Aksiyon filminin en heyecanlı sahnesi, binanın altına yerleştirilen bombalar her an patlayabilir.

Aksiyon filminin en heyecanlı sahnesi, binanın altına yerleştirilen bombalar her an patlayabilir. Hollywood’un ünlü aksiyon oyuncusu sağa sola ateş ediyor. İzleyiciler gergin, kimileri koltuklarından kalkıyor.

İşte tam o anda oyuncu bir aynada yansımasını görüyor. Duruyor ve kendine bakıyor. Sonra da kendini yakışıklı bulmuş olacak, sırıtıyor.

Bomba patlamak üzere ve adam değerli saniyelerini neye harcıyor? Salak işte. Salonda kahkaha kopuyor. Bu absürdlük herkesi bir an için güldürüyor.

Şimdi sinema salonundan çıktık ve AVM’nin otoparkındayız. Murat Keser eşofmanın cebinden çıkardığı uzaktan kumanda cihazına basıyor. Audi farlarını yakarak sahibini selamlıyor.

Murat spor çantasını arka koltuğa atıp direksiyona geçiyor. Kumanda cihazını direksiyonun yanındaki deliğe yerleştiriyor ve araba hafif bir gürültüyle çalışıyor. Önündeki monitörde cevapsız çağrılar var: Annesi aramış iki kez.

“Neredeydin oğlum?” diyen annesinin sesi otomobilin içinde doluyor.

“Anne, ‘Hillside’a giriyorum, antremanım var’ dedim ya...” diyor Murat. Bir yandan da yavaşça AVM’den çıkıyor.

Annesi fazla spor yapmamasını, kendisini çok yormamasını, artık milletin 35 yaşında kalp krizinden öldüğünü filan anlatıyor. Murat annesinin sözlerini hiç kesmiyor ve başka şeyler düşünerek konuşmanın bitmesini bekliyor. Neden sonra annesi “Gülşen Hala’nın kızını ne yaptın?” diyor.

Murat bu soruyu kaçırmış olacak ki annesi bir perde yüksekten aynı soruyu tekrar soruyor. “Haa, o mu? Yahu nereden halam oluyor benim? Evet baktım, söyledim yani bizimkilere. Ama çok ümitlenmesinler anne, benim torpilim de bir yere kadar. Herkese kredi kullanmak istemiyorum. Kolay değil o bölümden giriş yapmak... Ben iş bulma kurumu muyum?”

Anne tatlı bir kızgınlıkla, “Sen okulda param bitti diye telefon açardın, Gülşen hep yanımızda olurdu. Öz halandan daha çok halan o senin. Tülay da elimizde büyüdü. Taş atıp da kolun mu yoruluyor?” diyor.

“İyi de anne ben Ferit Şahenk değilim. Mülakattaki arkadaşlara referans veriyorum, başka ne yapabilirim ki? Bir gün gelsin bana... ya da gelmesin, boşver vaktim yok... Bana bir mail atsın, g-mail hesabıma, biraz da tüyo vereyim. Bundan sonrası onun bileceği iş.”

“Tamam tamam” diyor anne. “Spor yapma deli gibi. Millet 30 yaşında kalp krizi geçiriyor spor yaparken”

İyi geceler dileyip telefonu kapatıyorlar. Murat sonra Finansbank’ta çalışan üniversite arkadaşı Kemal’i arıyor. Kemal, teftiş grubundan arkadaşlarla Kahraman’da içtiklerini, isterse onun da katılabileceğini söylüyor. Murat çok yorgun olduğunu, eve gidip film izleyeceğini, gece de belki Evren’in geleceğini söylüyor. “Hangi Evren? Hani şu arkeolog olan zengin kızı mı? Abi o kız afet, ne buluyor sende?” diye soruyor Kemal... Murat “Öğrenirsen komplekse girebilirsin” diye gülerek karşılık veriyor.

Bu sırada siteden içeri giriş yapıyor. Site görevlisi açılan kapı kadar otomatik bir selam çakıyor. Murat asansörde bütün kaslarının yandığını keyifle farkediyor, bugün iyi çalıştı. Buzdolabından konserve balık, iki domates, biraz ekmek ve bir Miller çıkartıyor. Koltuğa oturup ayaklarını uzatıyor ve VOD’a basıp sevdiği diziyi izlemeye başlıyor.

Maslak’ta bir binada Aclan Acar şöyle diyor: “Hepimiz Ferit Şahenkiz”. Murat bu sözü hayat felsefesi yapıyor. Tipik bir Hobbes’cu olarak kendini tamamen krala ve onun adaletine adıyor. Sabah işe bir saat önce gitmek, geceyarısına kadar ofiste durmak gibi alışkanlıkları var.

Murat’ın bağlılığı ve disiplini, doğal seçinimle hep daha yükseğe çıkmasını sağlıyor. İyi bir çocuk. Ayrıldığı sevgilileri bile hakkında kötü şey konuşmaz. Herkese gerektiği kadar ve mümkün olduğunca eşit saygı gösterir. Üstlerine yalaklanmadığı gibi, altlarını da ezmez; her iki davranış tipinin de az gelişmiş şirket yapılarında olduğunu düşünür.

Murat, Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinde çalışan 30 bin kişiden biri. Bu sayının çoğunluğu kendisi gibi iyi eğitimli insanlardan oluşuyor. Murat okulu, arabası, işi, davranışları, kısacası her şeyiyle çevresinde bir başarı modeli; tıpkı diğer mesai arkadaşları gibi.

Allahı var, çok kişiye abilik yaptı. İşe başladığında bütün sermayesi eğitimi ve anne babasından aldığı öğütlerdi. Ona kimse kefil olmadı ama o yakın çevresindeki pek çok kişinin iş sahibi olmasını sağladı. Murat’ın desteğiyle işe giren Tülay, Tülay’ın annesi Gülşen ve hatta eniştesi Metin bile, Murat’ı görünce minnetle bakıyor. Böyle yüzlerce kişi var.  O bir başarılı çocuk. “Başarı” en kutsal sözcük olduğuna göre, her sözü doğru olmalı.

Murat’ın patronu Ferit Şahenk uzun zamandır AKP’yi seviyor. AKP’nin makul, ileri görüşlü, projeci ve teknik bir parti olduğunu düşünüyor. Murat bir süre bu düşünceyi görmezden geldiyse de, zamanla anladı ki, patronuna hak vermesi gerekli. Zaten Murat’ın inanması yararlı olan bir fikre kanıt bulmakta zorluk çektiği görülmemiştir. Yine tecrübeyle sabittir ki, düşünülenin tam aksine doğruluğu kanıtlamak için önce fikre inanmak gerekir.

Murat’a göre Ferit Şahenk bu konuda da öngörülü davrandı ve geriye her zaman aşırı temkinli ve hantal olan Koçlar ve Sabancılar kaldı. Pek yakında onlar da, sadece dilleriyle değil, kalpleriyle de bağlı olacaklar AKP’ye. Herkes yola gelecek, başka yolu yok.

Bombanın son saniyeleri. Kahraman CHP sağa sola ateş ederken, birden aynadaki yansımasını görüyor ve duruyor.

CHP sırıtıyor, Murat kahkahayı basıyor.