Hafta sonundan beri çocuklarla yatıp, çocuklarla kalkıyorum. Tabii 23 Nisan da var, ancak asıl neden o değil.

Hafta sonundan beri çocuklarla yatıp, çocuklarla kalkıyorum. Tabii 23 Nisan da var, ancak asıl neden o değil.

 

Önce Ankara’da bir restoranda mükellef bir kahvaltı eşliğinde Sayın Kılıçdaroğlu’ndan CHP’nin çocuk politikasını dinledik. Sunum, birkaç gündür televizyonlardan izlediğiniz çocuk filminin gösterimiyle başladı. Hani şu; elinde tartı ile gecekondudan çıkan yoksul çocuğun, bir restoranda yemek yemekte olan varsıl çocuğa baka kaldığı ve CHP liderinin “Hangi ana baba ister, bir çocuk yerken diğeri baksın?” diye sorduğu film.

CHP’nin çocuk raporu mevcut duruma ilişkin verileri ortaya koyuyor: 6 yaştan küçük her üç çocuktan birinin yoksul olduğu, çocuk yoksulluğunun kırsal bölgelerde yüzde 40’a ulaştığı bir ülke Türkiye. Tüm yaş grupları arasında en yüksek yoksulluğun 0-14 yaş grubunda bulunduğu bir ülke… Kamu kaynaklarının yalnızca yüzde 6.5’ini 0-6 yaş grubundaki çocuklara ayıran ve hiçbir istatistiğin yeterince açıklayamadığı acı tabloyu düzeltebilecek bütçeyi yapamayan bir ülke.

Siyasetin çocuğu merkezi bir yere koymaya başlaması olumlu tabii. Olumlu ne demek, elzem!

Bu gazetenin okurları, daha gazeteyle ilk buluştukları günlerde, yaşı kadar kurşunla yaşamdan koparılan Uğur Kaymaz’ın öyküsüyle sarsılmışlardı. 21 Kasım 2004’de, akşamüstü, Mardin Kızıltepe’de, Turgut Özal mahallesinde, daha 30’undaki babasıyla birlikte, evinin önünde annesinden, kardeşlerinden, okulundan, arkadaşlarından, mahallesinin tozlu çamurlu sokaklarından, çocukluğundan ve hatta yoksulluğundan koparılıp alınan Uğur’un öyküsüyle…

Uğur asla çocukluğunu arayamayacak!

BirGün’ün manşetiydi dün: Artık çocuklar hedefinde polisin. BDP’nin “Demokratik Çözüm Çadırı” eylemlerinde yaralanan, tutuklanan çocuklar oluyor. “Şırnak’ın Silopi ilçesinde 7 yaşındaki iki çocuk ‘polise taş attıkları’ iddiasıyla yaka paça gözaltına alınarak Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü”.

Nusaybin’de çıkan olaylarda 10 yaşındaki E.D. ve 11 yaşındaki F.A. kafalarına gaz bombası isabet etmesi sonucu yaralandılar. 12 yaşındaki H.İ.’nin yaralanma nedeni ise polis tarafından darp edilmek!

Uğur’un öldürüldüğü topraklarda, öyle ya da böyle ölen, öldürülen çok çocuğumuz oldu şimdiye kadar. Hala ölüyorlar. O çocuklar büyüyemeyecek ve çocukluklarını arayamayacaklar…

Beni ölen çocuklarımız kadar etkileyen bir başka çocuk öyküsünü, yıllar önce ziyaret ettiğim Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nde dinleyip yazmıştım bu köşede. “Köpek olmak isteyen çocuk”tu başlığı yazının:

“Üniversitemizin Gönüllü Eğitimciler Kulübü var. Yardım etmek ve destek olmak için bir ilkokul arıyorlardı. Tekkeköy Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nu seçtiler. Bir öğretmenin anlattığı öykü yüzünden. Öğretmen sınıfta çocuklara ne olacaklarını soruyormuş. Polis, mühendis, öğretmen diyenler çıkmış. Bir çocuk ‘Köpek olmak istiyorum’ diyor. ‘Neden’ sorusunun yanıtı ise inanılmaz: ‘Onlar her gün et yiyor. Ben daha hiç yemedim’” diye anlatmıştı dönemin rektörü Prof. Ferit Bernay.

Yine Samsun’dan, yine Tekkeköy ilçesinden geldi haber. 2.5 aylık Kübra Nazar Bakırcı, artık otopsi raporu ile de kesinleşti ki, açlıktan öldü. İşsiz bir baba ile tencerede işsizlik ve yoksulluk kaynatan bir ananın bebeğiydi Kübra.

Köpek olmak isteyen çocuk, büyümeyi başarırsa, dönüp çocukluğunu arar mı, bilemiyorum. Ama Kübra arayamayacak bebekliğini!

Ankara Arena Spor Salonu’nda Dünya Çocuk Oyunları’nın açılışını yaparken, Başbakan da değindi çocuk konusuna; “Eğlencelerinize devam edin. Bizim oynadığımız gibi mahalle, sokak aralarındaki oyunları siz de oynayın. Parklarda, bahçelerde eğlenin, çocukluğunuzu doyasıya yaşayın. Bir daha çocuk olamayacaksınız bunu bilin. Ben, çocukluğumu arıyorum, sokak aralarında çamurların içerisinde yuvarlandığım günleri arıyorum” dedi.

Ne Uğurları, Kübraları olsun memleketin, ne de köpek olmak isteyen çocukları. Arayabilecekleri çocuklukları olan çocuklarımız olsun sadece!
 
Not: Odatv’de bir aklı evvel “BirGün’ün Havetçi başyazarı” demiş benim için. Bu köşenin okurları yazdıklarımı anlıyor, anlamayana anlatmaya çalışmak da boşuna.