Anlaşma, ülkemizin doğal varlıkları ve enerji kaynaklarının altın bir tepsi içinde BAE şirketlerine tahsisini öngören, ülkemizin egemenlik haklarını ihlal edici nitelikte. Birçok doğal kaynak ve elektrik üretim sahalarının, kârlı bulmaları durumunda finansman temin etmeleri vaadi karşılığı, öncelikli olarak BAE şirketlerine tahsis edilecek.

Doğal varlıkların ve enerji kaynaklarının talanında yeni aşama: Enerji ve madencilikte yasa değişiklikleri

Oğuz Türkyılmaz - TMMOB Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı

Cumhurbaşkanı’nın BAE ziyareti kapsamında 19. 7. 2023 tarihinde BAE ile üzerinde mutabık kalınan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Arap Emirlikleri Hükümeti Arasında Enerji ve Doğal Kaynaklar Alanında Strateji Ortaklık Çerçeve Anlaşması”, geçtiğimiz haftalarda onay için TBMM Başkanlığına sunulmuştu. 

Anlaşma, ülkemizin doğal varlıklarının ve enerji kaynakları altın bir tepsi içinde BAE şirketlerine öncelikli olarak tahsisini öngören, ülkemizin egemenlik haklarını ihlal edici nitelikte. Birçok doğal kaynak ve elektrik üretim sahasının, kârlı bulmaları durumunda finansman temin etmeleri vaadi karşılığı, öncelikli olarak BAE şirketlerine tahsis edilecek. Anlaşma uyarınca; yenilenebilir enerji kaynaklarından; 

1) 2.500 MW kurulu güçte deniz üstü rüzgâr santralları kurmaya uygun bir saha, 

2) Kurulacak pompaj depolamalı HES’lerden 2.000 MW’lık bölümü,  

3) Batarya depolamalı 3.000 MW RES ve GES kapasitesi, 

4) 5.000 MW yeşil hidrojen veya amonyak üretim projesi 

BAE şirketlerine verilecek. Ayrıca 3.000 MW doğal gaz santralı, 3.000 MW yerli kömür santralı ve 6.000 MW nükleer santral yatırımı da BAE şirketlerine ayrılacak. Bu süre içinde BAE tarafına önerilen tüm projelerin sahaları, bir buçuk yıl veya daha uzun sürelerle, diğer şirketlerin erişimine kapalı olacaktır. Bu uygulama BAE şirketlerine tanınan haksız bir avantajdır. Öte yandan, finansman bulma adına, önümüzdeki dönemde başka ülkelerle benzer anlaşmalar yapılmasının da önünü açmaktadır.  

Bugünkü kurulu gücün dörtte birine yakın kapasiteyi yalnız BAE sermayesine sunma girişimi, BAE şirketlerine, başta ihale mevzuatı olmak üzere cari uygulamalar ve yasalarla çelişen özel ayrıcalıklar tanıyor. 

İktidar sözcülerinin, geçtiğimiz yıllarda Afşin-Elbistan’da kömür yakıtlı santral yapacağını müjdeledikleri BAE kökenli bir enerji şirketinin, bir gün ofislerini kapatıp sessizce ülkemizden sessizce kaçtığını unutmadık. Salımları nedeniyle, kömür yakıtlı santralların sınırlanması, dünya ölçeğinde gündemde iken, sınırlarda karbon denetimin başlayacağı bir süreçte, BAE şirketlerinin Türkiye’de kömürlü santral kurmaları pek olası gözükmüyor. Nükleer santrallarla ilgisi, Güney Koreli santral imalatçısı KEPCO’nun ülkelerinde inşa ettiği santralla sınırlı olan BAE’nin, teknoloji alanında Türkiye’ye bir katkısı olamaz. Olsa olsa işlevi, büyük olumsuzluklar ve riskler barındıran nükleer santral yatırımlarında bir firmanın ülkemiz topraklarında yer tutmasına destek olmak olacaktır. 

BAE ile yapılan ticari nitelikteki bir anlaşmayı TBMM onayından geçirip, uluslararası bir sözleşme hüviyeti vermek de doğru ve süreci ulusal hukukun denetiminin dışına taşınmaya çalışılması da iyi niyetli bir davranış olarak yorumlanamaz.  

