Memleketimizde kırk beş gün sonra -tanrı yokluğunu göstermesin- yeni bir seçim var. Bir önceki seçimden çıkalı daha bir yıl olmadı. Hadi bakalım kolay gelsin! 

Bu neyi gösteriyor? 

Demokrasimizin ne kadar istim üstünde olduğunu… Bir ülkede dur durak bilmeden seçim yapılıyorsa, orada son derece güzel işleyen bir demokratik rejim var demek değil midir? 

Eskiden yönetici takımı canı sıkılınca “ver sıkıyönetimi” derdi. Yeni tarz demokrasi mucitleriyse her sıkışma anında büyük bir özgüvenle milletine dönüyor, “buyurun sandığa” diyor. 

Demokrasinin güzelliği de burada zaten… Bol bol seçim yapmak! Ölçüyü “seçmek” üzerinden alınca en şahane demokrasiyi karpuz sergilerinde görebiliriz: 

-Haydeee seçmece bunlar, seçmece!.. 

Büyük semt pazarlarının tekstil ürünleri için tahsis edilmiş bölümlerini de yabana atamayız. Üst üste yığılmış giysilerin tepesine çıkmış pazarcı avazı çıktığı kadar bağırarak müşterilerini çağırır: 

-Seç beğen al hanım, seç beğen al! 

Seçme hakkına riayet çok değerlidir. Bir başka ifadeyle söylersek şöyle diyebiliriz: 

-Seçme hakkı, seçmene bırakılmayacak kadar önemlidir! 

Memleketin bütün partileri bu önemli kurala büyük bir sadakatle sarılıyorlar. Her seçimde adaylarını kendi kendilerine belirliyorlar. Kimseyi karıştırmıyorlar. Sonra seçmenlerine sunuyorlar. Tıpkı şef garson gibiler:   

-Bugün şunu tavsiye ediyorum! 

Tabii yerseniz! 

Memlekette demokrasi var, dibine kadar! 

Bu alanda çok çaba harcayanlara “emekli siyasilerin” de tavsiyeleri olmaz değil: 

-O kadar uğraşma kimse bu işin dibini bulamadı! 

Define bulacağız diye Gümüşhane dağlarındaki 12 bin yıllık Dipsiz Göl’ün dibini bulma azmi, pekâlâ demokrasinin de dibini bulabilir. Umudu kesmemek lazım! 

Mart ayının -dibindeki- son pazar günü yapılacak yerel seçimlere bütün partiler kendi adaylarıyla hazırlandılar. İktidar hariç!.. Uluslararası temaslarda bile “diplomatik delikanlılık” aradıklarından içerde rakiplerinin karşısına “tek başına” çıkmayı cesaret yoksunluğu olarak kabul ediyorlar. 

Demokrasi konusunda çok büyük adımlar attılar. 

Dünyanın en demokratik ülkeleri arasında kabul edilen İngiltere’nin yazılı bir anayasası yoktur.  Biz de var. Daha doğrusu var gibi… İktidar ise anayasaya uymaktan sıklıkla kaçınıyor. Kötü bir amacı yok. Anayasayı fiilen geçersiz hale getirip İngiltere düzeyine çıkmak istiyor olabilir: 

-Zaten uymuyoruz, kaldıralım gitsin! 

Muhalefet ise “iktidara gelince” diyor: 

-Her şeyi düzelteceğiz! 

İktidar da onlara kolaylık olsun diye memleketi dümdüz etmeye devam ediyor.   

Güzel bir ortam mevcut memlekette… Karşılıklı anlayış, hoşgörü, dostane yaklaşımlar göz yaşartıyor. Görev mevkileri, ilkokullarda topu yerde sektirerek oynanan neşeli oyun gibi devrediliyor: 

-Al kardeşim, bal kardeşim/ Ben yoruldum, sen oyna! 

Hepsine şöyle uzaktan bakınca gönül rahatlığıyla manzaranın adını koyabiliriz: 

-Demokrasi şenliği!