünü edeceğim, bu aletin geri dönüşü olmaksızın hayatla ilişkimizi değiştirmiş olması. Herkesin herkese neredeyse her an ulaşabiliyor olmasının beraberinde getirdiği ulaşabilme/ kontrol edebilme duygusu (ya da güveni), cep telefonundan yoksun kalınan koşullarda yerini tuhaf bir yalnızlık ‘korkusuna’ bırakıyor. Sanki o sıra çok acayip bir şeyler oluyor da biz bunları kaçırıyoruz. Çünkü ulaşılamıyoruz/ulaşamıyoruz!

Bu arada, artık kimsenin aklına bir başkasını evinden aramak düşüncesinin kolay kolay gelmediğ ini de unutmayın. İsterseniz cep telefonunuzdaki rehbere bir göz atın, kaç arkadaşınızın ev telefonu kayıtlı...

***

Cep telefonu bahsini, bu cihazın insan hayatı üzerinde yol açtığı ölümcül tehdide dair örnek bir vakayla bitirelim. (Kaynak: msnbc)

Yer, Yemen. Tarih, Kasım 2002. Ülkenin ıssız yollarından birinde seyretmekte olan otomobilin ön koltuğunda oturan şahıs, cep telefonuyla bir başka numarayı arar. Kullandığı telefonun numarası ABD’ye ait bir casus uydusuna takılır, çünkü ‘teröristler’ tarafından kullanıldığından kuşkulanılan bir numaradır; ardından Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) bilgisayarlarını harekete geçirir. Konuşan şahsın sesi bilgisayar sistemiyle incelenir ama bilinen hiçbir ‘teröristin’ ses kaydıyla uyuşmamaktadır. Bu arada otomobilin arka koltuğunda oturan bir başka şahsın sesi uyduya takılır, sesin sahibinin ABD’ye yönelik saldırılarda sorumluluğu bulunan Ebu Ali elHariti olduğu anlaşılır. Sonrası kolaydır. CIA, insansı z bir avcı uçağına talimat göndererek füze saldırısı düzenler. Arabadaki herkes öldürülür.

Gelelim kıssadan hisseye...

Bir: Sağolsun cep telefonu sayesinde, her birimiz istediğimiz her an ve her yerden bir diğerine ulaşıyoruz, lakin istediği her an ve her yerden hepimize ulaşan birileri daha var.

İki: Arap ‘teröristlerle’ aynı otomobile binme