Bu savaşa sadece bir Rusya-Ukrayna savaşı olarak bakıp Batı’yı, özellikle ABD’yi görmezden gelmek doğru olmaz. Ancak Rusya-ABD çatışması olarak görüp Ukrayna halkına saldırganlığı da görmezden gelemeyiz.

Egemenlerin savaşının iki boyutu

Deniz BERKTAY - Gazeteci, ‘‘Ukrayna: Dünyanın Siyasi Fay Hattı’’ kitabının yazarı

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın ikinci yıldönümünde Ukrayna’daki genel havayı, “karamsarlık” olarak özetleyebiliriz. Özetleyecek olursak: Savaşın ilk aylarından itibaren Ukrayna, Batılı ülkelerin yoğun desteğine kavuştu. Bundan da ötede, savaşın başlarında Türkiye’nin girişimiyle Rusya ile Ukrayna arasında bir barış ihtimali doğmuş iken, İngiltere’nin o zamanki başbakanı Boris Johnson, Kiev’e ani bir ziyaret yaparak Ukrayna yönetimine müzakereden çekilmesi konusunda telkinde bulunmuş ve bunun ardından, müzakereler çıkmaza girmişti (bu, Ukrayna’da da açıkça bilinen bir husus). Türkiye, 2022’nin Ağustos ayında yine bir ateşkes önerisinde bulunduğunda Johnson yine Kiev’e gelmiş ve Rusya’yla müzakere yapılamayacağını söylemişti. Dikkat edersek, İngiltere’nin (ve tabii ki ABD’nin), Ukrayna’ya savaşta destek veren bir ülke gibi değil, doğrudan savaşın tarafı gibi davrandığını, Ukrayna’ya ne yapması gerektiğini dikte etmeye kalktıklarını görüyoruz. Peki, bu neden böyle?

Meselenin özü, şudur: Bu savaş, bir taraftan, bir Rusya-Ukrayna Savaşı. Bu açıdan baktığımızda, Rusya’nın Ukrayna gibi bir ülkenin egemenlik ve toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini görüyoruz. Ama aynı zamanda da bu savaş, bir Rusya-Batı çatışması. Bu savaşı sadece ABD’nin Rusya’yı çevreleme politikasından, İngiltere ve ABD’nin Karadeniz’e egemen olma çabasından ayrı düşünmek, mümkün değil. Bu açıdan baktığımızda, Ukrayna’nın ABD ve Rusya arasındaki çatışmanın kurbanı olduğunu görüyoruz. Aynı anda iki boyutu birden göz önünde bulundurmak lazım.

Savaşın ilk haftalarında, Rusya’nın ilerlediği, Kiev’in üç taraftan kuşatıldığı dönemde Ukrayna, müzakereye daha yatkın durumdaydı. Sonrasında, bir taraftan Ukrayna’nın bazı yerlerde Rusya’ya karşı verdiği başarılı mücadelenin yarattığı, diğer taraftansa Batı dünyasının propagandasıyla Ukrayna’da oluşan aşırı özgüven sonucunda, Ukrayna’da, Rusya’ya karşı büyük bir zafer kazanılabileceği beklentisi oluştu. Ukrayna yönetimi, “Savaşın başında, bizim için zafer, Rusları durdurmaktı. Şimdiyse bizim için zafer, 1991 yılındaki sınırlarımıza dönmektir” demeye başladı. Ukrayna’da Rus işgaline giren başlıca iki grup bölge var. Birincisi, Kırım Yarımadası ve Donbas’ın üçte birlik kısmı. Buralar, 2014’te Rusya’nın işgaline uğramıştı. Bir de, Donbas’ın diğer bölgeleri, ayrıca, Herson ve Zaporijya illerinin büyük kısmı gibi, 2022’den itibaren Rusya’nın işgaline giren bölgeler var. Batı’nın yardımı yüksek iken, beklentiler de yüksekti.

Ne var ki, Rusya, istediği hedeflere kısa sürede ulaşamayınca, savaşı zamana yayma yöntemi uygulamaya başladı. Rusya, Batı dünyasının zamanla yorulacağını ve Ukrayna’ya desteği azaltacağını hesaplıyordu.

Gerçekten de, Batı dünyasında, Rusya’ya karşı yorgunluklar giderek arttı. ABD’nin bile desteği muhalefetteki Cumhuriyetçilerin engeline takıldı ve henüz bu engelin nasıl aşılacağı belli değil. Bu durum da cephede etkisini göstermeye başladı. Ukrayna topçusu, Rus topçusunun ancak onda biri kadar mermi harcayabiliyor. Ukrayna yayın organları, Ukrayna’nın elinde 1,5 ay yetecek mühimmatın kaldığını yazıyor. Halkta da, iki yıl önceki coşkudan eser kalmadı. Askere alma konusunda büyük sorunlar yaşanıyor. Ukrayna, geçen yıl Rusya’ya karşı büyük bir karşı taarruza girmişti. Burada, Rus işgalindeki bölgelerin önemli kısmının geri alınması öngörülüyordu. Ne var ki, beklenenler elde edilemedi. Şu anda yakın gelecekte hiç kimsenin yeni bir karşı taarruz öngörmediği gibi eldeki toprakların savunulması da zorlaşmış durumda. Dolayısıyla önümüzdeki birkaç ay, savaşın gidişatı açısından son derece kritik olacak.