Hepimiz iyi biliyoru

Hepimiz iyi biliyoruz ki; Türkiye farklı seslerin çıkmasına pek alışkın bir ülke değil. Hele “ulusal çıkarlar”, “milli (!) sağlık politikası” söz konusu olunca. ( Yaptırım başka bir türe karşı olduğunda “uluslararası” da olsa fark etmiyor.)
“Kuş(!) gribi” vak’asında da durum aynı.
İtlaf edilecek…. O kadar.
Farklı ses, farklı görüş, farklı vurgu. Hak getire!
Baksanıza, Türkiye’de çıkan tek tük de olsa farklı seslere tüm medya hepten ve çoktan kapılarını kapatmış durumda.
Gazeteler tek ses, tek renk, tek vücut. Buna bizim gazete de dahil. Öbür türe karşı oluşturulan cephede yerlerini almışlar. “İhbar” sözcüğünü ağzından duymaya alışık olmadığımız duyarlı, yumuşak yürekli, sevecen yazarımız bile kendini tutamamış. Kanatlılar için, “Düşüneni ihbar edin” diyor…
İtlaf da itlaf… Hükümete yakınlık ya da uzaklığa göre takınılan farklılık şu: “Hükümet itlafta geç kaldı”… “Ya da Hükümet itlafları tam zamanında başlattı”…

EKOLOJİK TAHRİBAT

Bakın. Kuş(!) gribine karşı kanatlı hayvanların itlafının gelecekte ekolojik dengeyi bozacağı belirtiliyor. Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Botanik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Atabay Düzenli, kuş gribi ile ilgili olarak hükümetin ve uzmanların değerlendirmeleri doğrultusunda kanatlı hayvanların “itlaf edilmesinin” sorunun çözümü yerine kuş türlerinin neslini tehdit ettiğini ileri sürüyor. Prof. Düzenli, doğa ile uğraşan uzmanların kuş gribinin gerçek nedenleri ve hastalığın insanlara nasıl bulaştığının araştırılarak çözümlerin bu yönde uygulanmaya konulmasının yerine, günlerdir kamuoyunda sadece kümes hayvanlarının itlafının işlenmesinin gerçekle bağdaşmadığını” vurguluyor. Doğada insanlar kadar yaşama hakkına sahip bulunan bitki ve hayvanların hastalık gerekçesiyle nesillerini tüketircesine vahşi mücadeleler, gelecekte ekolojik dengede önlenemez sorunları beraberinde getirecek” diyor. “Dünyada tek canlının insanlar olduğu ve insanların her istediğinin kayıtsız şartsız geçerli olduğu fikri terk edilip, bitki ve hayvan ve insanların bu dünyada yaşama haklarının olduğu, her birisinin yaşamları için vazgeçilmez şartları bulunduğu ve birbirlerine bu konuda anlayışlı olmaları gerektiği unutulmamalı” diyor Atabay hoca.
Geçen yazımda da belirtmiştim. Bizim dışımızdaki türlerin, olan bitene ne müdahale edecek avukatları var, ne haklarını savunacak sendikaları, ne de oy hakları
Kolayca “itlaf” ettiğimiz öbür türün, ya da soframıza, tabağımıza “et” diye gelen hayvanın, tabağımıza gelene dek geçirdiği ahlâksızlığı ve sömürüyü tüm dünyadaki dostlarımızla birlikte haykırmaktan başka şu anda yapacak bir şey yok.
Duyan var mııı?!.