Cumartesi Anneleri, 732’inci buluşmasında, 1 Nisan 1996 tarihinde gözaltında kaybedilen dönemin İşçi Partisi Başkanı Talat Türkoğlu’nun akıbetini sordu. Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin cezalandırılması için yıllardır mücadele eden Cumartesi Anneleri, 732’inci kez polis ablukasına rağmen bir araya geldi. Çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi katıldığı eylemde, gözaltında kaybedilenlerin […]

Cumartesi Anneleri: 14 hükümet geçti, Talat  Türkoğlu nerede?

Cumartesi Anneleri, 732’inci buluşmasında, 1 Nisan 1996 tarihinde gözaltında kaybedilen dönemin İşçi Partisi Başkanı Talat Türkoğlu’nun akıbetini sordu.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin cezalandırılması için yıllardır mücadele eden Cumartesi Anneleri, 732’inci kez polis ablukasına rağmen bir araya geldi. Çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi katıldığı eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındı. 23 yıl önce gözaltına kaybedilen Talat Türkoğlu’nun akıbetinin soran Cumartesi Anneleri adına bu haftaki açıklamayı Gözaltında Kayıplar Komisyonu üyesi Sebla Arcan okudu. 

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri ihlal ettiğini  vurgulayan Arcan, “Temel hak ve özgürlükleri kendi varlığına tehdit olarak algılayan bir yönetim ve kurumlaşmanın yarattığı hukuksuzluk iklimi adeta Türkiye’yi esir almış durumda. Bizim buluşmalarımız, antidemokratik sistemin yarattığı yargı mekanizmasının korumadığı hak ve özgürlüklere sahip çıkma çağrısıdır” dedi.

“POLİS TAKİBİNDEYDİ”

Bu hafta 1 Nisan 1996 tarihinde İstanbul‘da gözaltında kaybedilen Talat Türkoğlu için adalet isteyen Arcan, sosyalist kimliğiyle bilinen ve İstanbul Avcılar’da yaşayan 45 yaşındaki Türkoğlu’nun kaybedilmeden önce “4 kez gözaltına alındığını, yoğun işkence gördüğünü ve yıllarca cezaevinde kaldığını” söyledi. Annesini ziyaret etmek üzere 29 Mart 1996 tarihinde otobüsle İstanbul’dan Edirne’ye gittiğinde polis takibinde olan Türkoğlu’nun bu durumu kardeşlerine aktardığını dile getiren Arcan, 1 Nisan 1996 tarihinde İstanbul’a doğru  yola çıkan Türkoğlu’ndan  bir daha haber alınamadığına dikkat çekti.  

Oğullarında haber almayan Türkoğlu Ailesi’nin, İnsan Hakları Derneği  (İHD) ve Af Örgütü beraberinde  53. Hükümetin tüm ilgili kurumlarına başvurduğunu ancak tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığına işaret eden  Arcan, konu Meclise taşınmasına ve soru önerge verilmesine rağmen resmi makamların Talat Türkoğlu’nun gözaltına alınmadığını ve nerede olduğunun bilinmediğini iddia ettiğini söyledi.

“AÇIK, CİNAYETi  İTİRAF ETTİ”

1997 yılında “Talat Türkoğlu’nun eşkâl, kullandığı saat, giysi, ayakkabı, cüzdan bilgilerini ayrıntıları ile veren JİTEM mensubu Kasım Açık’ın cinayetini itiraf ettiğini” belirten Arcan, “Açık, Talat Türkoğlu’nun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent’te polisler, askerler ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından sorgulandığını itiraf etti. Talat Türkoğlu’nun işkence ile öldürülerek cesedinin Meriç Nehri’ne atıldığını söyledi. Olay yerinin krokisini çizdi. Olaya katılanların isimlerini verdi. Tüm bunları detaylı bir biçimde yazılı ve imzalı olarak beyan etti. Kasım Açık’ın ifadesi üzerine Türkoğlu Ailesinin ek bir soruşturma yapılması için savcılığa yaptığı başvuruda etkin soruşturma yürütülmeyerek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Yapılan tüm başvurularda iç hukuktan sonuç alınamadı” diye konuştu.

