Kültür ve Turizm Bakanı Nevşehir gezisinde 'Yeni Türkiye'nin 'eskisinden' ne denli 'farklı' olduğunu göstermek istemiş olacak ki Çatlı'nın mezarını ziyarete gidip dua etti. Çatlı'yı 1970'li yıllardan beri tanıdığını söyleyen Bakana göre ziyareti vefa gereğiymiş! AKP medyası mezartaşı başındaki Bakanı görmezden geledursun o fotoğraf karesi bize "devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir" düsturunun yerli yerinde durduğunu bir kez daha gösteriyordu. Bakan yabancı turistleri 'güvenli memleketimize' davet ederken Suruç'un, Ankara katliamının yaraları kanıyor; Kürt illerinde çocuklar ölüyordu. 'Yeni Türkiye'de geçmişten gelen sadece 'Çatlı' da değildi. Daha yakınlarda Diyarbakır'ın Sur ilçesinde, çatışmaların yaşandığı zaman diliminde Özel Harekâtçıların duvara "Yeşil Burada" yazdığı iddia edildi. Aynı zamanlarda JİTEM Temizöz davasında beraat kararı çıkarken sanıklar hepimizle adeta alay ediyordu. Derin devlet ile hesaplaşacağını iddia eden AKP, kendi suç aygıtını kurmakla yetinmemiş, 'eskilere' de sahip çıkarak 'kadirşinaslığını' göstermişti!

Çatlıların, Yeşillerin takipçileri on beş gün önce Silvan'da yeni bir cephe açtı. Sokağa çıkma yasağı ile mahallelerin ablukaya alındığı Silvan'da Özel Harekâtçılarla YDG-H çatıştı; çok sayıda sivil katledildi. Devlet o kadar öfkeliydi ki Silvan'da yaşananları protesto edenlere dahi tahammül edemedi. İlçeye giden HDP heyetine tazyikli su ve gazla saldırıldı. "Huzur operasyonu" Silvan'da sona erdiğinde binlerin terk ettiği, kalanların ölümle burun buruna geldiği bir coğrafyada devlet kendi varlığını tescillemişti! Tıpkı daha önce olduğu gibi. Diyarbakır başta olmak üzere birçok kentte Özel timlerin ikinci vazifesi duvarlarda "ülkeyi böldürmemekti"! Gençlerin duvarlara yazdığı sloganları silmek ya da onları değiştirmek milli bir görev olarak kabul edildiğinden elde spreyler sokak aralarında vatani görev yapıyorlardı. Zaman zaman köşe kapmacayı andıran bir oyun gibiydi ama o oyun şimdilerde çok kanlı. Belli ki Silvan'da özel timler yeni bir aşamaya geçmiş; sadece silmenin değil 'yazmanın' vakti geldiğine inanmışlar. "T.C. Her yerde" diyerek kendilerini 'devlet' ile özdeşleştirmiş; yurttaşlarının ölmesi pahasına kurşundan delik deşik olmuş duvarlara "Türksen Övün Değilsen İtaat Et" yazmışlar. Çatlılar, Yeşiller "duvarlarda" zuhur ediyor artık. Duvarların arkasındaki ölüm dün Çiller-Güreş ittifakının ürünüydü; bugün AKP-Saray işbirliğinin.

Sarayın ve AKP'nin, savaşı seçim sonrasında da sürdürebilmesini kolaylaştıran bir dizi parametre mevcut. Bunların başında savaşın yarattığı ortamın semeresini sandıkta görmesi var şüphesiz. Sermaye ile yandaş ve ana akım medyanın, anayasal hakların askıya alındığı çatışma ortamını eleştirmeyip devlet saflarında toplanma alışkanlığını sürdürmesi de iktidarı cesaretlendirdi. 7 Haziran'dan sonra sermaye çevreleri, yaz boyu memleket yangın yerine dönerken beklemeye geçip olan bitenleri konforlu alanlarından seyretmekle yetindiler. AKP-CHP koalisyonu kurulması için bir dizi telkinde bulundular ama çok da ısrarcı olmadılar. Başlarda etliye sütlüye dokunmadan formüle ettikleri tavsiyelerini de çatışmalı günlerde rafa kaldırdılar. Zira Saray'ın hükümet kurdurtmayacağı belli olmuştu ve ileride kendilerine zarar gelmemesi için susmaları daha 'rasyoneldi'. AKP, 1 Kasım’da tek başına iktidara gelince ilk yaptıkları 'zaferi' alkışlamak ve tebriklerini sunmaktı. 'Bekleme' konumundan çıkılıp nakit akışı yeniden sağlanınca bir anda cenaze evi düğün dernek evine dönmüştü sanki! Seçimi izleyen günlerde sermayenin gündeminde Saray'ın hışmına uğramamak ve ekonomiyi yönetecek AKP'li bürokratlarla anlaşmak dışında bir şey yoktu. Ana akım medyada 7 Haziran’ın hemen öncesinde ve de sonrasında AKP'ye cılız eleştiriler yönelten birçok isim de tıpkı sermaye çevreleri gibi iktidarın dümen suyuna dönüverdi. Öte yandan AKP etrafında kümelenen tetikçi yazarların ve yazdıkları mecraların seçim sonrasında hızla arttığını gözlemliyoruz. Saray ve AKP, hem savaşın sürdürülmesinin hem de yeni Anayasanın pi-ar çalışmasını belli ki bu mecralar üzerinden de yürütecek.

Çatlıların, Yeşillerin hortladığı, Suruç'tan Ankara ve Paris'e cihatçı çetelerin katliam yaptığı bir iklimde önce yaşamı savunanların yan yana gelmesini sağlamaktır işimiz. Programla, manifesto ile değil et ete, fikir fikire yan yana gelebilmek! Oradan ilmek ilmek öreriz siyasetimizi. Siyaset, delik deşik duvarlardan kin kusan çetelere, üniversitede barış diyen gençlere saldıran kolluk kuvvetlerine, ancak katillere vefa gösteren siyasetçilere inat direnişi, beraber mücadele etmeyi ve değiştirmeyi göze almaktır.