ESAS HEDEF YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI 

Kısa bir süre önce, bir grup AKP milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığına sunulan ve jet hızıyla Komisyondan geçip Genel Kurul gündemine giren enerji ve madencilikle ilgili yasa tasarısı, esas olarak, şirketler lehine, ülke ve toplum yararının aleyhine hükümler içeriyor. Yapılacak değişikliklerin BAE ile yapılan enerji anlaşmasının uygulanmasını kolaylaştırmayı amaçladığı da söylenebilir. Getirilen düzenlemeyle, denizlerin, baraj gölleri ve tabii göllerin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca yenilenebilir enerji kaynak alanı olarak ilan edilen alanlarında “imar planı yapılmaksızın yenilenebilir enerji üretim santralleri kurulmasının” yasal altyapısı oluşturulmakta. Devamla, “baraj gölleri, suni göller ve tabii göllerde imar planı yapılmaksızın 14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa göre hidrolik kaynaklara dayalı ön lisans veya üretim lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından yenilenebilir enerji kaynağına dayalı birden çok kaynaklı üretim tesisi kurulabilir” denilmekte. Böylece, göllerde, ırmaklarda, denizlerde yaşam döngüsünün olumsuz şekilde etkilenmemesini ve doğal dengesi içinde devamını sağlayacak tedbirler alınmaksızın, su yüzeylerine konulacak güneş panelleri, tabana döşenecek kablolar vb, yenilenebilir enerji yatırımı yapıyoruz söyleminin arkasına saklanarak, bu su varlıklarının doğal ve yaşamsal özelliklerini yitirmelerine, doğal yaşam döngüsünden uzaklaşmalarına neden olacaktır.  

Yasa tasarısı, yurttaşların göllerden, nehirlerden, denizlerden yararlanma olanaklarını sınırlarken, hiçbir zaman, imar düzenlemelerine uyum, doğal yaşam döngüsünün sürmesi gibi amaçları ve tercihleri olmamış sermaye gruplarına yeni imtiyazlar getirmektedir. Küçük hidroelektrik santral yapıyoruz deyip, Doğu Karadeniz’de dereleri, ırmakları kurutan, coşkun akan suları daracık beton borulara sokmaya çalışan, yörede yaşayan tüm varlıkları yüz yılardır yararlandıkları sudan uzaklaştırmaya çalışan odaklar, şimdi aynı oyunları bütün ülke çapında, tüm su varlıkları üzerinde sahnelemeye çalışacaktır. 

BAE Enerji İşbirliği Anlaşmasında, “Türk Tarafı projelerin uygulanması için izinlerin, ruhsatların ve çevresel etki değerlendirmesi izinlerinin alınmasında kolaylık ve destek sağlayacaktır” denilmektedir. Yasa tasarısı da su varlıklarını imar vb düzenlemelerin kapsamından çıkardığı gibi, madencilik yatırımlarında izin süreçlerini de şirketler lehine basitleştirmekte ve kolaylaştırmaktadır. 

Tasarıyla şirketlere sağlanması öngörülen ayrıcalıklar burada söz edilenlerle sınırlı değildir. Tasarı gerek lisans alarak gerekse açılan güç tahsis ve YEKA ihalelerini kazanarak belirli bir kurulu gücü devreye almayı taahhüt eden özel şirketlerden, her ne nedenle olursa olsun, taahhütlerini yerine getirmeyenlere lisanslarını iade etme ve teminatlarını geri alma imkânı tanınmaktadır. Böylece daha önce yatırım yapmaları için bazı yerli şirketlere verilmiş olan sahalarda taahhüt ettikleri santral yatırımları yapmamış ve yükümlülüklerini yerine getirmemiş sermaye grupları herhangi bir tazminat vb ödemeden azat edilmektedir. Bu şirketlerin boşalttığı verimli sahaların da, BAE şirketlerine tahsis edilmesi söz konusu olabilir.  

Ülkemizde milyonlarca çalışan ve emeklinin ücretleri yüksek enflasyon nedeniyle sürekli değer yitiren TL ile tanımlanmakta ve ödenmektedir. Elektrik üreticilerine USD olarak verilecek tercihli fiyatlar ve destekler, enflasyona karşın kimlerin korunduğunun ve kollandığını ortaya koymaktadır. Madencilik ve enerjide geniş toplum kesimleri yerine belirli kesimlerin çıkarlarını önceleyen yasa teklifi TBMM tarafından kabul edilmemelidir.  

İzlenen sermaye yanlısı çarpık politikalar nedeniyle ülke ekonomisi ciddi ve ağır sorunlarla karşıyadır. Çok ciddi boyutta yabancı kaynağa ihtiyaç olduğu için kaynak bulma amacıyla, iktidar dün söylediklerinin tam zıddını yapmakta, yönetimleri aleyhine ağır sözler ettiği BAE, Katar, Suudi Arabistan, Mısır vb ülkelerin kapısı çalmakta, finansal kaynak desteği talep etmektedir. Zengin Arap ülkelerinin destek vermek için öne sürdüğü ağır şartlar ülke ve halkın sırtına yeni kamburlar yüklemekte ve boyunduruklar takmaktadır.  

Ülkemizin doğal kaynakları tüm halkın malıdır ve toplum yararı doğrultusunda değerlendirilmelidir. Cumhuriyet ile kurtulduğumuz kapitülasyonları andıran bu tür anlaşmalarla doğal kaynaklarımızın ve elektrik üretim imtiyazının başka bir ülkenin şirketlerine sunulması kabul edilemez. Bu tür anlaşmalar yapılmamalı, mevcutlar da iptal edilmelidir.