Bilmem haberiniz var mıydı ama, 2 Şubat “Dünya Sulak Alanlar Günü”ydü. Haydi, böyle evrensel bir gün olduğunu bilmiyorduk diyelim.

Bilmem haberiniz var mıydı ama, 2 Şubat “Dünya Sulak Alanlar Günü”ydü. Haydi, böyle evrensel bir gün olduğunu bilmiyorduk diyelim. Bu yılki, ''Dünya Sulak Alanlar Günü''nün ana temasının, ''Su ve sulak alanlar hayat sağlar ve rızkımızı destekler'' olarak belirlendiğini de bilmiyordunuz…
Peki, Türkiye'de 1 milyon 300 bin hektarın üzerindeki sulak alanın, kurutulduğunu biliyor muyuz?
O zaman buyrun, kulağınızı “Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı” (TEMA)’ya verin. Türkiye yeryüzünde sulak alanlar bakımından bölgesinin ve yakın çevresinin (Avrupa ve Ortadoğu) en önemli ülkelerinden biri. Türkiye’de, 1 milyon hektarın üzerinde, 250 civarında sulak alan bulunuyormuş.
Bunların 71'i de uluslararası öneme sahip alanlarmış.
Ama ne olmuş biliyor musunuz?
- Kuş göç yollarının üzerinde bulunan ülkemizde 1 milyon 300 bin hektarın üzerinde sulak alan, sonuçları hiç düşünülmeden çeşitli amaçlarla kullanılmak üzere kurutulmuş
Tema Vakfı, bu yüzyılda dünya sulak alanlarının yüzde 50'sinin, sazlıkların kesilmesi, tarım amaçlı kurutmalar, sanayi kirliliği, içme suyu amaçlı kullanımlar ve yapılaşma gibi nedenlerden dolayı yok edildiğine dikkat çekiyor… Elbette ki, bunların yok olması da, ekosistemin bozulması anlamına geliyor…
Şunu da ekleyeyim. Sulak alanlar yeryüzünün yüzde 3’ünü kapsamasına rağmen, çevresel anlamda yaşam için çok önem taşıyorlar. Çünkü, bu alanlar fazla miktardaki suyu emip depolayarak, adeta bir sünger gibi işlev görerek suyu arıtır ve filtre ediyorlar…

KUŞ GRİBİ ÖNLEMİ (!?)

Doğal Hayatı Koruma Vakfı da, “tarıma bağlı olarak aşırı kullanılması, kaçak avcılık, balıkçılık, evsel ve endüstriyel atıkların sulak alanlara boşaltılması yüzünden” sulak alanların yok olduğunu vurguluyor.
Bakın, Türkiye'de son 40 yıl içinde Amik, Kestel, Gavur, Suğla, Eber ve Akşehir gölleri ile Hotamış, Yarma ve Eşmekaya sazlıkları yok olmuş ve sulak alan işlevlerini yitirmiş.
Anımsayın.
Kuş (!) Gribi önlemi olarak, bazı “aklı sıhhatte olsun” yetkililerimiz, 'kuş gribini yayıyorlar' diye, kuşların yaşadığı sulak alanlarda katliamlar yapmış, sazlıkları yakmışlardı…
Canlı canlı, bağırış ve çığlıklar arasında kanatlı hayvanları yakan zihniyet, sazlıkları da yakarak, sulak alanların da dibini kurutmaya çalışmışlardı.
Ne için?
Hep vatana millete, iyilik olsun diye…
Sık sık tanık oluyorsunuz; yurdum insanlarından bir bölümü katillere, çetecilere “vatan, millet, bayrak” adına yaptıkları icraatlar için nasıl bağırıp alkış tutuyorlar: “Türkiye seninle gurur du-yu-yor! Vatan sizlere min-net-tar-dır!..”

Ne dersiniz, Kuş Gribi’ni önleme adı altında, “sazlıkları yakan”, “sulak alanları kurutanlar” da aynı tezahüratı hak etmiyorlar mı?

-Vatan size min-net-tar-dır! Türkiye sizinle gurur du-yu-yor!...