Demokrasi nefretinden doğan sandık aşkı
Fotoğraf: AA

Konuk Yazar: Dr. Ali Mert TAŞCIER - Siyaset Bilimci/ Yerel Yönetim Uzmanı

Büyük aşkların nefretle başladığına dönük bir inanış vardır. Acaba demokrasi nefreti, sandık aşkı yaratır mı? Malum, demokrasi denilince ilk akla gelen sandık. Elbette demokrasinin temel ilkeleri olan temsil ve katılım açısından bu doğru. Ancak tek başına yeterli mi? Demokrasinin evrensel ilkeleri olmadan sandığın tek başına anlamı olur mu? 

Otoriter yönetimlerin demokrasiden nefret ettiği varsayımından hareketle sandığa aşık olmaları oldukça tutarlı bir eylem. Sandıktan çıkan tiranlar, otoriterler düşünülünce, sandık bu durumlarda sadece meşruiyet aracı oluyor. 

Demokrasi nefretinden doğan sandık aşkının karşılıksız (platonik) olması da muhtemel. Çünkü katılımı düşük seçimler ve oralardan çıkan sonuçlar bunun göstergesi. Nazım’a atıfla sen sandığı seviyorsun diye, sandığın da seni sevmesi şart mı? 

Konuyu özetlemek için soruya ihtiyacımız olacak: Sandık her şeyi temizler mi? 

YANLIŞ YÖNTEMLİ SEÇİMLER 

Geçtiğimiz gün BirGün’de belediye meclis seçimlerindeki yüzde 10’luk kesmeyi ele almıştık. Bu ayrıntı, temsilde adalet yönetimde istikrar eşleşmesinde, istikrar gerekçesi/bahanesiyle yönetim lehine dengeyi nasıl bozuyor değerlendirmiştik. Bu yöntemin antidemokratik niteliği ortadayken, çıkan sonuç ne derece demokratik olabilir? Sadece sandık var diye demokrasiden bahsetmek yetersiz. 

Evrensel ilkelerin sıralanmasının yanında, kullanılan yöntemlerin de buna uygun olması zaruri. Örneğin, seçim sistemi temsilde adalet yerine yönetimde istikrara ağırlık veriyorsa sonuç ne kadar demokratiktir? Seçim sistemi ve yöntemler de amaca uygun olmalı. Temsilde adalet ise demokratik bir yöntem için olmazsa olmazdır. Bu bir dernek seçimi için de söz konusu, belediye meclis seçimi için de. 

BÜYÜKŞEHİRDE TEMSİLİYET 

Bir sandık varsa hem katılım hem de temsiliyet ön plana çıkar. Sandığa giren her bir oyun karşılığını bulması, ilgilisini seçerek temsiliyet sağlamasını beklemek doğaldır. Ancak o kadar çok yan unsur kullanılıyor ki sonuç amaca uymuyor. 

Hemen somut bir örnek verelim: Bilindiği gibi, büyükşehir belediye meclisleri, ilçelerden seçilerek gelen belediye meclis üyelerinden oluşuyor. İlçe belediye meclis üyelerinin beşte birinin katılımıyla büyükşehir belediye meclisi ortaya çıkıyor. Beşte birlik dilimdeki kişi, her iki meclisin de üyesi oluyor. Özetle seçmen, ilçe belediye meclisi üyesini seçerken, büyükşehir belediye meclis üyesini de belirlemekte, bunun için ayrı bir seçim yapılmamakta. İlçe belediye başkanı da bu meclisin üyesi. 

İlçe belediye meclislerinin hepsine aynı oranı koyarak bir meclis oluşturmak, temsilde adalete nasıl katkı sunar? Bunu net olarak rakamlara dökelim. 2019 yerel seçimleri sonrasında 950 bin nüfuslu Ankara Çankaya, belediye başkanı ve bir kontenjan üye ile birlikte büyükşehir belediye meclisinde 10 kişi ile temsil edildi. Aynı yıl, 90 bin nüfuslu Çubuk ilçesi ise belediye başkanı ve kontenjan üye dahil edildiğinde aynı mecliste 6 kişiyle temsil edildi. 36 bin kişilik Akyurt ise belediye başkanı ile birlikte 4 üyeyle büyükşehir belediye meclisinde yer aldı. Rakamlardan da anlaşılacağı üzere, ilçe belediyelerinin büyükşehir meclisinin temsilinde genel olarak adalet özelde ise temsilde adalet söz konusu değil. Eğer “sandık, temsil, vb.” söz konusu olacaksa bu adaletsiz rakamları “demokrasinin” hangi ilkeleri ile açıklamak mümkün? 

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NASIL SEÇİLMELİ? 

Demokrasi için sandık olmazsa olmaz, ama tek başına yeterli olmayan bir unsurdur. Büyükşehir belediye meclis üyelerinin seçimi konusunda da gördüğümüz gibi sadece sandığa girildiği ya da sandıktan çıktığı için kullanılan yöntemin demokratik olduğu, temsilde adaleti sağladığı düşünülmemeli. 

Büyükşehir belediye meclisinin seçiminde kullanılan yöntem değiştirilmelidir. Her ilçe seçim çevresinden büyükşehir belediye meclisine gönderilecek üyelerin seçimi ayrı yapılabilir. Yani büyükşehir statüsündeki yerlerde yerel seçimlerde ayrı bir oy pusulasıyla büyükşehir belediye meclis üyeleri seçilebilir. Bu ayrı seçim için gelecek en temel eleştiri, “bu üyelerin ilçe ve büyükşehir arasında iletişimi sağladığı, ayrı seçildiği zaman bunun bozulacağı” yönünde olacaktır. Bahsi geçen sorun, ayrı seçilse de büyükşehir meclisindeki üyelerin, kendi ilçelerinin belediye meclislerinde doğal üye sıfatı kazanmasıyla halledilebilir. İlçe belediye meclisinde oy hakkı olmasa da söz hakkı olan üyeler, iletişimin kopmamasını ve hizmette aksamamayı sağlayabilir. 

Bazı kavramlara aşırı anlam yüklemek, onunla her şeyi açıklamaya çalışmak, hiçbir şey açıklayamamakla sonuçlanabiliyor. Demokrasi de kavram olarak kimi zaman bu hale gelebiliyor. O nedenle ilkeler net olarak ortaya konulmalı ona göre hareket edilmeli.