Yaşamın ilk yıllarının oldukça hassas bir kırılganlığa ve muazzam fırsata sahip olduğu bilinci ile kırılganlıkları asgari düzeye indirip fırsatları yakalamak etkili yasal ve yapısal düzenlemeler ile mümkündür.

Erken çocukluk eğitimi ve bakımı hizmetleri: Sosyal politika olarak yerel yönetimler ne yapabilir?

Mehmet Toran - Doç. Dr., İKÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi

Okul öncesi eğitimin salt bir eğitim basamağı olarak konumlandırılması bu yaş grubunda yer alan çocukların gelişimleri için önemli olan bakım, beslenme, sağlık gibi çocukları doğrudan etkileyen alanların göz ardı edilmesine yol açabilmektedir.

Türkiye’de de okul öncesi eğitim hizmetlerini sunan kurumlar gözlemlendiğinde bu çocukların bakım, beslenme ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarının göz ardı edildiği görülmektedir. Bununla birlikte okul öncesi eğitimin salt bir eğitim basamağı olarak değerlendirilmesi aynı zamanda “anaokulu paradoksu” olarak tanımlanan ve eşitsizlikleri derinleştiren bir durumun ortaya çıkmasına da neden olabilmektedir. Anaokulu paradoksu, en varlıklı ailelerden gelen çocukların okul öncesi eğitim hizmetlerinden yararlanma olasılığının en yoksul ailelerden gelen çocuklara göre 7 kat daha fazla olması anlamına gelmektedir (UNICEF & ISSA, 2022). Bu paradoksun üstesinden gelmenin yolu yapısal olarak Erken Çocukluk Eğitimi ve Bakımı (EÇEB) hizmetlerinin politika bağlamında ele alınmasını sağlamaktır.  

Pekâlâ, sosyal politika olarak erken çocukluk eğitimi ve bakımı hizmetlerini nasıl sunabiliriz? Öncelikle EÇEB hizmetlerinin çocuğun yüksek yararını gözeten uluslararası ilkeler ve standartlar göz önünde bulundurularak ele alınması önem taşımaktadır. Örnek bir model olarak 2019 yılında Avrupa Birliği (AB) Konseyi EÇEB hizmetlerini Avrupa Birliği Kalite Çerçevesinin temel ilkelerinden biri olarak kabul etmiştir (Avrupa Birliği Konseyi, 2019). Bu bağlamda EÇEB hizmetlerinin nitelikli olarak sunulabilmesi için koordineli mevzuat ve yeterli finansman, nitelikli personel istihdamı, kapsayıcı ve güncel bir program, şeffaf ve düzenli değerlendirme ve izleme süreçleri olmak üzere dörtboyutlu iç içe geçen bir modelin dikkate alınması gerekmektedir.  

Yaşamın ilk yıllarının oldukça hassas bir kırılganlığa ve muazzam fırsata sahip olduğu bilinci ile kırılganlıkları asgari düzeye indirip fırsatları yakalamak etkili yasal ve yapısal düzenlemeler ile mümkündür. Çocukların mutluluğunu öncelik sayan, çocuk haklarına dair sözleşme gibi uluslararası sözleşmelere uygun olarak yasal düzenlemeleri gerçekleştirmek, çocukların güvenlik ve korunma ihtiyaçlarını bir erken müdahale sistemi içerisine dahil etmek ve bunu gözetmek oldukça önemlidir. Bununla birlikte EÇEB programlarına katılımın programların ücretsiz olduğu yerlerde daha yüksek olduğu ifade edilmektedir (UNICEF & ISSA, 2022). Bu anlamda sosyoekonomik düzey gözetilmeksizin EÇEB hizmetlerinin tüm çocuklar için ücretsiz olması ve eşit öğrenme ve bakım ortamlarının sunulması eşitsizlikleri minimum düzeye indirmede oldukça kritik öneme sahiptir.  

EÇEB hizmetlerinin sunulduğu yerde çocuğun bütüncül bir şekilde desteklenmesi disiplinler arası bir yaklaşımla mümkündür. Dolayısıyla farklı disiplinlerden EÇEB bağlamında uzmanlaşmış profesyonellerin yetiştirilmesi ve istihdam edilmesi oldukça önemlidir. Bu profesyoneller; okul öncesi eğitim, çocuk gelişimi, sosyal hizmet, özel eğitim, beslenme ve diyetetik, çocuk sağlığı ve hastalıkları ile psikoloji gibi uzmanlık alanlarında yeterlilik kazanmış kişilerden oluşmalıdır. Uzmanlık alanlarına göre bu profesyonellerin çocuklara ve çocukların birincil düzeyde bakımını sağlayan yetişkinlere kurumsal destek sunması çocuğun yüksek yararını önceleyen uygulamaları güçlendirmektedir.  

