Pazar günü, Kanlı Pazar denen olaydan elli yıl sonra, Amerika’nın ilk karaderili başkanı Barack Obama, karısı ve iki kızıyla olay yerindeydi. Başkan, Alabama Nehri üzerindeki olay mahalli Pettus Köprüsü’nde durup,  yarım yüzyıl önceki olayların sadece tarihe ait olmadığından söz etti. Çoğuna göre Selma konuşması, başkanın en etkileyici konuşmalarından biri oldu. Selma’nın bu yıl bu kadar gündemde olmasının bir nedeninin de Ava DuVernay’ın aynı adlı filmi olduğundan kuşku yok.

8 Mart 1965’te 600 barışçıl oy verme hakkı eylemcisi burada, Martin Luther King Jr. öncülüğünde sessizce Montgomery’ye doğru yürümüş, eyalet polisi onlara sopalar ve biber gazıyla saldırmıştı. Birkaç ay sonra da eşit oy verme hakkı kabul edilmişti. Ancak günümüzde özellikle Cumhuriyetçi eyaletler gene bu hakkın önünü kesmeye çalışıyor. Pazar gününün konularından biri de buydu.

Barack Obama konuşmasında, Selma’nın ülkeyi değiştireceklerine inandıkları için olağanüstü şeyler yapan olağan bireylerin cesareti hakkında olduğunu söyledi. Başkan insanın kendine, ülkeyi iyileştirmek için ne yapılması gerektiğini sormasından söz etti ve Selma’nın genç insanlar öncülüğünde yapıldığını vurguladı. Bugünün Demokrat Kongre üyesi John Lewis de elli yıl önceki barışçıl protestoya katılan ve şiddet görenlerden biriydi. Selma fotoğrafları bunun tanığı.

Böylesi genç hareketler bizim de aşinamızdır. Gençler bu öncülük görevini hiç beklenmediği anda da üstlenebiliyorlar. Ancak bu yıl Selma’nın herkesin dilinde dolaşmasının sanatla da bir ilintisi var. Ava DuVernay’ın filmi yılın en beğenilen ve üzerinde en çok konuşulan filmlerinden biriydi. Gerçi “Selma” beklenen ödülleri alamadı, iki adaylıkta kaldı ama izleyen herkesi etkiledi. Özellikle Oscar töreninde filmin şarkısı “Glory” basbayağı göz yaşarttı. Common ile John Legend şarkıyı söylerlerken “Selma”nın Martin Luther King Jr.’ı olan İngiliz aktör David Oyelowo gözyaşlarını tutamadı. “Glory” ödülünü aldı, diyorlar ki albümün satışları da birden artış göstermiş.

“Kanlı Pazar” adı yalnızca Selma olaylarına özgü değil. 1969’da Taksim’de iki kişinin öldüğü 6. Filo’yu protesto olayları da aynı adı alır. ABD’de, Kanada’da, Güney Afrika’da, Polonya’da, Rusya’da, özellikle de İngiltere ve İrlanda’da 1887’den bu yana “Kanlı Pazar” diye anılan pek çok olay meydana geldi. Ama eğer siyaset ile sanatın iç içeliği söz konusuysa, akla hemen Paul Greengrass’ın 2002 yapımı aynı adlı filmi geliyor. Siyah/beyaz “Bloody Sunday” 1972’de, Derry, Kuzey İrlanda’daki bir olayı anlatıyordu. Hayal kırıklığına uğrayan idealist rolündeki James Nesbitt’in çok başarılı performansının da katkısıyla, izleyiciyi sarsan bir filmdi.

Demek ki, kanlı pazarlar yüzyıllar boyunca eksikliğini hissettirmiyor. Hatta hortluyor. Son dönemde ABD’de karaderili vatandaşlara karşı, özellikle beyaz polislerin, ölümle noktalanan düşmanca bir yaklaşımı var. 9 Ağustos’ta Ferguson, Missouri’de beyaz bir polisin silahsız karaderili bir genci vurup öldürmesi gibi. Obama’nın Selma’nın tarihi ve anlamının yanı sıra bundan da söz ettiği Pazar gününün bir başka konuşmacısı Başsavcı Eric Holder’di. Ferguson polisi konulu bir rapordan söz etti.

Gerçi Adalet Bakanlığı, memur Darren Wilson’ın makul şüphe standardına uyduğunu düşünüyor ve onu suçlamıyor ama Obama “Beyaz Saray’da bir “Selma” gösterimi yapmaktan geri kalmadı. Gösterime filmin yönetmeni Ava DeVurnay, Martin Luther King Jr.’ı oynayan Dave Oyelowo ile George Wallace rolündeki Tim Roth ile Oprah Winfrey ve John Lewis katıldı.