İsveçli yazar Alf Henrikson Dünyanın Paralel Tarihi başlıklı kitabında, dünyanın son dört bin yılının, nesillerin ve tarihi şahsiyetlerin üzerinden, kolay anlaşılır bir yorumunu sunuyor.

Dört bin yılın “paralel” tarihi
Alf Henrikson

Gökçe ŞENOĞLU

1995 yılında hayatını kaybeden Alf Henrikson, yazar, şair ve çevirmen kimlikleriyle tanınan, hayli üretken olmuş bir isim. İlk kez 1978 yılında yayımlanan eseri Dünyanın Paralel Tarihi/4000 Yıllık Tarihin Zaman Çizelgeli Bir Kroniği ise onu dünya çapında tanınan bir yazar haline getirmiş çalışmalarının başında geliyor. Yıllar içerisinde dünyanın pek çok yerinde yapılan yeni baskılar boyunca sürekli geliştirilen ve yeni bölümler eklenen çalışma, bu dört bin yılın tarihinin ana hatlarını kesintisiz bir akışla okura sunuyor. Tarihin akışını çizelgeler ve açıklamalarla takip etmeyi sağlayan kitap, bu özelliğiyle hemen her yaşa hitap edebilecek bir hüviyete sahip. Bjön Berg’in, yazar tarafından “Björn’ün neşeli adamları” diye nitelenen gravürleriyle zenginleşen çalışma, Ülker Livaneli’nin çevirisi ve İnkılâp Kitabevi etiketiyle raflardaki yerini aldı.

DÜNYANIN PARALEL TARİHİ

Alf Henrikson

Çeviren: Ülker Livaneli

İnkılâp Kitabevi,2024

Tarihte eşzamanlı olarak gerçekleşen olayları bir çizelgeyle izlemek neden-sonuç ilişkisinin berraklaşmasına da yardımcı oluyor. Bu, Henrikson’un kitaba yazdığı önsözde belirttiği gibi, “Stockholm’ün kuruluşu sıra­sında Cengiz Han’ın Asya’yı fethettiğini ya da XII. Karl, Benden’de savaşırken Vivaldi’nin tüm hızıyla keman konçer­tosunu yarattığını” görmeye kapı aralıyor. Tarihi bu neden-sonuç ilişkisi perspektifiyle ele almak bugüne dair tutarlı çıkarımlar yapmak için de ön şart olsa gerek. Aksi bir durumda mesele basit bir “vakanüvislik”ten öteye gitmiyor. Eh, o kadarını YouTube videoları ya da Netflix dizilerinden “öğrenmek” de mümkün, neden kitap okunsun ki?

Mitlerden ve dini anlatılardan arındırılmış, bilimsel temellere ve araştırmalara dayanan bir tarih anlatısını aktarmayı amaçlayan Alf Henrikson, Nebukadnezar ve Hezekiya gibi efsaneleşmiş tarihi şahsiyetlere ise belli bir kuşkuyla yaklaşmış. Bu hassasiyetin sebebi ise bizzat yazar tarafından ifade edildiği üzere “doğru bilginin peşinde olanları yanıltmamak amacı”ndan kaynaklanmış.

Tarihin insanlık tarafından durdurulması ya da yavaşlatılması söz konusu değil ama yargılanması elbette mümkün. Dünyanın Paralel Tarihi’nin akıp giden çizelgelerini takip ederken değişen çağların, yıkılan krallıkların, kaybedilen savaşların vb yüzlerce yıl sonraya nasıl etki edebildiğini görüp şaşırmak son derece olası. Tabii ilk bakışta tarihin ya da politikanın alanında kaldığı düşünülebilecek bir olayın toplumların gündelik yaşamını nasıl doğrudan etkileyebildiğini görmek de ilgi çekici. Dünyanın Paralel Tarihi, “nihayetinde her şeyin belli bir döngü içerisinde tekrar ettiği” gibi sıkıcı bir son düzlüğe de ulaşmıyor. Aksine, dört bin yıl boyunca gelip geçen uygarlıklar, nesiller, krallıklar ve devletler dünyaya pek çok yeni şey katmış olmalı fikri yazar tarafından da dillendiriliyor. Bunların hangilerinin iyiye hangilerinin kötüye hizmet ettiğiyse büyük oranda subjektif değer yargılarına göre değişiklik gösterebilir. Tekrara düşme pahasına ifade edersek, önemli olan bir nehir gibi akıp giden tarihten neden-sonuç ilişkisi bağlamında doğru çıkarımları yapmak olmalı. Alf Henrikson’un bu kitapla açtığı kapıdan girmek bu uğraşı epey zevkli bir hale getirebilir.

Son söz Henrikson’un: “Bitmeyen bir düzenlilikle nesillerin 4000 yıl boyunca sayfa sayfa birbirini takip edişini gösteren bu kitabın çizelge­lerinden, kraliyetlerin yıkılan bir kurum, politik gücün ise geçici olduğu gerçeği açıkça ortaya çıkmaktadır.”