EÇEB hizmetlerinin kapsayıcı ve güncel bir program çerçevesinde uygulanması çocukların gelişimsel ihtiyaçları açısından oldukça kritiktir. Bu programın sadece çocuğu değil çocuğun yüksek yararını da gözeterek; çocuğun içinde bulunduğu ekolojiyi de dikkate alarak tasarlanması gerekmektedir. EÇEB programları gelişimsel olarak farklı (özel gereksinimli) ve aynı zamanda da farklı geçmişe sahip dezavantajlı marjinal çocuklar (yoksul, mülteci, göçmen) ile birlikte normal gelişim gösteren çocuklar ve onların aileleri için uygulanabilir olmalıdır. Ayrıca EÇEB programının kurum merkezli uygulanabilir olması ile birlikte bir erken müdahale programı olarak çocuğun bakımı ile ilgilenen yetişkinlerin güçlendirilmesini de kapsamalıdır. Dolayısıyla sadece kurum merkezli değil aynı zamanda toplum merkezli bir tasarıma ve uygulamaya sahip olması gerekmektedir.  

Sunulan EÇEB hizmetlerinin amaçlarına ulaşıp ulaşmadığının değerlendirilmesi elbette çok boyutlu şeffaf bir değerlendirme ile mümkündür. Kurumsal ve uygulama süreçlerine yönelik olarak yapılacak iç ve dış değerlendirme özellikle EÇEB hizmetlerinin iyileştirmesi noktasında oldukça önemlidir. Kurumsal olarak yönetsel ve finansal değerlendirmenin yapılması ortaya çıkacak ihtiyaçların tespitinde oldukça önemlidir. Bununla birlikte uygulama boyutunda hem uygulanan programın değerlendirilmesi hem programa dahil olan çocukların değerlendirilmesi hem de programı uygulayan profesyonellerin değerlendirilmesi EÇEB programlarının iyileştirilmesi için büyük önem taşımaktadır. Değerlendirme süreçlerinin şeffaf bir şekilde objektif yapılması ve kullanılan değerlendirme yöntem ve tekniklerinin çeşitli olması EÇEB hizmetlerinin çocuğun yüksek yararını gözeten ilkeler doğrultusunda uygulanmasına olanak sağlar.  

İstikrarlı, öngörülebilir ve şeffaf EÇEB hizmetlerinin yaşamın kritik yılları olarak kabul edilen erken yıllarda nitelikli olarak sunulması ancak bir sosyal politika olarak benimsenmesi ile mümkündür. Bunun nasıl gerçekleştirilebileceğine ilişkin yol haritası yukarıda kısaca sunulmuş olmakla birlikte tartışılarak mevcut çerçevesinin ve uygulama yaklaşımının genişletilebilmesi mümkündür. 

Sonuç 

Yerel yönetimlerin çocuklar için yapacağı çok şey olmakla birlikte kurumsal olarak EÇEB hizmetlerini merkeze almaları hem çocukları hem de aileyi güçlendirmekle kalmaz, çocukların nitelikli kamusal hizmetlere erişimini de kolaylaştırmaktadır. Bununla birlikte, bu hizmetlerin sadece bir eğitim basamağı olarak görülmeyip sosyal politikaya dönüştürülmesi bu hizmetleri herkes için erişilebilir kılmakla birlikte özellikle dezavantajlı gruplar için de fırsatların yaratılması anlamına gelmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından sunulan okul öncesi eğitim hizmetlerin yapısal zorlukları (eğitimin yarım gün olması, ücretli olması, düşük okullaşma oranı vb) yurttaşların büyük bir kesiminin bu hizmetlere erişimini kısıtlamakla birlikte özellikle dezavantajlı grupları da dışlamaktadır. Yerel yönetimler bu bağlamda sorumluluk üstlenerek yerel yönetim çocuk politikası geliştirmeli, EÇEB hizmetlerini bu politikanın bir parçası haline getirmeli ve yurttaşları bu hizmetlerin öznesi olarak sürece dahil edilmelidir. 

Kaynaklar: 

https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/PDF/?uri=CELEX:32019H0605(01)&rid=4 

https://www.issa.nl/sites/default/files/pdf/Publications/cross%20sectoral/Resource%20Modules%20for%20Home%20Visitors%20Module%201.web_.pdf