Davanın 1 Kasım 1998 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındığını aktaran Arcan, AİHM’in 17 Mart 2005 tarihli kararı ile Talat Türkoğlu’nun kaybolmasına ilişkin şartlara yönelik yeterli ve etkili bir soruşturma yapmadığından ötürü Türkiye’yi mahkûm ettiğini belirtti.

14 HÜKÜMET DEĞİŞTİ ANCAK ADALET HİÇ GELMEDİ

AİHM’in Türkiye’yi mahkûm etmesinin ardından avukat Gülizar Tuncer, Edirne Savcılığı’na dilekçe ile başvurarak soruşturmanın derinleştirilerek sürdürülmesi talebinde bulunduğunu belirten Arcan, “14 Nisan 2016 tarihinde Edirne Savcılığı, evrensel hukuka aykırı bir biçimde zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdiğine dikkat çekti. Bu karar üzerine Edirne Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz başvurusu yapıldıysa da, 26 Temmuz 2016 tarihinde yapılan itiraz reddedildi. Aile adına davayı takip eden İHD avukatı Gülizar Tuncer, 18 Ağustos 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Talat Türkoğlu’nun gözaltında kaybedilmesinden bu yana 14 hükümet değişti ancak adalet hiç gelmedi” dedi.

“ŞİKAYETÇİYİM”

Açıklamanın ardından söz alan gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın ağabeysi Mikail Kırbayır okullarda çocuklara öğretilen “Ardahan’dan Edirne’ye benim güzel bir yurdum var” söylemine atıfta bulunarak, bu topraklarda kendilerinden sonra gelen evlatlarının fikri hür, vicdanı hür bir şekilde yaşaması için mücadele verip can verenlere yıllardır tabii tutuldukları adaletsizliği şikayet etti. Kırbayır,  şunları ifade etti:

“Sizlerin canınız pahasına kazandığınız bu topraklarda yaşayan torunlarınızın yaşam hakları keyfi ve yargısız infaz sonucu ellerinden alındığı gibi bu topraklarda bir mezar yeri dahi verilmemiştir. Şikayetimdir! ‘Gavur oğlu’ Edison, ampulü icat ederek dünyayı aydınlatırken, ‘Müslüman evlatları’ bizim canlarımızı, yüreklerimizi, yaşam haklarımızı elimizden alarak hayatımızı zindana çevirmişlerdir. Biz sesimizi, acımızı Galatasaray Meydanı’ndan dünyaya duyurmaya çalışırken bizi şimdi yönetenler iki duvar arasına sıkıştırdılar. Buradan sizlere sesleniyoruz; biz memnun değiliz, hakkımızı helal etmiyoruz. Şikayetimiz bundandır!”

“HİÇBİR GÜÇ BİZİ SUSTURAMAZ”

Son olarak  söz alan Talat Türkoğlu’nun kardeşi Münübe Türkoğlu, İşçi Partisi başkanlığı yapan Talat Türkoğlu’nun sosyalist kimliğinden ötürü devlet tarafından kaybedildiğini beliterek şunları kaydetti:

“Hiçbir güç kardeşimiz için adalet isteyen bizleri susturamaz. Ülkemizde adalet sağlanıncaya, kayıpların akıbeti açıklanıncaya kadar buradayız. Siz de gelin! Gerçeklere gözünü kapamış bir toplum adalete özgürlüğe ulaşamaz, o ülkeye bahar gelmez. Talat’ı bulmaya anamın ömrü yetmedi. Kayıpların yaşam hakkı, kayıpları aradığımız Galatasaray Meydanı gasp edildi. Neden? Yasımız bitmedi. Talat’ı toprak ana ile buluşturmadıkça devlet eliyle işlenen bu suçu unutmayacağız.”