Futbol seyredenler de -her şey gibi- ikiye ayrılır: Televizyondan izleyenler ve tribünden izleyenler. Evde izleyenlerdenseniz eşinizin televizyonun önünden geçmesi; kafede, restoranda izliyorsanız garsonun kötü servisi ya da alınan muhtemel “maç izleme parası” en büyük derdinizdir. Gel gelelim tribüncüyseniz dertler saymakla bitmez. 

Son yıllarda pek moda olan “statların şehir dışına taşınması” fikrine karşı olduğumu daha önce de söyledim. Özellikle İstanbul gibi birden fazla takımı olan ve taraftar kalabalıklarının kaosa neden olabileceği şehirlerde bu düşünceyi anlamakla birlikte pek hak veremiyorum. Zira bir semti dolduran taraftarın hem semt ekonomisine katkı yaptığını hem de yarattığı atmosferle güzellik kattığını savunuyorum. Kaldı ki her şeyin ötesinde “semt”in takıma ve taraftara moral verdiğini biliyorum. Çok şehir dışı sayılmamasına rağmen istediğiniz Galatasaraylıya sorun stadının yerinden memnun mu? Oysa Beşiktaş ve Fenerbahçe stadı ne güzeldir. Semtin göbeğinde; akın akın, renk renk gelen seyircisini bekler.

Bu nedenle Atatürk Olimpiyat Stadyumu yapılırken dahi onun boşa olduğu belliydi. Bahtımızda bir sezon orada oynamak olduğundan en çileli zamanı gördüm. Arabaların dağa taşa bırakılıp yolun kalanının -neredeyse- katırlarla gidildiği; dışarısı yaz gibiyken montlarla, çift çoraplarla, atkı-bere, en kuytu yere sinerek maç izlenilen zamanları... Diyeceksiniz ki zaten stad futbol için yapılmadı, adı üstünde Olimpiyat Stadı. Ben de derim ki staddaki rüzgâr hızı kabul edilebilir seviyenin üstünde olduğundan burada kırılan hiçbir rekor kabul görmüyor. Yani stadı nereden tutsak elimizde kalır. Yıllar içinde bir sürü çözüm yaratılmaya çalışıldı ama nafile. O zamanlar ancak stadı ite ite Mecidiyeköy’e götürmenin çözüm olduğunu söylerdik. Meğer projemiz çok absürd değilmiş. Şimdi Fatih Terim’in “çılgın projesiyle” stad temeli 90 derece çevrilecekmiş. Çatılar kapanacak, yanına AVM dikilecek ve hayata döndürülecekmiş. Çok maliyetli olsa da tek çözüm buymuş. Bu da olmaz da bizim projeye kalırlarsa çocuklarla toplanır omuz veririz artık.